Denizleri temizlemede yeni yöntem:
‘YÜZER BİTKİ ADALARI’
![]() |
Çapraz Çayı üzerine yerleştirilen Yüzer Bitki Adaları... |
BUÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar
Marmara Denizi’ne ulaşan derelerdeki kirletici maddeleri azaltmak için ilham
verici bir projeye imza attı: “Yüzer Bitki Adaları”… İlk örnekleri Nilüfer
Çayı’nın denize döküldüğü yere yakın bir bölgede kuruluyor. Suyun yüzeyine
yerleştirilen yeşil bitkilerin sudaki azot, fosfor gibi kirleticilerle
beslenerek suyu temizlemesi sağlanıyor. Türkiye’de bir ilk olan
uygulamanın dikkat çekici yanı düşük maliyetle kurulan bir tür biyolojik
arıtma sistemi olması.
Sevgili okurlar, birkaç gündür hayli heyecanlıyım.
Düşünsenize, her fırsatta söylenen “Nilüfer Temiz Akacak” sloganına
rağmen koskoca akarsuyun hala simsiyah, zehir halinde Marmara Denizi’ne akması
hepimizi karamsarlığa iterken, Nilüfer’in temizlenmesi için bir ışık doğuyor!
Gayet pratik ve düşük maliyetli bir bilimsel yöntemin keşfini
duyuyorsunuz! Sizce de heyecan verici değil mi?
İlk müjdeyi KOZA Dağcılık bünyesindeki doğa
yürüyüşlerinden, dağcılık faaliyetinden tanıdığım yol arkadaşımız Hasan
Çekiç’den aldım. “Haberin yok mu senin? Biz Karacabey Hayırlar köyü
vardı ya, orada suyu temizlemek için suyun üstüne yüzer ada faaliyetine
katılıyoruz, KOZA’yı temsilen” dedi, davet etti.
Burası, Hayırlar köyü, Nilüfer Çayı’nın Susurluk Çayı ile birleştikten ve “Çapraz Çay” adını aldıktan sonra Karacabey Longoz’u kıyısında Marmara’ya dökülmeden önce geçtiği yer. Çayın öte yakasında da Akçasusurluk köyü var.
![]() |
Yüzer Bitki Adası Prottokolü'ne katılanlar.Bakanlık, DOSAB Başkanı Levent Eski,BUÜ Rektör Yrd.. Prof.Dr.İrfan Kırıştıoğlu Doç.Dr.Ayşe Akpınar ile diğer katılmcılar. |
Bursa dışında olduğum için yüzer ada gönüllüleri
grubuna katılma şansım olmadı ama durumu, bu projenin sahibi bilim insanı
Ayşegül hocadan öğrenip sizlerle paylaşmak; özellikle de ilgili kişi ve
kurumları, çevre duyarlılığı olan bütün Bursalıları bu projeye desteğe davet
etmek istiyorum.
‘YÜZEN BİTKİ ADALARI…’
Önce nereden çıktı bu “Yüzen Bitki Adası”, onu
anlatalım.
Projenin sahibi Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ)
Park ve Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar.
Ayşegül hocanın verdiği bilgiye göre, Marmara Denizi’nde “müsilaj”
ortaya çıkmasının ardından, 2021’de, TÜBİTAK’ın bir çağrısı üzerine
harekete geçiliyor. Ve pilot çalışma ile derelerde oluşan kirliliği
tutmakla ilgili Türkiye’de ilk çalışma, kendisi tarafından başlatılıyor.
İlk denemelerin başarılı sonuç vermesinin ardından bu
yöntemin daha büyük, yaygın uygulanması hedeflenerek, Çevre Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı, BUÜ ve Demirtaş OSB arasında bir
protokol imzalanıyor. Böylece TÜBİTAK 1001 projesiyle gerçekleşen çalışmanın
uygulamaya konulması ve yaygınlaştırılması sağlanıyor. Doç. Dr. Akpınar
önderliğinde yürütülen bu projede Marmara’ya akan derelerden gelen kirliliği
azaltmak amacı ile çok sayıda “yüzer bitki adası” kurulması sağlanıyor.
![]() |
Yüzen bitki adası hazırlama |
HEDEF ‘YAYILI KAYNAKLİ KİRLETİCİ’
Doç. Dr. Akpınar, Marmara’ya akan kirleticileri “yayılı
kaynaklı” ve “noktasal kaynaklı” diye ikiye ayırıyor.
“Noktasal kaynaklı”
dediği, endüstriyel deşarj gibi kaynağı belli olan kirleticiler. Bu yüzer
adaların hedefi sadece “yayılı”, kaynağı belli olmayan, evsel, organik
kökenli, tatlı su kaynakları aracılığı ile gelen azot, fosfor gibi müsilaja
neden olabilecek kirleticiler.
Yani suyun üzerinde büyüyen bitkiler ağır zehirli,
kimyasal atıkları vs. arıtmıyor, dolayısıyla da bu proje büyük arıtma
tesislerinin bütün işini yapmıyor, ona alternatif değil.
Ayşegül hoca durumu şöyle açıklıyor:
![]() |
Doç. Dr. Ayşegül Akpınar |
“Marmara Denizi’ne kaynağı belli olmayan (yayılı) kirleticiler, tarım arazilerinde kullanılan azotlu ve fosforlu gübreleri ya da hayvancılık faaliyetlerini ve aynı zamanda evsel endüstriyel faaliyetlerle gelen kirliliği ifade etmektedir. Bu yayılı kaynaklı kirleticiler, dereler gibi tatlı su kaynakları aracılığıyla denizlere kirliliği taşımaktadır. Nehirler ve tatlı su kaynakları aracılığıyla denize taşınan azot ve fosfor yükü müsilaj gibi ekolojik dengenin bozulduğunu gösteren çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Biz, tatlı su kaynaklarından denize ulaşan bu kirlilik yüklerini azaltmak için bitki temelli bir arıtma yöntemi üzerinde çalışıyoruz. Başta azot ve fosfor olmak üzere çeşitli kirleticileri kendi bünyesinde tutabilen bu bitkiler ile çevreye zarar vermeden arıtım sağlanıyor ve su kalitesi korunmaktadır. Bu çalışmalar alana özgüdür ve çalışacağınız alanın kirlilik durumunu belirledikten sonra bitki seçiminin doğru yapılması gerekir, bu konuda bir uzmanlık ister. Bu nedenle şu an seçtiğimiz bitkiler, mevcut lokasyonda ilk aşama için uygun olan bitkilerdir.”
Doç. Dr. Ayşegül Akpınar,
proje kapsamında 1.000 adet yüzer adayı planladıklarını söyledi. Bursa Uludağ Üniversitesi
öğrencileri ve akademik personel ile KOZA Dağcılık topluluğundan gönüllülerin
de desteğiyle bunun yarısı şimdiden tamamlanmış. Tabi Bursa’nın en uzun ve pek
çok kolu bulunan Nilüfer’in temizlenmesi için bu çok küçük bir miktar.
Ayşegül hoca Bursa kamuoyunun, özellikle organize sanayi bölgeleri ve
belediyelerin desteği ile uygulamayın yaygınlaştırılmasının yararına vurgu
yapıyor.
Neden olmasın?
Örneğin başta Bursa Büyükşehir Belediyesi olmak üzere belediyelerimiz, Organize Sanayi Bölgeleri olarak NOSAB, BOSB, Gürsu, Kestel, Hasanağa, Kayapa, Çalı OSB’leri…
Ve, tek tek sanayi kuruluşlarımız…
Bu projeye destek verseler, çok düşük maliyetli bir
yöntemle akarsuların temizlenmesine katkı sağlasalar ne de güzel olmaz mı?