17 Ağustos 2013 Cumartesi

‘Gezi‘den demokrasi mi çıkardık, diktatör mü?


Dursun EROĞLU


Gezi Parkı gösterileri başladığında, bu direnişin Türkiye’de devlet ile vatandaş arasındaki ilişkilerde yepyeni bir çığır açmasını ummuştum. Milyonların barışçı bir şekilde sokağa çıktığını gören Ak Parti hükümeti bu direnişe kulak verecek,  Topçu Kışlası AVM projesini yeniden gözden geçirecek,  vazgeçtiğini açıklayacak ve memlekete demokrasi dersi verecekti!  Ama olmadı, sadece müthiş bir fırsat kaçırılmadı; vatandaşın sesine kulak verme yerine, olayı siyasileştirip herkese devletin ceberut yüzünü göstermeyi tercih etti.
Şimdilerde herkes olaydan bir ders çıkarıyor...
Örneğin, ABD Senatosu Dış İkişkiler Komitesi Avrupa İşleri Alt Komitesi’nde Gezi Parkı için bir oturum yapılmış. Dikkatimi çekti, eski  Kongre Üyesi Robert Wexler Erdoğan, protestoları demokratik çatıyı genişletmek için kullanabilirse Türkiye’nin küresel güç olarak yükselişini teminat altına almış olur” demiş.
Batılı siyasiler makul şeyler söyleyebiliyor, ama devletler çıkarını takip ediyor.
Hükümetin kendi içinde ne ders çıkardığını bilmiyoruz, ama yapılan açıklamalar “Boşa çıkardık, ezip geçtik” havasında.
Hergün yeni bir haber görüyoruz:
Gezi  eylemlerine katılan öğrencilere burs yok”.
“Stadlarda hükümet aleyhine slogan atanlar fişlenecek,  bilelerine  el konulacak.”
Twitter, Facebook’ta falanca şeyleri paylaşmak yasak…
“Sarısülük’ün cenazesine katılanlara soruşturma…”
Operasyonlar, gece yarısı baskınları, gözaltı ve tutuklamalar…
“Gezi sürecinde işinden çıkarılan gazeteci sayısı 80’e ulaştı”…
Herkes “Gezi” öncesinden daha gergin.
Yaşamını yitirenlerin sahısı artıyor.  Adı açıklanan 5 kişiye,  gazın etkisiyle ölen astım hastası bir genç daha eklendi. Hastanede çan çekişenleri  düşünürsek, “Gezi şehidi” sayısının 10’dan aşağı olmayacağı kesin gibi.
Çoğunun katili belli. Ama hiç birisinin yargılanmasına izin verilmiyor.
Hani “fabrika ayarlarına döndü” diye bir deyim var ya, öyle…
Zira bu tür sahneleri çok gördük.
Yüzlerce kişinin öldürüldüğü Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gazi vs. olaylarında da ne tetiği çekenler, ne de onlara emir verenler adam gibi yargılanmıştı...
“Faili meçhul” cinayetlerin sayısı resmen 17 binin üzerinde açıklandı. Ama sadece “sayı”…  İnsanlar çoğunun katilini biliyordu, ama hukuk için çaldıkları kapılar, aşılmaz duvarlar olmuştu.  Polis katilin değil, adalet arayanın peşine düşüyordu. Aynen 34 kişinin öldürüldüğü Uludere için yargılanan tek kişinin, gazeteci A. Altan olması gibi…
 Toplu mezarlar çıktı bu ülkede, üstelik de kimisi karakol, askeri birlik bahçesinde…
Ama her nasılsa katiller sırra kadem basmıştı.
“Devlet için vuran” diye bir şey kazındı hafızalara.
Vurulanlar, “öteki”, “vatan haini”, “dış mikrak”tı…
İktidara muhalif birileri öldürüldüğünde hemen “faili meçhul” sıfatı yakıştırılırdı. Zira katilinin asla ortaya çıkmayacağı, çıkarılmayacağı peşinen kabul edilirdi!
Bu halk, şiir okuduğu için hapis yatan, ceberut devlet mantığının mağduru olmuş bir siyasiye belki de bu yüzden çok güvendi, umutlandı, hiç olmadığı kadar destek verdi…
Oysa,  olaylar sırasında kırılan cam çerçeveyi gösterip, sokak ortasında öldürülen, sakat kalan suçsuz günahsız insanları görmeyen bir vicdan,  zihinlerde öncekilerden pek de farkı olmadığını kanıtlayıverdi.  
Siyasi iktidar polis şiddetinden medet umar hale gelmişse, film çoktan kopmuştur…
Bu halk sandığa kimleri gömmedi ki…
Mısır’da olanlar bile psikolojik savaşın malzemesi oluverdi… Bakıyorum, “yandaş medya”, tek ses,  Müslüman Kardeşler’i demokrasi kahramanı ilan etme derdinde.
Yapılan bir darbedir, meşru olamaz. Ama bu Mursi’nin yaptıklarını aklamıyor. Ordu, bir bakıma Mursi’yi,  Mısırlıların elinden kurtardı!
Şimdi hükümet Mursi ile kendi arasında bir paralellik kuruyor ve Gezi kapsamında sokağa çıkanları “darbeci”likle itham ediyor…  Üstelik de darbeci Sisi’nin devrik Mursi yandaşlarına karşı kullandığı retoriği aynen tekrar ederek!
Mısır halkının Mursi’nin yolsuzluk ve usulsuzlüklerine, işsizliğe karşı Tahrir Meydanı’na çıkması ne gam…  
Sevgili okurum,  kaç pazardır “Gezi” gibi sıradışı bir gelişmeyi anlamaya, analiz etmeye çalıştım.
Ekonomi, diyoruz ya… Kronik siyasal, kültürel, etnik vs. demokrasi sorunlarını çözmeyi başaramayan bir ülkede ekonomik başarılar da geçicidir. Ekonomi, demokrasiyi güdük bırakarak büyümez, olsa olsa patlamaya hazır balon olabilir!
Umarım, gelişmelerin anlaşılmasına bir katkım oluyordur.
İyi pazarlar…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder