30 Haziran 2020 Salı

DAĞYENİCE GÖLETİ’NDE NELER OLUYOR?



Doğa yürüyüşlerimizde farklı yol arkadaşlarıyla iki ayrı gün, iki ayrı rotada ama aynı bölgede yürüdük: Dağyenice!

Neredeyse kentin kenar mahallesine dönüşmeye başlayan Dağyenice köyü/mahallesi, Uludağ’ın eteklerindeki diğer semtler gibi hızla ve plansızca yapılaşıyor. 

Keza pek çok sulama göleti gibi Dağyenice Göleti ve çevresi de piknik yeri, tarlaların, bahçelerin “villalık arsa” niyetine satışa çıkarıldığı, ortada düzgün imar planları olmadığı halde, parayı basanın ormanın, tarlanın, bahçenin ortasına binalar yaptığı bir yer olup çıkıyor.
Bugünlerde Dağyenice göletinde bir inşaat yürüyor... Bu bence kamunun, devletin, belediyenin ciddi sınavı... 

Proje ile bu doğal güzellik halka kapatılıp para hırsına mı kurban edilecek, yoksa doğayla uyumlu, tabi önce de Bursalılara layık, tertemiz, bakımlı, her kesimin ulaşabileceği örnek bir mesire,  dinlenme, gezi alanı mı olacak?
Bu yüzden gözlerimizin yeni çekim alanı kabul edilen bölgelerde olması gerekiyor.

Bu satırları okuyanların Misi-Gümüşçeken ile Doğancı-Dağyenice-Atlas-Çalı arasında bolca bulunan yürüyüş rotalarında yürümelerini öneriyorum. Zira bu hızla giderse buraların doğa yürüyüşleri yapacağımız orman, mera, yayla olmaktan çıkması fazla uzun sürmeyecektir.
Koronavirüs” belasından herkes nasibini alıyor. Dağcılık kulüpleri toplu yürüyüş programlarına Mart’ın ikinci haftasından beri ara verdi. Haftanın en azından bir gününü yürüyerek geçirenler için sıkıcı bir durum. Ama tehlike de ciddi. O zaman kontrollü ve 3-5 kişilik küçük gruplarla yakın rotalarda yürümeye çalışıyoruz.


SABAHIN SEHERİNDE YÜRÜMEK!

Dağyenice bölgesine ilk yürüyüşümüz Beşevler Mahallesi yakınlarındaki Cephanelik’ten başladı. Tarih 11 Haziran 2020 Perşembe. Uyarı levhalarından başka askeriyeye ait bir şey kalmadığı anlaşılan Cephanelik’in önündeki sokakta aracımızı park ettikten sonra saat 05.30’da yürümeye başladık. Aslında bu kadar erken saatte yürüyüşe başlamak kafama yatmamıştı. Ancak sabahın serinliğinde yürümenin keyfi başkaymış.

Cephanelik’ten Dağyenice Mahallesine, oradan da doğrudan Dağyenice Göleti’ne çıktık. Normal günlerde yürüyüşe başlama saati sayılan 09.30’da biz 13-14 kilometre yürümüş, Atlas mahallesine yakın bir yerde kahvaltı etmeye başlamıştık.
Dağyenice’den gölete çıkan yol, büyük ölçüde asfalt bir yol. Gölete yaklaştıkça stabilize toprak yola dönüşüyor. Aslında doğa yürüyüşlerinde asfalt yoldan uzak durmayı tercih ederiz. Ancak saat erken olduğu için yol boyu sadece bir araca rastlıyoruz.

Barajın güney kıyısından yürüyoruz. Dolgu hattından kıyıya tahliye kanalının kenarından geçiyoruz. Anlaşılan gölette su seviyesi arzu edilen düzeyde değil, tahliye kanalı ve çevresi kurumuş.
Dağyenice Göleti’nin  güney kıyısı büyük ölçüde orman,  çam ağaçları ile kaplı. İlerledikçe çevredeki çöp yığınlarından, yanmış odun kömür öbeklerinden buranın hayli yaygın kullanılan bir piknik, mesire alanı olduğunu anlıyorsunuz.

Biraz ileride, ağaçların altında birkaç otomobil, yanında çadır, akşamdan kalma odun kömürleri ve sabahın sessizliği… Anlaşılan kamp yapılmış ve insanlar çadırda uyuyor. Gürültü yapmadan ilerlemeye devam ediyoruz…

KIYIDA JİLETLİ TEL ÖRGÜ…

Taa, karşımıza üzeri jiletli telle kaplı tel örgü çıkana kadar.

Suyun kenarından sağ yukarıdaki yola kadar telle çevrilmiş bu alanda çam ağaçları komple kesilmiş. Yerine tek sıralı, tek katlı binalar yapılıyor. Çevrede, orada kesilen ağaçlardan çok daha fazlasını oluşturan çam tomrukları… Orman işletmesinin deposu görünümünde.
Sonradan bu tomrukların bölgede kurulacak, ormanlık alanın içine serpiştirilerek yapılacak bungalov tarzı çok sayıda ahşap bina için kullanılacağını öğreniyoruz.
Yani karşımızda jiletli telle çevrili 8-10 dönüm alan daha başlangıç!

Jiletli teller arasında geçiş noktası bulamayınca sahilden uzaklaşıp araba yoluna çıkıyoruz. O da ne.. Yolun kıyısında, burada kurulacak tesisler için görkemli bir giriş yapma hazırlığı var. Demir halkalardan ilginç bir tasarım yapılıyor. Burası şantiye gibi.
Yolun bozuk olmasının da etkisiyle olmalı, kapıdaki araçların çoğu arazi aracı.
Jiletli teller bu “şantiye”nin sınırlarında bitiyor ve biz yeniden göletin kıyısına inerek yürüyoruz.

Sulama göletinden önce burası ormanlık olduğu ve mesele çok eski olmadığı için de su altında kalmış ağaçlar kurumuş, ilginç bir manzara oluşturmuş. Bataklık alanları andırıyor. Gözlerimiz suyun içindeki ağaçların tepesinde su kuşlarının yuvasını arıyor, ama bulamıyor.

HER TARAF ÇÖP, AMA YER ‘SAHİPLİ’, ÜCRETLİ!


Piknik ve kamp için kullanılan orman içi alanda ağaç banklar, masalar var. Bu bankları, masaları kim kurdu bilmiyorum. Ancak bu masaları kullanan, banklara oturan, kamp yapanlardan bazı kişilerin ücret istediğini, “Burası bizim” dediğini duydum.
De…arkadaş, örneğin bir umumi WC, içme suyu ya da ortalıkta bir temizlik vs. göremiyorsunuz.
Çam ormanıyla çevrili bir Tatlısu göleti…
Doğa muhteşem.

İnsanlar da belli ki doğayı çok sevdiği için buralara kadar geliyor, gece uyku tulumunda yatmayı, sıcak koltuğundan uzakta kalmayı göze alıyor…
Ama bunlarla tezat bir durum var: Her taraf çöp...
Sahil boyu yürümeye devam ediyoruz.  Orman alanda, çadırların yanında duran otomobillerin oraya nasıl geldiklerini düşünüyorum.  Zira orada yol yok.

Biraz ileride küçük su akağında çamura saplanmış, patinaja tutulmuş bir otomobil görüyoruz. Genç insanlar çaresiz, döndükçe çamura batan ön tekerlere bakıyorlar. Biz 4 kişiyiz. Onları cesaretlendiriyor, bagaj  kapısını açtırıp, sağdan soldan tutup, çekerek çamurdan çıkarıyoruz aracı.

Hedef Atlas, ama köye varmadan planı değiştiriyor, geri “çeşme”ye dönüyoruz.
Burası Dağyenice göletinin güneyindeki tarım arazilerinin ilerisinde, Misi tarafından gelen yolun üzerinde bir çeşme. Çeşmenin ayaklarında su teresi toplama umudum boşa çıkıyor. Bu sene su teresi yok.
Yanındaki tek ağacın gölgesinde öğlen molası veriyoruz.

Mola sonrası dönüşte daha ormanlık bir rotaya giriyoruz. “off-road”cuların uğradığı bu yol bizi önce yukarı tepeye çıkarıyor, sonra dereye, Misi köyüne indiriyor. Misi’den Cephanelik  yönünde ilerliyoruz. Bugün yaklaşık 28 kilometre yol tepmişiz. 12 saat sonra başladığımız noktaya ulaşıyoruz.

SICAKTA KÖPEKLER SAKİN…

İkinci yürüyüşümüz ise 26 haziran 2020 Cuma günüydü.  Bu sefer araçlarımızla doğrudan Dağyenice mahallesine gittik ve cami yakınlarında bir yere aracı park ederek yürümeye başladık.

Bu sefer yürüyüş saat 9.30 gibi başladı. Tabi sıcak bastırıyor. Ama olumlu tarafı, bugün sadece dönüşte köpek saldırısı oldu. Onun dışında bir gerginlik yaşamadık. Öncekinde pek çok yerde bu köpeklerin havlaması, saldırısı ile karşılaşmıştık. Malum insanlar dağın başına ev yapınca güvenlik kaygısıyla mutlaka bahçede köpek besliyor. Bunların çoğu zincirle bağlı. Ama bağlı olmayanlar da oluyor ve sıkıntılı anlar yaşıyoruz.
Bugün mahallenin en kestirme yerinden yukarı tırmanıyoruz. Sırt boyu toprak yoldan ilerliyor, sonra bizi Misi’ye dindiren yolla buluşuyoruz.

Bu sene sarı kantaron çiçeği çok fazla... Dayanamayıp biraz topluyoruz.
Dağyenice’nin dört bir yanında olduğu gibi bu yolun sağında solunda da villa tarzı yapılar görüyoruz.  İlginç mimari tasarımlar var. Belli ki ciddi paralar harcanmış.  Paraya kıyabilenler satın aldıkları arazilerde, doğanın içinde, manzaralı, havadar, bahçeli, havuzlu vs. gösterişli evler yapmış.  
Bazılarında ise tavuk, kaz, ördek vs. yetiştirildiğini görüyorsunuz: “Hakiki organik yumurta. 10 adet 15 Tl”… Tabi sığır, keçi vs. yetiştirilen çiftlikler de var.


TARİHİ PINAR VE ÇEŞME

Mümkün olduğu kadar yoldan çıkıp patikaları takip ederek orman içinden “çeşme”ye varıyoruz.
Burada mola vermeyi planlıyorduk, ancak arkadaşların daha iyi bir fikri var ve Dağyenice Göletini gören yoldan Atlas tarafına doğru ilerleyip yaklaşık 4 km sonra “Tarihi Çeşme”ye varıyoruz. 

Bu çeşme ve çeşmenin başındaki ulu çınar, tarihi Misya yolu üzerinde bir yermiş. Çok güzel, buz gibi ve temiz bir suyu var.
Tarihi pınarın başında, ulu çınarın gölgesinde öğle molası veriyoruz.
Tarihi pınar ve ulu çınar altındaki molada dinlenip karnımızı doyurduktan sonra dönüşe geçiyoruz. Bu sefer göletin güneyinden kuzeyine yöneliyoruz. Önümüze çıkan dereden karşıya geçmek için birkaç yüz metre ilerliyoruz. Arazi ekili. Neyse ki traktör yolları var.

Arpanın hasat zamanı gelmiş. Erikler olgunlaşmaya başlamış. Çevrede boş, yaban otu kaplamış tarlalar var.
Mısır ekili bir tarlada mısırın çapalanmadığını, yaban otların adeta tarlayı bastığını fark ediyoruz.
Tarlaların içinde basit barakalar dikkat çekiyor.
Dağyenice Göleti, bir sulama göleti. Bunun için yapıldı. İlginçtir, arazide yaygın sulama kanalları, borular vs. göremiyorum.

Gölün kıyısına ulaştığımızda çok sayıda piknikçi görüyoruz.
Yine her taraf çöp…Piknikçilerin bıraktığı yiyecek içecek atıkları, şişeler, poşetler... Çöp malzemelerinin yeni gözdesi de maskeler.. her köşede atık maskeler görüyorsunuz.
Bir genç çift götürdükleri poşetlere atık şişeleri, çöpleri doldurmuş. “Ne yapalım şimdi bunları, hepsini taşıyamayız ki” diye yardım istiyor. Bizim elimizde kendi çöplerimiz var. Ayrıca çöp konteyneri yerini bilmiyoruz. Gençleri tebrik ediyor geçiyoruz.

Ve “Şantiye”ye yaklaşınca bizi yine suya kadar uzanan jiletli tel bekliyor.
Burada, önünde tomruk yığınları olan tek katlı yapıların yapıldığı, kapısında bayrak ve flamalar asılı noktayı hemen geçip yine sahilden ilerlemeyi hedefliyoruz..
Ama… Birkaç hafta önce yürüdüğümüz çamlık  alan tel örgüyle kapatılmış. İçeride iş makineleri çalışıyor.

Göletin sonuna kadar telden sahile geçiş noktası bulamıyoruz.
Uyarı levhaları asılmış. İnşaat alanı, girmek yasak!…
Asıl şoku baraj dolgu noktasında karşıya geçecek yer bulmakta yaşıyoruz. Önceden kullandığımız yaya geçidi kapatılmış.  Tahliye kanalının duvarından atlayarak zorlukla karşıya geçebiliyoruz.
Dolgu yolundan, kuzey batı yönünde bir patikadan ilerleyip tepeye, off-road cuların yoluna giriyoruz.  Su birikintilerinde patinaj yapmak bu off-road meraklılarının bayıldıkları bir şey galiba.

Ve Keles yolu, Gökçeören ya da Bursa ovası, Küçüksanayi manzaralı sırttan ilerleyerek Dağyenice’ye aracımızı park ettiğimiz yere ulaşıyoruz.
Dağyenice Camisinin avlusunda muhteşem bir çınar ağacı var. Çınarın dibinde akşam yorgunluk çaylarımızı içiyoruz. Eh oldukça açık alan sayılabilecek bir yerde 15 kilometre yol teptik, yorulduk. Şansımıza parçalı bulutlu bir hava vardı ki, Burası kahvehane gibi bir yer. İnsanlar bize çok misafirperver davranıyor.


DAĞYENİCE’DE NELER OLUYOR?

Bursalılar hatırlayacaktır, yaklaşık 10 yıl önce tek bir termal su kaynağı olmayan Dağyenice, “Turizm Bölgesi” ilan edildi ve Bursa “Termal Köy” kabul edildi. 2008’de Kültürpark’ın karşısında, eski tabakhane bölgesinde bulunan su, Özel İdareye ait Jeotermal A.Ş. tarafından Dağyenice’ye taşınacak, Dağyenice 2 milyar dolarlı bir yatırımla büyük bir “Termal Köy” olacaktı.

Avrupalı turistler Bursa’ya akın edecekti, paraya para demeyecektik!
Projeler hazırlandı, maketler yapıldı. 7 kat imar izni verildi.
Elaltından para sahipleri köylülerin tarlalarını birer ikişer kapmaya başladı. Tarlalar bir anda “villalık arsa” oluverdi.. Tabi ortalıkta maketlerden, laflardan başka sadece gölete yapılan toprak yol inşaatı vardı.
Vee bu projeleri açıklayan Vali “Fetöcü” olmaktan hapse girince işin rengi değişti. Bölgede arazi kapatanların büyük çoğunun da Fetöcü olduğu yolunda bilgiler, iddiaların arkası kesilmedi.

Zamanın Büyükşehir Belediye başkanı da aynı yoldan devre dışı kaldı.
Gün geldi, devran döndü. Vali de Belediye başkanı da değişti.
Projeler hayal olsa da ortada bir gerçek vardı: Rant…
Bu arada valilik artık devre dışı kaldı.
Büyükşehir Belediyesi’nin yeni Başkanı bir süredir farklı bir projenin peşinde ve gördüklerimiz, bu projenin yürüdüğünü kanıtlıyor.


‘A TİPİ MESİRE YERİ’

Buna göre, Büyükşehir  Belediyesi, Orman Bölge Müdürlüğü’nden kiraladığı 500 dekar ormanlık alan ile Özel İdare’den belediyeye geçen yaklaşık 180 dekar alanı, BURFAŞ aracılığı ile turizm amaçlı değerlendirecek.

Bu alanın büyük bölümü kuzey yakasında. Ama güney yakasında da oldukça geniş bir alan var.
İnşaat göletin güney kıyısında başladı. Henüz kuzey kıyısında bir faaliyet yok. Ancak 700 dekarı bulan alan göletin iki yakasını da kapsıyor.
İşin sahibi BURFAŞ, ama bu projeyi kendisi yapmıyor. Üstlenici firma Rota 16 İnşaat Turizm Restoran Sanayi ve Ticaret A.Ş. Bu inşaat bittikten sonra da burayı BURFAŞ işletmeyecek gibi görünüyor.

Ancak girişine “Dağyenice A Tipi Mesire Yeri” tabelası asılacak olan tesislerin, Dobruca ve Merinos parkındaki gibi doğrudan kurum tarafından mı yoksa müstecir tarafından mı işletileceği konusu kesinleşmemiş gibi. Başkan, işletme modeliyle ilgili yaklaşımını, “Biz sadece öncülük ve aracılık edeceğiz. Kamu marifetiyle değil, özel sektör marifetiyle hayata geçirmeyi ve işlettirmeyi düşünüyoruz. Bu manada yaptığımız yurtdışı ve yurtiçi yatırımcılarla görüşmeler var”  diye özetliyor. Yani burası yabancı bir şirket tarafından işletilirse şaşırmamak lazım.

Yine, açıklamalara bakılırsa, buraya “Bungalov evler, piknik alanları, mesire alanları, kır kahvesi ve yöresel ürün satışı yapılan alanlar” yapılacak.
2012 yılında Dağyenice Termal Turizm Merkezi ilan edilmişti. 13 Eylül 2019 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 1532 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu iptal edildi.

Tabi bu “iptal” sadece dönemin belediye başkanı ve valisinin “Fetöcü” olması ile ilgili değildi. TMMOB’ne bağlı akademik odalar, DOĞADER gibi STK’lar mahkemelere dava açarak projenin iptalini talep etmişler, mücadele etmişlerdi. İptal için sağlam gerekçeleri vardı. Proje pek çok yasaya aykırılığın yanı sıra devletin sulama için yaptığı gölet, çevredeki arazilerin toplulaşması için harcanan kaynakların da çöpe atılması demekti.  Ayrıca zaten termal su da yoktu.


GÖZLERİMİZ DAĞYENİCE’DE…

Dağyenice Göleti’nin akıbetini hep hep birlikte göreceğiz. Burada olacaklar, kent merkezine yakın bütün sulama göletlerinin akıbetini de etkileyecektir. Göletlerin bakımsız, korumasız çöp yığını olmaktan kurtarılması kuşkusuz olumlu bir gelişme. Ancak bunu yaparken, bu doğa cennetlerini halkın kullanımına kapatmak, sadece orta ve üst gelir gruplarına hitabeden kar amaçlı “turistik tesis” haline getirmek Bursalılara büyük haksızlık olacaktır.  

Bu yüzden Bursalı ve doğa dostları olarak gözlerimiz Dağyenice Göleti ve çevresinde.
Umarım hem Bursa hem de Türkiye için örnek bir model çıkar.
Hem bu potansiyel bizde var. Hem de Bursa iyi şeyleri hak ediyor.



Yürümeye, dağları, ormanları, köyleri, gölleri, göletleri velhasıl memleketi tanımaya devam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder