3 Ağustos 2025 Pazar

İsviçre’de milli bayram farkı...



1 Ağustos’un İsviçre’de bayram günü olduğunu, sabah kahvaltılık almak için gittiğim bütün marketleri kapalı bulunca öğrendim. Aslında 31 Temmuz akşamı alışılmışın ötesinde havai fişek patlaması ve ikide bir öten kilise çanı dikkatimi çekmiş; ama bir anlam verememiştim.

Çevreye sorduğumda 1 Ağustos’un İsviçre’nin kurtuluş günü, milli bayramı olduğu söylendi.

Sabah sabah “Bugün milli bayram” deyince ilk tepki olarak gidip bayram törenini izlemek istedim. Kortej yürüyüşü, toplantı, konuşmalar, gösteriler falan.

Ama Ren nehrine açılan balkona çıkınca, kıyı boyunca kurulan upuzun masalar dikkatimi çekti.  Sıradışı bir canlılık. İnsanlar sofra kuruyor, masa donatıyor… Nehir boyunca…



Çok değişik bir bayram ve bayram kutlaması ile karşılaşınca merak ettim, sizler için araştırdım. Nedir 1 Ağustos bayramı, İsviçreliler bu milli bayramı nasıl kutlar, neler yaparlar…

Milli Bayram (BUNDESFİER)

Efendim,1 Ağustos İsviçre Ulusal Günü (Bern ve Basel’de Almanca konuşulduğu için Bundesfeier diyorlar. Fransızca ve İtalyanca konuşulan yerlerdeki adı ne bilmiyorum). Bundesfeier İsviçre’nin tamamında kutlanıyor. Yani bu gün ülke çapında bayram, resmi tatil; okullar, resmi kurumlar, bankalar, market dahil işyerleri kapalı.

Basel, Ren nehri kıyısı,
1 Ağustos

Peki nerden geliyor 1 Ağustos? İsviçreliler aslında neyi kutluyor?

Sıkı durun… 1 Ağustos İsviçre’nin kuruluşu olarak kabul edilen Federal Şartname’nin kabul edildiği tarihmiş, kutlanan işte bu “Federal Şartname”!

Yıl 1291.

Bizde henüz Osmanlı devleti kurulmamış…

Federal Şartname adını görünce “Vay be adamlar ta o zaman federasyon kurmuş” filan diye düşünmeyin. Malum 13. Yüzyılda bizde olduğu gibi onlarda da beylikler, kabile yönetimleri, aşiret yönetimleri var. Federal Şartname denen şeyin halk arasındaki adı “Rütlischschwur/Rütlisch Yemini”

Neyin yemini bu?

Uri, Schwyz ve Unterwalden adlı bölgelerdeki hakim üç kabile, aşiret, klan, ne derseniz artık… bir araya gelip bölgeyi işgal eden Alman Habsburg Hanedanlığına karşı topraklarını birlikte savunmak için yemin ediyorlar!

Bugün İsviçre’nin resmi adı İsviçre Konfederasyonu (Confederation Helvetica/CH). İşte bu “Yemin” İsviçre Konfederasyonu’nun, yani bugünkü devletin temeli kabul ediliyor.

“Yabancı işgalcilere karşı yaşadıkları toprakları birlikte savunma” iradesi İsviçre tarihinde çok köklü ve farklı bir yere sahip. Zira burası bir “ulus devlet” yani tamamı tek bir ulustan olmasa da tek bir ulusun diğerleri üzerinde baskın/otoriter olduğu bir devlet değil. Bu geçmişte böyleymiş, bugün de böyle.

Aşiret döneminden modern devlete devam eden bir gelenek: Farklılıkları koruyarak beraber yaşama. Bunun en belirgin kanıtı da ülkede Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romence olarak 4 ayrı resmi dilin olması.

Mili bayramda kortej. Halktan kişiler katılıyor, geleneksel 
semboller ön planda. Çiftçiler, sanatkarlar...
Bu kadar küçük bir coğrafyada İsviçrelilerin başardığını keşke Selçuklu, Osmanlı döneminde biz de başarabilseydik de Türk, Arap, Yunan, Bulgar, Ermeni, Sırp, Kürt.. kendi farklılıklarını koruyup kendi iradeleriyle bir ortak yönetim oluşturabilseydi, belki dünyanın en büyük, zengin, mutlu ve güçlü ülkesi olurduk diye düşünmeden edemiyor insan...

Yani, İsviçre tarih boyunca birçok farklı kanton ve bölgenin “özerk” olarak bir arada olduğu bir yapıyı koruyabilmiş bir ülke.  Tek bir ulus değil, “özgür kantonların demokratik birliği” yapısı yüzlerce yıldır korunmuş.

Verilere göre, 1 Ağustos günü, ilk kez 1891’de birliğin 600. Yılı  dolayısıyla Bern’de kutlanmış.  Malum 19. Yüzyıl, "fetihler dönemi"nin sona erdiği, devlet sınırlarının netleşmeye başladığı dönemdir. Artık kabile yaşamları yerini merkezi devletlere bırakmaktadır. Aşiret dayanışmaları demokratik birlikler, federasyonlar halini almıştır.

20. Yüzyıl boyunca yerel kutlamalar yaygınlaşır, dağlarda ateş yakma, halk konuşmaları, marşlar vs oluşur…

1 Ağustos, 1994’de ülke çapında “ulusal bayram” ve tatil ilan edilir.

1 Ağustos’un simgeleri…  


Dağlarda ilk birlik yeminini eden üç aşireti temsilen, üçer parmağını kaldırmış üç kişi… Alp dağlarının zirvelerinde yakılan ateşler (Bergfeurer). Bu ateşler, Ortaçağ’da halkı yabancı saldırılara karşı uyarmak için yakılan uyarı, haberleşme ve birlik simgesi ateşleri simgeliyor.

Lampionumzug: Fener alayı yürüyüşleri… Özellikle çocuklar ellerinde renkli fenerlerle yürüyor.

Ulusal Marş (Schweizerpsalm) söylenmesi, havai fişekler.. konuşmalar halk oyunları, çiftçi pazarları…

Dikkatinizi çekmek istediğim şey şu ki, burada resmi devlet töreni, vali, garnizon komutanı vs. resmi erkanın gösterişli geçit töreni yapması, milliyetçi söylevler göremiyorsunuz. Gayet mütevazı, topluluk merkezli, kırsal temalı ve yer yer romantik etkinlikler... Hepsi İsviçrelilerin kendilerini nasıl gördüklerinin sembolu adeta.

1 Ağustos ülke çapında kutlanıyor. Ancak her kantonda aynı şekilde değil. Herkes kendine göre… Basel, Zürih, Bern, Luzern gibi şehirlerde halk genellikle havai fişek (Yaşadadığımız kasabada pek çok noktada havai fişek patladı. Pek organize değil gibi. Vatandaş  kendisi patlatıyor havai fişeğini..


Alplerde veya kırsalda ise eski geleneklerden olan dağ zirvelerinde ateş yakma (Bergfeuer) geleneği sürdürülür. Bu, birliğin ve özgürlüğün simgesi olarak görülür...

Açık havada yeme içme, uzun sofralar... Bunların çoğunu belediyeler ya da mahalle birlikleri üstlenirmiş.

Peki sofrada ne var? Tabi ki, kültürlerini yansıtan sosisler, fondü, peynirler, raklet, yerel ekmek ve olmazsa olmazlar; bira, şarap... Birlik, dayanışma…

Bu ülke her şeyi ile “nevi şahsına mühhasır” ve ulusal bayramları ile onu kutlama şekilleri de sıradışı.

Merkezileşme, ortak liderlik vs. değil, birçok farklı topluluğun (kanton) ve bölgenin özerk yapı içinde gönüllü, demokratik dayanışması…Ulusal marş, Almanca konuşulan yerlerde Almanca, Fransızca konuşulan yerlerde Fransızca söyleniyormuş. Törenlerde aieler, komşular bir araya geliyor...

“Ulusal birlik” fikri İsviçre’de çeşitliliği kabul ederek inşa edilmiş. Bu yüzden milli bayramı herkes kutluyor; ama kendi tarzında...

Efsanevi Kahraman: Wilhelm Tell…


William Tell’i duymayanımız yoktır. Filmler, tiyatro oyunları... İsviçre’de ona “Wilhelm Tell” diyorlar.

Efsaneye göre Wilhelm Tell, Uri kantonunda 14. Yüzyılda yaşayan usta bir okçudur. Dönemin zalim Habsburg Valisi  AlbrechtGessier, bölgeyi işgal eder ve insanların sadakatini test etmek için Altdorf Meydanına şapkasını asar, herkesin şapkasını selamlamasını emreder.

Wilhelm Tell bunu reddeder. Zalim vali ceza olarak Wilhelm Tell’in oğlunu yakalatır, meydaya diker, başına bir elma koyar ve Tell’e, oğlunun başının üzerindeki elmayı okla vurmasını ister. Tell, elmayı tek atışta vurur. Ancak cebinde ikinci bir ok taşıdığı fark edilir. Zalim Gessler “ilk oku ıskalasaydın onu mu kullanacaktın” diye sorar.


Tell buna şöyle yanıt verir: “İkincisi senin kalbineydi!”

Bunun üzerine Tell hapse atılır. Ancak kaçmayı başarır ve zalim Gessler’i pusuya düşürüp öldürür.

Yani burada Tell, Habsburg zulmüne karşı direnişin kıvılcımı olarak anılır. Tell burada bağımsızlık, tarafsızlık, zulme karşı direniş ruhunu simgeliyor. Mitolojik bir kişilik.

Tell’in UIri’de büyük bir anıtı var.

Ezcümle sevgili okurum ekonomisi, “doğrudan demokrasi” denilen siyasal yönetimi, coğrafyası, güçlü ekonomisi, zenginliği ile kendine özgü bir ülke olan İsviçre, ulusal bayramlarında da bu farklılığını kanıtlıyor.