“Depreme karşı” önlem adına çıkarılan yeni imar düzenlemelerinin, depremde büyük acılar çeken halkı sevindireceğini sanmıştım. |
1999’daki Marmara Depremi, Türkiye’de büyük bir şok yaratmış, herkes artık devletin depreme karşı bir şeyler yapmasını istemeye başlamıştı.
Memleket birinci derecede deprem kuşağındaydı, deprem eninde sonunda olacaktı; sorun binaları dayanıklı yaparak, depremi en az zararla atlatmaktı.
Memleket birinci derecede deprem kuşağındaydı, deprem eninde sonunda olacaktı; sorun binaları dayanıklı yaparak, depremi en az zararla atlatmaktı.
Açıkçası, mevcut binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi için sistemli bir “güçlendirme” organize edilemedi, devlet bunu sosyal bir proje kabul edip teşvik etmedi, yönlendirmedi, önayak olmadı.
İnşaat sektörü, çok rahat, bu işin üstesinden gelecek kapasitede olmasına rağmen gerekli adımlar atılmadı.
Halbuki, yaygın test laboratuvarları kurup, testlerden geçerli not alamayan binalar için güçlendirme standartları belirlenebilirdi.
Nasıl doğalgaz kullanımı için standartlar konulup, bunları yerine getirebilen firmalara “yetki” verildi ve kentler doğalgaz kullanır hale geldiyse, aynı iş güçlendirme konusunda da yapılabilirdi. Bu konuda belediyeler de seferber olabilir, bu iş vatandaşın belini bükmeyecek bir fiyata yapılabilir, kentler büyük ölçüde yeni bir yüze kavuşma şansını yakalayabilirdi.
İnşaat sektörü, çok rahat, bu işin üstesinden gelecek kapasitede olmasına rağmen gerekli adımlar atılmadı.
Halbuki, yaygın test laboratuvarları kurup, testlerden geçerli not alamayan binalar için güçlendirme standartları belirlenebilirdi.
Nasıl doğalgaz kullanımı için standartlar konulup, bunları yerine getirebilen firmalara “yetki” verildi ve kentler doğalgaz kullanır hale geldiyse, aynı iş güçlendirme konusunda da yapılabilirdi. Bu konuda belediyeler de seferber olabilir, bu iş vatandaşın belini bükmeyecek bir fiyata yapılabilir, kentler büyük ölçüde yeni bir yüze kavuşma şansını yakalayabilirdi.
Televizyonlarda güçlendirme, güçlendirme denildi, ama sorumluluk vatandaşın sırtına yüklendi.
Devlet vergi, enerji vs. teşvikleri ile buna destek olmak, fedakarlıkta bulunmak istemedi.
Devlet sahip çıkmayınca, firmalar “güçlendirme yapmak isteyenin parası çoktur” fikrine kapıldı ve fahiş fiyatlar çıkardı, insanların hevesini kursağında bıraktılar.
Böylece “orta direk” halk, deprem olacağını bile bile dayanıksız evlerde oturmaya devam etmek zorunda kaldı.
Tek olumlu gelişme, yeni binalarda standartların yükselmesi oldu. Artık köşe başlarında kum, çakıl satışı; elle veya betoniyer ile karma beton kullanılmıyor. Hazır beton, zorunlu.
Yanı sıra, inşaat demirinde de nervürlü dönemi başladı. İnşaat yapılırken numune alınıp teste tabi tutuluyor vs.
Yeni binaların dayanıklı olması piyasayı altüst etti. Depremden sonra yapılan evler, piyasada, önceki evlerin iki katı fiyattan satılıyor… Zira herkes imkânlarını zorlayarak depreme dayanıklı yeni inşaatı tercih ediyor.
Yani “parayı basan” kesim bir şekilde kendisine dayanıklı ev buldu, buluyor.
Ancak sorun, milattan (Marmara Depremi) önce yapılan evlerinde oturmaya devam eden büyük halk kesimi… Ücretli, dar ve orta gelirli halk.
Örneğin, başkentin birçok semtinde bu sorunun, patlamaya hazır bir volkan gibi beklediğini söyleyebilirim.
Hani, “resident” salgını var ya, şimdi 20 ve daha üzeri yaştaki konut sahiplerinin umudu bunlar… İnsanlar 4-5 hatta 10 katlı apartmanlarının yıkılarak yerine 20-30 katlı lüks konutların yapılması derdinde.
Herkes oturduğu evin karşılığında, o lüks apartmandan bir daire alma hayalini kuruyor.
Sadece apartman değil, birçok semtte bahçeli dubleks, tripleks konutların sahipleri de aynı şeyi hayal ediyor.
Zira, oturduğu ev “eski”ye çıkmış, fiyatı 200-250 bin lira ancak ediyor. Oysa bu lüks apartmanlarda 100 metrekare bir dairenin fiyatı uçuyor, 350-400 bin lira…
Başınıza böyle bir talih kuşu konmuşsa, ne ala… Yoksa, sizi karabasanlar bekliyor…
Zira hükümet, “Dayanıklı olmayan binalar, zorla da olsa yıkılacak” diyor.
Binaların çok büyük bölümünü testlerden geçemeyeceği kesin…
10 milyon konuttan söz ediyoruz.
Bunu, kurulduğu günden bugüne sadece 500 bin konut yapabilen TOKİ yapacak (Bunu nasıl yapacağı beli değil, ama geçelim).
Peki, evini depreme dayanıksız diye yıktığınız vatandaşa, ücretsiz konut verecek misiniz?
Yoksa, son yıllarda gecekondu bölgelerinde olduğu gibi, yıktığınız evlerin sahiplerine TOKİ konutlarından ev satın almalarını mı salık vereceksiniz!Şimdi top hükümette…
Ya bu işi kamusal bir proje kabul edip, vatandaşın kafasındaki kabusa son verecek…Devlet vergi, enerji vs. teşvikleri ile buna destek olmak, fedakarlıkta bulunmak istemedi.
Devlet sahip çıkmayınca, firmalar “güçlendirme yapmak isteyenin parası çoktur” fikrine kapıldı ve fahiş fiyatlar çıkardı, insanların hevesini kursağında bıraktılar.
Böylece “orta direk” halk, deprem olacağını bile bile dayanıksız evlerde oturmaya devam etmek zorunda kaldı.
Tek olumlu gelişme, yeni binalarda standartların yükselmesi oldu. Artık köşe başlarında kum, çakıl satışı; elle veya betoniyer ile karma beton kullanılmıyor. Hazır beton, zorunlu.
Yanı sıra, inşaat demirinde de nervürlü dönemi başladı. İnşaat yapılırken numune alınıp teste tabi tutuluyor vs.
Yeni binaların dayanıklı olması piyasayı altüst etti. Depremden sonra yapılan evler, piyasada, önceki evlerin iki katı fiyattan satılıyor… Zira herkes imkânlarını zorlayarak depreme dayanıklı yeni inşaatı tercih ediyor.
Yani “parayı basan” kesim bir şekilde kendisine dayanıklı ev buldu, buluyor.
Ancak sorun, milattan (Marmara Depremi) önce yapılan evlerinde oturmaya devam eden büyük halk kesimi… Ücretli, dar ve orta gelirli halk.
Örneğin, başkentin birçok semtinde bu sorunun, patlamaya hazır bir volkan gibi beklediğini söyleyebilirim.
Hani, “resident” salgını var ya, şimdi 20 ve daha üzeri yaştaki konut sahiplerinin umudu bunlar… İnsanlar 4-5 hatta 10 katlı apartmanlarının yıkılarak yerine 20-30 katlı lüks konutların yapılması derdinde.
Herkes oturduğu evin karşılığında, o lüks apartmandan bir daire alma hayalini kuruyor.
Sadece apartman değil, birçok semtte bahçeli dubleks, tripleks konutların sahipleri de aynı şeyi hayal ediyor.
Zira, oturduğu ev “eski”ye çıkmış, fiyatı 200-250 bin lira ancak ediyor. Oysa bu lüks apartmanlarda 100 metrekare bir dairenin fiyatı uçuyor, 350-400 bin lira…
Başınıza böyle bir talih kuşu konmuşsa, ne ala… Yoksa, sizi karabasanlar bekliyor…
Zira hükümet, “Dayanıklı olmayan binalar, zorla da olsa yıkılacak” diyor.
Binaların çok büyük bölümünü testlerden geçemeyeceği kesin…
10 milyon konuttan söz ediyoruz.
Bunu, kurulduğu günden bugüne sadece 500 bin konut yapabilen TOKİ yapacak (Bunu nasıl yapacağı beli değil, ama geçelim).
Peki, evini depreme dayanıksız diye yıktığınız vatandaşa, ücretsiz konut verecek misiniz?
Yoksa, son yıllarda gecekondu bölgelerinde olduğu gibi, yıktığınız evlerin sahiplerine TOKİ konutlarından ev satın almalarını mı salık vereceksiniz!Şimdi top hükümette…
Ya da güçlendirme gibi bu işi de “piyasanın” insafına bırakıp, yeni bir depreme yol alacak…
İyi pazarlar
4 Haziran 2012,