30 Nisan 2016 Cumartesi

İbrahim Orhan'dan modern çiftlik, markalı manda yoğurdu...



'Aliba'ların örnek çiftliği...




Otomotiv yan sanayi deyince akla ilk gelen isimlerden birisi olan İbrahim Orhan'ın memleketi Yenişehir'de kurduğu çiftlik, Yenişehir'in ünlü manda kaymağında Aliba markasını yarattı. Orhan Tarım, kendi enerjisini kendisi üretmesi, sığır ve manda yetiştirmede kullanılan teknolojiler ile meyve bahçeleri açısından da bölgeye örnek bir çiftlik oldu.

İbrahim Orhan yaşamını otomotive adayan bir isim. Ancak 13 ülkedeki fabrikalarını profesyonellere devreden Orhan, artık günlerinin çoğunu doğduğu köye yakın bir yerde 2 bin 500 dönüm arazi üzerinde kurduğu çiftlikte geçiriyor. Orhan, geçtiğimiz hafta Ekohaber gazetesi sahibi Tahsin Ardıç'ı çiftlikteki kiraz bahçesinde karşıladı, çiftliği gezdirdi ve ağırladı.
Duayen sanayici, sohbetin başında tarıma ilgisini şöyle anlattı:
"Allaha bin şükür, bir sürü işimiz varken, neden hayvancılığa heves ettim? Ben, buradan da görünebilen Barcin köyündenim. Çocukken Bursada bile en yüksek okul Erkek Lisesi ve Kız Lisesiydi. Çocuklar doğunca mühendis, doktor olsun, öğretmen olsun istenirdi, genelde. Halbuki köyde çocukların hayvancılıkla uğraşması arzu ediliyor. Bir de inanç var. O çocuğun göbeği nereye gömülürse çocuk o işle uğraşırmış... Okulun önüne gömülürse çocuk öğretmen olacak denir... Benim göbeğimi, rahmetli annemler ahıra gömmüşler... Şaka değil bu, gerçek! Onun için şimdi hayvancılık yapıyoruz."
Peki "Aliba" adı nereden çıkmış? Dinliyoruz:
Köydeki ailelerin her birinin bir lakabı vardı. Soyadı Kanunu çıkana kadar devam etti. Ama Soyadı Kanunu olsa da köyde hala aynı isimler.. Bizim lakabımız da Alibalar... Aslında Ali Babalarmış. Söylene söylene Aliba olmuş... Bizim köydeki soyadımız... Bana Alibaların İbraam derlerdi.
Çiftlik gezisine eşlik eden Orhan Tarım Genel Müdürü Şefik Yiğit, yaklaşık 1 milyon dolar yatırımla kurulan mandıra ile ilgili bilgi veriyor.
Aslında biz Geçit'teki mağazada "Doğanın Tazeliği Çiftliğin Lezzeti" sloganıyla sunulan efsane manda yoğurdu ve kaymakla ilgileniyoruz ama karşımızda koskoca çiftlik var ve manda, burada işlerin fazla bir kısmını oluşturmuyor.
Genel Müdür Yiğit'in verdiği bilgiye göre 2 bin 500 dönüm arazi 2004'e kadar salt ekilip biçilirken 2004'te Orhan Tarım firması kuruluyor.
Hayvancılığa dönüşün nedeni, arazinin hayvancılık için verimli kullanılması. Hayvanın yiyeceği kaba yemin tamamını biz üretiyoruz diyor Yiğit. Arazide 3 bin kiraz, 3 bin armut, 10 bin bodur elma ağacı var, yılda yaklaşık 300 ton elma, 200 ton armut, 40 ton kiraz elde ediliyor. Yeni kurulan 5 bin ağaçlık ceviz bahçesinden de ilk ceviz bu yıl bekleniyor.
Hayvancılık önce yerli hayvanları toplamakla başlıyor. Piyasadan 27 simental, 50 civarında holstein inekle atılıyor ilk adım. Ancak 2010'da içeriden toplanan gebe düvelerle fazla ilerleyemeyecekleri sonucuna varıyorlar. Mevcut hayvanların tamamını elden çıkarma kararı veriliyor. Aradıkları sığırları Avrupa'da buluyorlar. Macaristan'dan 300 baş holstein, Avusturya'dan da 100 baş simental gebe düve getiriliyor çiftliğe. En son sistem sağım, barınma, beslenme, yemleme, sürü bakımı sistemi kurulmuş ve halen 250'si sağmal olmak üzere toplam 600 baş civarında sığır besleniyor. Toplam çalışan sayısı 25.
Çiftlikte elde edilen günlük 6,5-7 ton inek sütü ise çiğ süt olarak satılıyor. Manda, köylerde bir dönem sığır kadar yaygındı. Ancak özellikle son 50 senedir manda sayısı hızla azaldı; lezzetli manda peynirleri, yağlı manda sütü, kıvamlı manda kaymağı ve neredeyse bıçakla kesilecek koyulukta manda yoğurtları da adeta efsane oldu.
İbrahim Orhan, köylerde manda aradığı dönemi anlattı: "Yenişehir'in unutulmuş tatları, kaybolan değerlerinin yeniden canlandırılmasını amaçladık. Fakat baktık ki, koca Yenişehir'de, çocukluğumdan beri bildiğim köylerde, manda yok. Mandadan inekten öyle fazla para kazanılmaz. Yenişehirliler keşke bizim balaklar (manda yavrusu) olduğu zaman dişilerinden vs. alıp ahırlarına bağlasalar... Eskiden Yenişehir tarım yeriydi. Pek çok evde manda vardı. Öylesi bence rantabl olurdu. Ama bakan yok. Mandaların süt verimi ortalaması 2,5 litre Türkiye'de. Yatırım yapıyorsun. Araştırdık, kaynağı İtalya'da. İtalya'dan almaya karar verdik. Bir heyetle gittik, hayvanları seçtik. Heyetin içinde devletin, bakanlığın adamları var. Ziraat mühendisi, zooteknik görevlileri var..."
Tabi canlı hayvan ithalatı pek çok kriterden geçiyor, bürokratik sorunlar, sınırda beklemeler... TIR'da bekleyen mandalardan ikisi gümrükte doğum yapıyor vs.

PEYNİR USTALARI İTALYAN...

Genel Müdür Yiğit, çiftlikte şu anda 23'ü anaç olmak üzere 48 manda olduğunu söylüyor. Mandalar da sığırlar gibi açık besi barınağında. Mandalar için özel bir süt sağım ünitesi var. Burada sağılan süt, çiftlik bünyesinde kurulan mandırada işleniyor.
Modern tesiste, manda yoğurdu ve kaymağının yanı sıra, sığır sütünden çeşitli peynirler yapılıyor.
Tabi peynir deyince, Orhan Tarım burada da bir fark yaratmış ve kaliteli peynirler üretiyor. Öyle olunca da, peynir ustaları İtalya'dan getirilmiş.
Mozzarella dışında, kaynamış sütten yapılan köy peyniri denilebilen bir tür peynir, örgü peyniri, Artvin yöresinde sıcak sıcak yoğurularak yapılan ve 88 derece sıcaklıkta kaynatılıp kesilerek yapılan bir tür peynir... Hellime benzeyen kızartma peyniri vs.

YERLİ MANDACILIK...

İbrahim Orhana neden yeli mandalardan sonuç alınamadığını sorduk. Orhan aslında buna çok kafa yormuş. Ancak bunun tek bir çiftliğin çabalarıyla olacak iş olmadığının farkında:
"Çok araştırdık. Her yerde manda aradık. Şimdi burada 17 litre süt veren mandalarımız var. Yerli mandanın sütü 3 litre. Türkiye'ye de bir değer kazandıracağız. İtalya ortalaması 10 litre. Biz şu anda İtalya ortalamasının üzerine çıktık. İyi verim 2. doğumdan itibaren elde ediliyor. Rahmetli Atatürk'ü çok severiz. Düşünüyorum da, çocukluğumda köyün çayırları vardı. Büyükçayır, Küçükçayır derdik. Bütün köyün hayvanları oraya çayıra getirilirdi. Şimdi, hangi hükümetler zamanındadır bilemem, o çayırlar kullanılmaz hale geldi. Meralar yerinde duruyor ama hayvancıklar otlayamıyor. Bataklık da kalmadı. Padişahlık zamanında bile bunlar varmış ve o zaman hayvancılık iyiymiş. Çayırlar yok olunca köylüler hayvancılık yapmamaya başladılar. Biz hayvancılık yapıyorsak arazimiz var. Arazide yetişeni yediriyoruz. Aslında çayır olsa niye salmayalım. Fransa'da, Hollanda'da, Amerika'da gittik gördük, çayırda otlansa kim istemez..."

ÖRNEK ÇİFTLİK

Sütçü mandalar yaygınlaşsın diye yöredeki çiftçilere 100' den fazla damızlık manda satılmış.
"Hayvancılığımız aslında ovaya örnektir. Meyve bahçeleri, ahırlar, tamamının etrafımızdaki insanlara örnek olmasını istiyoruz" diyen Orhan, izlenimlerini, "Açık ahır yapmıştık. O sene çok yoğun bir kış yaşadık. Köylüler, bu hayvanlar ne zaman ölecek, diye baktılar diye anlattı.
Orhan çiftliklerin, güneş paneli sayısını artıracaklarını, ayrıca hayvan gübresinden elde edilecek metan gazından elektrik üretmeyi planladıklarını belirtti. Çiftlikte çatılara bin 500 metrekare panel döşenmiş ve toplam 500 bin lira masrafla çiftlik kendi kullandığı elektriği üretir olmuş.
Orhan, tarımın bütün yatırım ve çabalara rağmen hava koşullarına, bulaşıcı hastalık risklerine vs. hassas bir sektör olmasına dikkat çekti.











26.04.2016 

20 Nisan 2016 Çarşamba

Hükümet "2023 Hedefleri"nde revizyon mu hazırlıyor?





Türkiye’nin en büyük kamu ve özel inşaat projelerini yürüten işadamları (bunu iktidara en yakın patronlar diye de okuyabilirsiniz)  hükümetin açıkladığı “2023 Hedefleri”ne ulaşmasının artık mümkün olmadığına inanıyor ve “revizyon” istiyor. İktidar çevresinden gelen bu sesler hükümetin 2023 hedeflerinden umudu kesip bir revizyona gidip gitmeyeceği sorunusunu getiriyor akıllara.  

“Türkiye’nin 2023 Hedefleri: Büyüme Nereden Gelecek?” başlığı ile Uludağ Ekonomi Zirvesi kapsamında yapılan bir panel, adeta hükümetin 2023 hedeflerinin masaya yatırıldığı bir platforma dönüştü. Her biri dünya çapında iş yapan, dev projelere imza atan işadamları, son yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolar GSMH öngören 2023 Hedeflerine ulaşmanın artık mümkün olmadığı noktasında birleştiler.
Türk Telekom CEO’su Mehmet Ali Akarca’nın moderatörlüğünü yaptığı panele konuşmacı olarak çok sayıda AVM işleten, toplu konut projesinden Başkentgaz gibi enerji sektörüne hızla yükselen Torunlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, 3. Havaalanı, dev altyapı ihaleleri, yurt içi ve dışında baraj inşaatları, İstanbul dahil 11 ilde elektrik dağıtım işi ile son dönemin gözde firması Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, pek çok ildeki şehir hastanesi inşaatlarının önemli bölümünü yapan YDA Group Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, Amerikan fast food markası Burger King’i satın alıp Çin’de 500 restoran açarak bu alanda parlayan Ata Holding Yönetim Kurulu Başkanı Korhan Kurdoğlu ile Pegasus ile havaalanı  ve birkaç marka ile hazır yemek servisinde öne çıkan Esas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kamışlı katıldılar.

Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde son 15 yıldır, AKP hükümetleri döneminde öne çıkan çok farklı sektörlerden önde gelen patronlar ve CEO’lar konuştu. Herkesin eleştiriden kaçınmaya, her şeyi parlak gelişmeler olarak sunmaya özen gösterdiği toplantılarda, dikkat çeken en önemli şey, ekonomide söz sahibi olanların şirketlerin değişimiydi.  Yakın tarihe kadar bu tür üst düzey ekonomi zirvelerinde Koç, Sabancı, Ezcacıbaşı gibi sanayi kuruluşlarının patronlarını dinlerdik. Şimdi de buna Ülker, Çalık grupları katılmış olabilir, o kadar diye düşünebilirdiniz. Ama tamamen farklı bir manzarayla karşılaştık.  Bu yönüyle Mart’taki zirve zenginliğin bileşimindeki çarpıcı değişimi ortaya koydu.
Zirvenin ilk günün neredeyse “Dijital Devrim” havası esti, Turkcell’den, İntel’e, Cisco’dan Vodafon’a, fastfood zincirlerinden, GE’ye, Microsoft’tan Yemeksepeti.com’a, Mudo, Mudi, Penti’ye, Amerikalı,  Endonezyalı global fon CEO’larına renkli gösteriler izledik.
İkinci gün, daha çok reel sektör temsilcileri ilgi çekti. Örneğin SÜTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Erdoğan ile yürüttüğü polemikle ayrılan eski TUSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’de son 13 yılda sanayin ekonomideki payının yüzde 35’lerden yüzde 27’ye gerilemesine dikkat çekti ve bunun başlı başına ülkede ekonominin kötüye gitmesinin kanıtı olduğunu vurguladı.
Ancak son panel, özellikle hükümete en yakın ve en büyük projeleri üstlenen patronların, hükümetin politikalarına herkesten daha açık, net eleştiri getirmeleriyle öne çıktı. Politik eğilimlerin ötesinde yapılan değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istedim.

İşte son paneldeki konuşmalardan bazı bölümler:  

Nihat Özdemir (LİMAK Holding Yönetim Kurulu Başkanı):
 “2023 hedeflerini revize etmemiz lazım”

“2023 hedefleri bundan 5 sene önce, yani 2010 yılında belirlendi. Gerçekten de 2010’larda bunun olabileceğini düşünüyorduk. Tabi Türkiye’nin 2023 rakamlarını gerçekleştireceksek, limanlara, büyük havaalanlarına ihtiyaç var. Mevcutta bunu karşılayacak ne havayolu var, ne tren var, ne kargo sistemleri var, ne deniz limanları var... Herkes de bunun farkında. Tabi 2014’ün Mayıs ayı sonlarına doğru Türkiye’de bir Gezi Olayları başladı. Arkadan, takip eden bir sürü olay. Aynı yıl iki seçim geçirdik. Ve 2015 yılında da bir tane seçim vardı. O seçim de olacaktı ve yolumuza devam edip gidecektik. Ama olmadı. 2015’te bir seçim var derken, iki seçime gittik ve 1 Kasım seçimlerinde tek başına bir iktidar ortaya çıktı. İktidara gelen parti de bizlerin önünü açacağını, tekrar eski günlere döneceğimizi söyledi.
Fakat Türkiye 2013’den bugüne kadar patinaj yapmaktadır. Hiçbir ilerleme kaydedemiyoruz. Bırakın ilerlemeyi, 10 bin doları geçen kişi başına Gayrisafi Milli Hasılamız 9 bin dolarlara doğru geriledi. Paritenin artışından dolayı.Bu durumda şimdi bizim 2023 yılı hedeflerimizi tutturmamızın mümkün olmadığı görülüyor.”
Bunları revize etmemiz lazım. Revizede de haklı taraflarımız var. Biz bu hedefleri 2010 yılında ortaya koyduğumuzda dünya da bizimle beraber koşuyordu. Çin, Hindistan, Japonya dahil büyüyordu. Çin yüzde 10 civarında büyüyordu. Avrupa ve ABD krizden çıkacak, büyümeye başlayacak diye beklendiler, hesaplar vardı. Bunlar da olmadı. Yani dünya ticaret hacmi büyümedi, küçüldü. Bizim 2010 yılında bugün için belirlediğimiz dünya ticaret hacmi neredeyse yüzde 60’a düştü. Doğal olarak bizim de ihracatımız, ithalatımız düşecek. Biz de artık 500 milyar dolar ihracatı gerçekleştiremeyeceğiz. Belki 300 milyar dolar ihracatı ancak yapabileceğiz. Ama artık 300 milyar dolar ihracatı da yapmak hiç kolay değil. Mutlak suretle, biz ihracattaki hedeflerimizi, yani üretim şeklimizi değiştirmemiz lazım. Mesela enerji yatırımları artık durdu.
Yükte ağır pahada hafif mallarla giden ihracat trendinden, bizim Türkiye’yi kurtarmamız gerekiyor. Dinliyoruz, konuşuyoruz. Bizim Türkiye olarak değişik şeyler yapmamız gerekiyor. Bunları yapmazsak, değil 500 milyar, 200 milyar dolara erişmek bile mümkün olmaz.  Görünenlerin özeti bu. Bir kere bilişimin, dijitalin mutlaka önünü açmamız lazım. Dünya yeni bir noktaya doğru gidiyor. Treni kaçırmayalım.”


Aziz Torun (Torunlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı):  
“Sat-Yap inşaat dönemi tıkandı”

“2023 hedeflerinin neresindeyiz, diye sorarken, aslında kiminle sorusunu da sormamız gerekiyor. 2023 yılına enerjiden gıdaya, turizme, perakendeye, birçok alanlarda büyüyerek gideceğiz,  çünkü 2023 hedefleri çok iddialı hedeflerdi. İhracatımız 500 milyar dolara çıkacak, Gayrisafi Milli Hasıla 2 trilyon dolar olacak, fert başına milli gelir de 20-25 bin dolarlara çıkacaktı. Bu nasıl olacak? Bir işletmenin üç temeli vardır, emek, sermaye ve teşebbüs. Bu üç faktörü esas aldığımızda, çok şükür insan kaynakları bakımından ilerideyiz. Yetişmiş insan kaynağımız var. Ama sermaye deyince, orada durmak gerekiyor. Türkiye aslında riskli ülke sıfatı ve bu kadar yüksek maliyet ödemeyi hak etmiyor, bunu ödememesi gerekiyor, diyor bakanımız. Bankacılarımız, ‘Tasarruf yapmalıyız, ama bu da daha çok gelir elde etmekle olur’ diyorlar. Özel sektörde müthiş bir dinamizmimiz var. Global markalarımız oluşuyor. Türkiye’de yetişen markalar var, yurt dışında markaların satın alınması var.
Finansman ve mali konularda da zor ve haksız bir rekabetle karşı karşıyayız. Avrupa’da reytingi en düşük markalar bile yüzde 1 faizle kredi kullanabilirken, bizde reytingi en yüksek, en başarılı markalar bile en az yüzde 6-7 faizle kredi kullanabiliyor.
Torunlar Holding ve Torunlar YGO halka açık bir şirketiz. Portföyümüzün bugün ulaştığı nokta 8 milyar lira. Gayrimenkul sektörünün her alanında varız. Ofis üretiminde, otelde, AVM’de vs. bütün alanlarda proje üretebilecek yeteneğe sahibiz. Halka açılma da şeffaf şekilde finansman modelimizi iyileştirdik. Bu da GYO ve benzeri fon modelleridir. Altyapı konusunda bizim faaliyetimiz Başkent Doğalgaz oldu. Orada bir ilki gerçekleştirdik ve Altyapı GYO oluşturduk. Bizim de stratejik olarak büyüme alanlarımız gayrimenkul ve belki de enerjide olacak.””


Hüseyin Arslan (YDA Group Yönetim Kurulu Başkanı):
“Sağlıkta 20 milyon Euro yatırım var. Para yurtdışından”

“Ben inşaatçıyım. Değişik sektörlerde de çalışıyorum. 2023 programına bakıldığı zaman tek başına inşaat ile olacak şeyler değil. Enerji konuşuyoruz, ihracat konuşuyoruz. Bunlar top yekün bir kalkınmayı ifade ediyor. Bazı sektörlerin ön plana çıkacağını düşünüyorum. Evet bunlardan biri inşaat. Lokomotif sektör. İkincisi otomotiv sanayiinde 2023 için birşeyler yapabiliriz. Üçüncüsü olmazsa olmaz, enerji sektörü. Türkiye jeopolitik konumunu çok iyi değerlendirmeli. Türkiye’nin geleceğinden ben de umutluyum. Yatırımlara hiç ara vermedim. Evet biz enerji ülkesi değiliz. Petrol yok, doğalgaz yok. Ancak biz bir enerji kavşağıyız. Büyüme nerden gelecek, projelerimiz neler? 3. Havaalanı devletin cebinden bir kuruş para çıkmadan yapılan bir proje. Sağlık sektöründe kamu özel ortaklığı modeli ile 20 milyar Euro tutarında yatırım yapılıyor. 2014 yılında Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında PPP yatırımı bakımından ikinci sırada. 2015 Dünya Bankası raporlarına göre de sağlıkta bir numara. Sağlıkta PPP ile bir transformasyon süreci var. Devletimiz 60 bin yatağa 3-4 yıllık kısa bir süre içinde ulaşmayı hedefliyor. Biz de grup olarak 4 tane şehir hastanesi yatırımcısıyız. 1,5 milyar Euro yatırım yapıyoruz. Finansmanını da yurtdışından getirdik.” “



Korhan Kurdoğlu (Ata Holding Yönetim Kurulu Başkanı):
“Ya kafayı değiştireceğiz ya da…”

“Eskiden 10 sene sonra şu olacak dendiği zaman 10 sene sonra olmaz da, 20 sene sonra olurdu. Artık 10 sene sonra ne olacak, diye düşünmek zorlaştı. Tahmin diye birşey zor. Bizim de buna göre yaklaşım geliştirmemiz lazım. Korkunun acele faydası yok. Ya değişeceğiz, kalkınacağız, ya da oyun dışında kalacağız. Türkiye yapısal, sektörel yatırımlarını yapmak zorunda. Türk girişimciler inovasyonun merkezi olacak. Bu işdünyası açısından olmazsa olmaz.  Bizim kendimize dönme ve bazı sorgulamalar yapmamız lazım. Bunu sağlayacak bir modelin, altyapının oluşması gerekiyor. 100 yıl önce endüstriyelleşmedeki hiyerarşik modeller artık bilgi çağında değişiyor.
Kazanan her şeyi alır mantalitesinden uzaklaşmamız gerekiyor. Zorlukların dağıtılması lazım.
Babam Amerika’da Burker King için ufak bir anket yapmıştı. Kafasına koymuş, 1994’de büyük bir yarışın eşliğinde satın almayı başardık ve çok hızlı bir büyüme sürecine girdik. Senede 20 şube açmak... 10 sene önce birisi Çine gideceksiniz, 500 restoranınız olacak, 80 şehirde olacaksınız deseydi, hayal der geçerdim. Biraz da deli cesareti. Şu anda Çinde 500 restoranımız var. Gururluyuz. Yılda 200 restoran... 2019 yılına kadar toplam 800 milyon dolar yatırım olacak.””



Erhan Kamışlı (Esas Holding Yönetim Kurulu Başkanı):
“Herkes birbirinin ayağına basıyor”

“Gerçekleri hissetsek de olduğu gibi söyleyemiyoruz. Türkiye’nin durumu hiç sanıldığı kadar iyi değil. Bunu değiştirmek için neler yapmak gerekiyor onu konuşmak lazım. Pek çok başarılı şirketimiz var. Biz kruvaziyer limanı olarak dünyanın en büyük yaklaşık 11 ülkede faaliyet gösteriyoruz. 25 limana sahibiz.
Bulunduğumuz coğrafya olarak avantajlı bir yerdeyiz. Bunların yurtdışında pozitif algılanması için herkese iş düşüyor. Örneğin ben Türkiye’deki gazeteleri hiç okumuyorum. Çünkü birinin beyaz dediğine diğeri siyah diyor. Bilgiyi dışarıdan almak zorunda kalıyoruz. Ama öyle bir hal aldı ki, dışarıdan gelen bilgi de buradan çıkan bilgi haline gelmeye başladı. Bu her şeye bulaşıyor.  Bakın son derece başarılı bir GYO... Ama herkes birbirinin ayağına basıyor. Dışarıdan bakınca tam bir kaos. Bakıyorum, bizim şirketlerin değeri sudan ucuz, bedava... Finansman maliyetleri yüzde 6-7. Çok yüksek maliyetler bunlar. Aynı şirketin bir alt departmanı Barcelona’daki bir işi yüzde 1,9 ile yapıyor. Bu oranlar değişmedikçe dost acı söyler, 2023 hedeflerli de hayalden öteye gitmez.
2023 hedefleri için büyüme nerden gelecek? Büyümenin geleceği çok yer yok... Sanayiden geleceğini pek düşünmüyorum. Dijital platformlardan geleceğini de düşünmüyorum. Aslında tek yer var, lider, patron sektör, inşaat...””