Dursun EROĞLU
Gezi Parkı
gösterileri başladığında, bu direnişin Türkiye’de devlet ile vatandaş
arasındaki ilişkilerde yepyeni bir çığır açmasını ummuştum. Milyonların barışçı
bir şekilde sokağa çıktığını gören Ak
Parti hükümeti bu direnişe kulak verecek,
Topçu Kışlası AVM projesini
yeniden gözden geçirecek, vazgeçtiğini
açıklayacak ve memlekete demokrasi dersi
verecekti! Ama olmadı, sadece müthiş bir
fırsat kaçırılmadı; vatandaşın sesine kulak verme yerine, olayı siyasileştirip
herkese devletin ceberut yüzünü göstermeyi tercih etti.
Şimdilerde herkes olaydan bir ders çıkarıyor...
Örneğin, ABD Senatosu
Dış İkişkiler Komitesi Avrupa İşleri Alt Komitesi’nde Gezi Parkı için bir
oturum yapılmış. Dikkatimi çekti, eski Kongre Üyesi Robert Wexler “Erdoğan,
protestoları demokratik çatıyı genişletmek için kullanabilirse Türkiye’nin
küresel güç olarak yükselişini teminat altına almış olur” demiş.
Batılı siyasiler makul şeyler söyleyebiliyor, ama devletler
çıkarını takip ediyor.
Hükümetin kendi içinde ne ders çıkardığını bilmiyoruz, ama
yapılan açıklamalar “Boşa çıkardık, ezip
geçtik” havasında.
Hergün yeni bir haber görüyoruz:
“Gezi eylemlerine katılan öğrencilere burs yok”.
“Stadlarda hükümet
aleyhine slogan atanlar fişlenecek,
bilelerine el konulacak.”
Twitter, Facebook’ta falanca şeyleri paylaşmak yasak…
“Sarısülük’ün
cenazesine katılanlara soruşturma…”
Operasyonlar, gece yarısı baskınları, gözaltı ve
tutuklamalar…
“Gezi sürecinde işinden
çıkarılan gazeteci sayısı 80’e ulaştı”…
Herkes “Gezi”
öncesinden daha gergin.
Yaşamını yitirenlerin sahısı artıyor. Adı açıklanan 5 kişiye, gazın etkisiyle ölen astım hastası bir genç
daha eklendi. Hastanede çan çekişenleri
düşünürsek, “Gezi şehidi”
sayısının 10’dan aşağı olmayacağı kesin gibi.
Çoğunun katili belli. Ama hiç birisinin yargılanmasına izin
verilmiyor.
Hani “fabrika
ayarlarına döndü” diye bir deyim var ya, öyle…
Zira bu tür sahneleri çok gördük.
Yüzlerce kişinin öldürüldüğü Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gazi vs. olaylarında da ne tetiği
çekenler, ne de onlara emir verenler adam gibi yargılanmıştı...
“Faili meçhul”
cinayetlerin sayısı resmen 17 binin üzerinde açıklandı. Ama sadece “sayı”… İnsanlar çoğunun katilini biliyordu, ama hukuk
için çaldıkları kapılar, aşılmaz duvarlar olmuştu. Polis katilin değil, adalet arayanın peşine
düşüyordu. Aynen 34 kişinin öldürüldüğü Uludere için yargılanan tek kişinin,
gazeteci A. Altan olması gibi…
Toplu mezarlar çıktı
bu ülkede, üstelik de kimisi karakol, askeri birlik bahçesinde…
Ama her nasılsa katiller sırra kadem basmıştı.
“Devlet için vuran”
diye bir şey kazındı hafızalara.
Vurulanlar, “öteki”,
“vatan haini”, “dış mikrak”tı…
İktidara muhalif birileri öldürüldüğünde hemen “faili meçhul” sıfatı yakıştırılırdı.
Zira katilinin asla ortaya çıkmayacağı, çıkarılmayacağı peşinen kabul edilirdi!
Bu halk, şiir okuduğu
için hapis yatan, ceberut devlet mantığının mağduru olmuş bir siyasiye belki de
bu yüzden çok güvendi, umutlandı, hiç olmadığı kadar destek verdi…
Oysa, olaylar
sırasında kırılan cam çerçeveyi gösterip, sokak ortasında öldürülen, sakat
kalan suçsuz günahsız insanları görmeyen bir vicdan, zihinlerde öncekilerden pek de farkı
olmadığını kanıtlayıverdi.
Siyasi iktidar polis şiddetinden medet umar hale gelmişse,
film çoktan kopmuştur…
Bu halk sandığa kimleri gömmedi ki…
Mısır’da olanlar bile psikolojik
savaşın malzemesi oluverdi… Bakıyorum, “yandaş medya”, tek ses, Müslüman Kardeşler’i demokrasi kahramanı ilan
etme derdinde.
Yapılan bir darbedir, meşru olamaz. Ama bu Mursi’nin yaptıklarını aklamıyor. Ordu,
bir bakıma Mursi’yi, Mısırlıların elinden kurtardı!
Şimdi hükümet Mursi ile kendi arasında bir paralellik
kuruyor ve Gezi kapsamında sokağa
çıkanları “darbeci”likle itham
ediyor… Üstelik de darbeci Sisi’nin devrik Mursi yandaşlarına karşı kullandığı retoriği aynen tekrar ederek!
Mısır halkının Mursi’nin yolsuzluk ve usulsuzlüklerine, işsizliğe
karşı Tahrir Meydanı’na çıkması ne gam…
Sevgili okurum, kaç
pazardır “Gezi” gibi sıradışı bir
gelişmeyi anlamaya, analiz etmeye çalıştım.
Ekonomi, diyoruz ya… Kronik siyasal, kültürel, etnik vs.
demokrasi sorunlarını çözmeyi başaramayan bir ülkede ekonomik başarılar da
geçicidir. Ekonomi, demokrasiyi güdük bırakarak büyümez, olsa olsa patlamaya
hazır balon olabilir!
Umarım, gelişmelerin anlaşılmasına bir katkım oluyordur.
İyi pazarlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder