![]() |
Bu kayanın arkasında dönünce kendini uçuyor sanırsın.. |
Doğa yürüyüşleri kapsamında dün (27 Mart 2019 Çarşamba) aynı anda hem İznik Gölü hem Gemlik
Körfezi’ni görebildiğiniz Üçkayalar
tepelerine çıktık. 1880’li yıllarda Artvin
Borçka’dan gelenlerin kurduğu Hamidiye
ve Fevziye köyü civarında dağları,
eski yaylaları yürüdük. Köylerin çoğunda ilkokul kalmadığını görmüştüm, ancak
ilk kez hiç çocuk bulunmayan, tamamen yaşlı ve emeklilerin yaşadığı bir köyün
varlığına tanık oldum.
![]() |
Afişteki "umut" yazısı ile koyün terk edilmiş hali.. |
Koza
Dağcılık’ta bizim kılavuzumuz, yol göstericimiz Harun hoca (Harun Bayram) ve gruptan 5
kişi, “rota keşfi” için Bursa-Yalova yolunda Engürücük civarındaki Güleryüz Cobra otobüs fabrikasının
ilerisindeki yol ayrımından Katırlı köyüne,
ardından Hamidiye’ye vardık. Aracımızı
burada bıraktıktan sonra, önce traktör yolu, ardından patika yolları izleyerek
dik yamaçlara doğru tırmanmaya başladık.
Hamidiye
köyünden yukarı çıkarken, hemen ormana girmiyorsunuz. Önce bir zamanlar ekilip
dikilen yerler olduğu
![]() |
Hamidiye'de büyükşehir'in yaptırdığı çeşme... |
Örneğin “Belengür Yayla” bir zamanlar bölgenin önemli yaylalarından, hayvan sürülerini
otlatma alanlarından birisiymiş. Hamidiye
köyüne aitmiş. Tabi şimdi sadece adı yayla!
Birkaç çeşme ve erik ağacı ile ufak tefek taş duvarlar
dışında buranı bir zamanlar yayla olduğunu, oba kurulduğunu gösterecek kanıtlar
da kalmamış sayılır.
Orman içinde yürürken, ara sıra ilginç patikalara rastlıyorsunuz…
Bunlar traktör yolu değil. Muhtemelen taşımacılıkta at, eşek vs. kullanılan dönemlere
ait yollar. Ortalık gazel ve şife karışsa da meyil farklılıkları eski
patikaları ele veriyor.
BURSA’NIN ÜZERİNDE KİRLİ SARI BULUTLAR…
Belengür
Yaylası’ndan, aşağıdaki Şükriye,
Fındıcak, Ericek köyleri görünüyor. Biraz ötesinde, tepelerde bembeyaz karla
kaplı Uludağ manzarası.
![]() |
Arkada karlı tepeler Uludağ zirvesi... |
Uludağ
ile önümüzdeki tepelerin arasındaki kirli
gri-sarı bir bulut…
Egzoz ve bacaların çıkardığı bu “bulut” Kestel’den Görükle’ye kadar uzanıyor… Bursa, işte bu kirli bulutların
altında, görüyorsunuz!
Aşağılarda kar yok. Toprak ve çayır kıştan uyanıyor.
Üzerinden koca bir kış geçen çayırlarda geçen senenin otları kuruyup, yere uzanmış.
Biraz aşağılarda kuru otlar tırpanla biçilebilecek boyutlarda.
Bölgede yürürken, bir anda samanlıkta geziyor hissine hissiye kapıldım.
Bu
kadar güzel, ama kuruyup üzerinden kış geçmiş otların üzerinde yürümek… Bölgede yürürken, bir anda samanlıkta geziyor hissine hissiye kapıldım.
Ayağınız taşa toprağa değmiyor, konforlusunuz da…
Ama binlerce hayvanın karnını doyuracak bu güzelim
otların böylesine heder edilmesine kayıtsız kalamıyorsunuz.
Belengür Yayla’nın ortasındaki çeşmenin yapılış tarihi: 2013…
Çeşme, yaylacılık çoktan bittikten sonra yapılmış.
Galiba, yöre insanı buraya “nostalji” amaçlı çıkıyor, piknik yapıyor.
![]() |
Belengür yaylası... |
Yol boyunca irili ufaklı hayli şelale gördük. Bunlardan
birisi, galiba gördüğüm en renkli şelaleydi… Suyu fazla coşkun değil, ancak
yeşilin her tonunu görebileceğiniz bir görselliğe sahip. Hepimiz o güzelliği
kalıcı kılmak için yanında fotoğraf çekindik.
ÇOR GÖLÜ SUYLA DOLU
Bir traktör yolundan inerek çevresini dolaştığımız “Çor Gölü” bir tür doğal “sulama göleti” gibi duruyor. Büyük kamış
ve bataklık otlarıyla kaplı.
Biz mi çok şanslıydık, yoksa köydekiler uzun
süredir bu göle çıkmıyorlar mı anlamdım.
Aslında bu Çor Gölü, DSİ tarafından bir ara rehabilite edilmek istenmiş. Önüne dolgu
yapılarak su miktarı artırılmak ve buradaki suyla Adliye, Güvenli ve Karsak civarında bin 600 dönüm civarında arazinin
borulu sulama sistemi ile sulanması falan planlanmıştı. Ancak bunlar sadece lafta kalmış. Sadece
gölün biraz yukarısındaki kayalıkta sanki mermer ocağı işletilme girişimi olmuş
da, istedikleri kalitede mermer bulamamışlar gibi bir izlenim edindim. Zira dev
elmaslarla kesilen kayaların çoğu “damarlı”,
çatlak çıkmış ve öylece bırakılmış.
Bursa’nın dört bir yanında, canım sulama kanaları bir bir sökülen DSİ 1. Bölge Müdürlüğü, belki de tarlaların bomboş bırakıldığı yerde yeni sulama göleti yapmayı fuzuli masraf saymış olabilir.
Bursa’nın dört bir yanında, canım sulama kanaları bir bir sökülen DSİ 1. Bölge Müdürlüğü, belki de tarlaların bomboş bırakıldığı yerde yeni sulama göleti yapmayı fuzuli masraf saymış olabilir.
![]() |
Çor Gölü |
Bu Çor Gölü’ye
yakın yerlerde gördüğümüz birkaç tane, içi beton pvc boruların bir işaret gibi
dikildiğini gördük, ama ne olduğunu anlamadık.
Biraz yukarılara çıktıkça bembeyaz çiçek açmış erik
ağaçları dikkat çekici. Köylüler buralara “Kadılık
mevkii” diyorlar. Hani “Kadıyayla”
gibi buranın da kadılar (eski hakim) ile bir bağlantısı olmalı ama, bilgi
edinemedim..
Eriklerin yanı sıra, adını bilmediğim bazı yaban meyveleri
de çiçek açmış.
Burada hayli yaban meyvesi olduğunu birazdan, Üç Kayalar’da rastladığımız bir ayı
bokundan da anlamak mümkündü! Sindirilemeyen sert kabuklar öylece dışkıyla
boşalmıştı.
![]() |
Bu bir işaret galiba. Ama ne olduğunu anlamadım. |
Yukarılara çıkarken, karın üzerinde taze bir ayı izi
gördük. Ama ayıyı göremedik.
ÜÇKAYALAR: UÇMA HİSSİ VERİYOR!
“Karlı kayın
ormanı”nda yürüyerek bölgenin en yüksek tepeleri olan Üçkayalar’a çıktık.
Sahiden birbirine çok uzak olmayan üç tepe ve üçünün de
üzerinde kayalar…
Hani Gürle köyünün tepesinde, kocaman bir bayrak direği ve ay yıldızlı bayrağımız sallanan “Gürle Kaya” nın üstündeki tepeler…
Hani Gürle köyünün tepesinde, kocaman bir bayrak direği ve ay yıldızlı bayrağımız sallanan “Gürle Kaya” nın üstündeki tepeler…
Rakım 1250 metre.
![]() |
Favori otlarımdan balıkotu... |
Yürüyüşün en heyecanlı anı Üçkayalar’ın zirvesi oldu.
Ağaçların arasından yürürken adımınızı attığınız son
yerde, kendinizi bir anda gökyüzünde gibi hissedebilirsiniz! Herşey ayağınızın
altında…
Sanki birazdan planör havalanacak Orhangazi ovasını
üzerinde…
Kuş gibisiniz…
Hemen aşağınızda Gürle,
Karsak… Orhangazi..
Sol tarafta Gemlik
Körfezi…
Sağ tarafta İznik
Gölü…
Fotoğrafı cep telefonu ile çekiyorum. Aynı anda hem İznik Gölü, hem Gemlik Körfezi’nden Marmara’nın sularını görüyorum.
Ama fotoğrafı aynı kareye sığdıramıyorum.
Şansızlık, hava da kapalı. Üzerimizde sis var.
Gemlik
ile Orhangazi arasındaki alanın dörtte birisi güneşle aydınlanıyor, net.
![]() |
Sağdaki göl İznik Gölü. Hemen önünüz Gürle.. |
Ancak geri kalanı bulut altında, flu.
Karsak,
Gemiş, Gürle net görünüyor.
VERİMLİ OVA ‘TARIM DIŞI’…
Asilçelik,
Componenta (eski DÖKTAŞ), Cargill fabrikaları. Karşıda mermer
ocakları, Orhangazi KSS…
Ovanın bir bölümü zeytin ağacı. Ancak aşağıdaki
toprakların ne kadar verimli olduğunu düşününce ovada çorak, beton, moloz renkleriyle
görülen “tarım dışı” alanların
genişliği gözünüze batıyor.
![]() |
Solda Gemlik Körfezi |
Elbette sanayi, eyvallah. Örneğin, her ne kadar
özelleştirildikten sonra ne yaptıklarını pek anlamasam da Asil Çelik, memleketin yegane “vasıflı
çelik” üreticisi, pek çok stratejik ürün üreten değerli bir tesis. Keza
yabancılara satılan Döktaş motor
bloğu üretiminde dünya çapında bir değer.
Amerikalıların Cargill’i de
kendi alanında dünya lideri…
İyi de kardeşim, bunların o verimli ovaya kurulması
zorunlu muydu? Birkaç kilometre arkada kaya gibi sert zeminlerde kurulamaz
mıydı?
Hem deprem korkusu olmazdı. Hem de o güzelim ovalarda
bereket fışkırır, kuru soğana mahkûm olmazdık!
![]() |
iplik gibi akan sularıyla şelaleyi andıran güzellik... |
Orhangazi’nin yerleşimi görece daha iyi. Tepenin
yamacında, ovaya fazla girmemiş gibi.
Ama Gemlik’te ova beton yığını olmuş.
Deprem korkusunu ranta çevirmeyi amaçlayan, “Gemlik taşınacak” haberleri, projeler
ne oldu merak ediyorum.
Ama bu ovaları kurtarmadıkça, üretime sokmadıkça ne
depremden korunabiliriz, ne de soframıza koyacak şey bulabiliriz diye geçiyor
içimden.
Yukarıdaki “Üçkayalar”ın
üçüne de çıktıktan sonra doğu yönünde inişe geçiyoruz. Hava yağışlı değil, ama
oldukça soğuk. Bunu, rüzgârın etkili olmadığı bir kuytu yerdeki öyle molasından
sonra anlıyoruz. Üşümemek için, biraz önce çantamıza koyduğumuz giyecekleri
çıkarıp yeniden giyiyoruz.
![]() |
Bu ağaç ağaçkakanların eğitim alanı galiba! |
Yükseklerdeki karlı kayın ormanlarını geride bırakınca
adını bile bilmediğimiz ama bir zamanlar yayla, mera olarak kullanılan yerlere
rastlıyoruz.
Ancak dikkat…
Şimdiki yürüdüğümüz yer yayla değil, eski ekili dikili
alanlar… Bunu sınır taşlarından anlıyoruz.
Ve tabi bahçeler…
Dağda güzel bir ceviz bahçesi görmek de varmış…
Pek çok insanın hayallerini süsleyen kocaman ceviz
bahçesi işte karşımızda...
Sahipsiz gibi görünüyor… En azından senelerdir gidip
gelen olmadığını anlamak zor değil.
Köye inince bu bahçeyi sordum. Sahibi varmış, ama şehirde
yaşıyormuş. “Gelince arada bir uğruyor” dediler.
Fevziye köyüne doğru iniyoruz. Sadece Fevziye değil, çevre köylerin tamamında araziler büyük
ölçüde terk edilmiş gibi duruyor.
Fevziye
köyüne indiğimizde ilk gördüğümüz 80 yaşlarında, elinde çekiçle evin girişinde bir
şey yapmaya çalışan kişi oluyor.
“Ben Bursa’da
yaşıyorum. Yazları buraya geliyorum. Evin sağını solunu biraz onarmak için
geldim” diyor.
Evin önünde otomobil var. Ev eski mimari, ahşap ve
kerpiç. Terk edilmiş gibi görünüyor, ama arka traftaki odaları
kullanıyorlarmış.
Fevziye köyü kahvesinde çay içip köylülerle sohbet
ediyoruz.
‘ORASI GÂVUR KÖYÜ’
Arada soru soruyor, Fevziyelileri dinliyorum:
“Ben 1950 doğumluyum. Yukarıda derelerde koyun yıkardık. Koyun güttüm ama daha çok sığır güttüm. 1959’lerde çocuğum, sığır güdüyordum. Kendi
“Ben 1950 doğumluyum. Yukarıda derelerde koyun yıkardık. Koyun güttüm ama daha çok sığır güttüm. 1959’lerde çocuğum, sığır güdüyordum. Kendi
![]() |
Taze bir ayı izi.. |
O kadar
yakın görünüyor ki bana, bir taş atsam çatının kiremidine düşürürüm diye
düşünüyorum. Ahmet Dayı, vardı yanımızda, Allah rahmet etsi. ‘Ahmet dayı’
dedim, ‘Burada bir köy var’. ‘Orası gâvur köyü ula’ dedi. ‘Burada gâvurlar mı oturuyor’ dedim. ‘Yok,
yok…’ dedi ‘Oturanlar gâvur değil de, eskiden gâvur köyüymüş’. Rum mu Ermeni
mi, onlar otururmuş. Aşağı Gürle’nin tepesine gelmişik. Yukarı Sölöz’de Ermeniler
oturuyormuş.”
ÜÇ KÖYÜ BORÇKA’DAN GELENLER KURMUŞ
“Türkler
buraya gediği zaman, Bizans zamanı Rumlar burada otuyorlarmış” diyor
birisi.
Lehçeleri Kadenizli gibi. Soruyorum, açıklıyorlar:
![]() |
Yaylalar samanlık gibi... Demek ki hayvancılık bitmiş |
“Biz Karadeniz’deniz.
Fevziye, Şükriye laz. Hamidiye falan Gürcü. Ama hepimiz Artvin’den gelmişiz. Aynı
anda gelmişler. 1885 senesinde. 1961’de 262 biz bu köyde hane saymıştık.
Buralarda adamdan geçilmiyordu. Celal Bayar’ın köyü Umurbey’de Medrese yokken
bu köyde vardı. 1945’lerde. Dedelerimiz Borçka’dan gelmiş..”
“Geçim
nasıl”, diyorum.
ÇOCUK OLMAYAN KÖY
“Arpa,
buğday, mısır, yulaf… Ne ekersen
![]() |
Terk edilen ceviz bahçesi |
‘Ya domuz
nasıl daldaki cevizi yer. Başını kaldıramaz o..’ diyorum.
“Yok yok,
yere düşeni affetmiyor” diyor.
“Eskiden
büyüklerimiz ormanda ağaçlara aşı yaparlardı. Yaban eriği, elmaları… Yaban hayvanı
onları yer dağda kalırdı. Şimdi ağaç yok, indiler bizim bahçeye”
diye ekliyor.
“Çor Gölü’nde
balık oluyor mu?” diyorum.
Onlar soruya, ben aldığım yanıta şaşırıyorum:
“Ne
balığı, ne gölü? Orada su yoktu… Ama gitmeyeli kaç sene oldu. Eskiden o göldeki
suda sülük olurdu. İnsanlar vücuttaki kirli kanı temizlemek için o sülükleri toplardı”..
“Belediyeden memnun musunuz” soruma ne
cevap vereceklerini şaşırıyorlar:
“Belediye,
yollara taş döşedi, Gemlik’e belediye minibüsü koydular. Çöp
![]() |
Feyziye köyü. Genç olan kahvehaneci. |
ZEYTİNCİ İSRAİL’DEN ŞİKAYETÇİ…
Fevziye’den
son durağımız olan Hamidiye’ye
yürüyoruz. Yol boyunca rastladığımız bir koyun sürüsünün köpekleri galiba
bizden tedirgin oldu. Ama “tazı”lar
hemen havayı yumuşatıyor, sağolsunlar!
“Gürcü
köyü” denilen Hamidiye’de zeytincilik ana gelir kaynağı. Ama konuştuğumuz vatandaş hayli dertli: “Giden sene 8 bin 500 lira masraf ettim, bin
500 liralık zeytin satabildim. Burası biraz yüksek kalıyor. Hava şartları
değişti mi sorun var. Şimdi bu sene de öyle olursa, ne olacak? Gelecek sene
tarlayı öyle bırakacağım. Zaten bahçe tarla işi bitti” diyor.
Ama ilaç konusu galiba, kangren: “Zeytine 4-5 çeşit ilaç atarız. Eskiden bir ilacın etkisi iki ay
sürerdi. Şimdi ilacı atıyorsun, 3-5 gün sonra bir şey
![]() |
Feyziye'nin sakinlerinden 80 yaşındaki bir amca |
TEŞVİK VAR DA İSTEK KALMADI!
![]() |
Bileyi taşı... Balta, bıçak vs. içn. Antika eşya gibi asılmış. |
“Mahalle”
statüsünde olmalarına karşılık fiilen “köy”
olmaya devam eden vatandaşlarla, belediyenin hayvancılığa karşı tutumunu
konuştuk.
Dinlediklerimin özeti şu:
“Mesela köy
çeşmesinde hayvan sulamak yasak. Hatta birisi sokağa hayvan çıkardı, ya da koku
yapıyor diye şikayet ederse ceza yersin. Belediye mahalle içinde hayvan
istemiyor. Tabi yekten, hayvancılık yapmayın, yasaklıyorum demiyor ama sonuç oraya
varıyor. Sadece devlet, mahalle dışında hayvancılık tesisi kurarsan sana kredi
![]() |
Hamidiye köyü |
![]() |
Bu tabela "Feyziye" yazıyor |
BURANIN
ADI NE?
Şaka gibi...
Bursa
Büyükşehir Belediyesi, "mahalle"nin
orta yerinde, muhtarlığın önünde kocaman levha asmış: "FEYZİYE MAHALLESİ"...
Sokak tabelalarında "FEVZİYE MAHALLESİ" yazıyor.
Doğrusu "Fevziye"
mi, "Feyziye"mi?
Neyse, nüfus müdürlüğünün kayıtlarında "Fevziye" yazdığı için onu doğru
kabul edip, Fevziye adını tercih
ettim.
![]() |
Bu da "Fevziye"... |
Hamidiye köyüne ait yaylaya kimisi "Belengül", kimisi "Belengüç", kimisi "Belengür" diyor.
Halk arasında "belen",
orta yükseklikte tepe, genellikle en yüksek tepelerin altında, rüzgârdan
koruyan, kendi içinde korunaklı noktaları olan orta yükseklikte tepelere denir.
"Erikbelen",
"Belençimen" gibi adları görürüz. Anlaşılan burası gür akan çeşmeleri
ile "Belengür" olabilir,
diye Belengür'ü tercih ettim.
Bir de "Çol
Gölü", "Çöl Gölü", "Çor Gölü" olarak herkesin
farklı ifade ettiği bir yer var.
Bana "Çor Gölü" mantıklı geldi. Zira "çor", tuzlu su, hayvanlara tuz verme, tuzlama işidir. "Koyunu çorladım" dediğinde,
tuzları düz taşların üzerine döktüğün ve koyunların o tuzları yaladığı
anlaşılır. Hayvanlar "çorlandıktan"
sonra suya koşarlar. Adı geçen yerde kayaların bulunduğu bir alan var.
Muhtemelen burası hayvanlara tuz verilen yerdi. Ve hayvanlar, hemen yanındaki
bu göle ve dereye su içmeye koşuyordu. Bu yüzden "Çor Gölü" adını tercih ettim.
Yürümeye, dağları, köyleri velhasıl memleketi tanımaya
devam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder