2012 yılını “küresel adalet yılı” diye tanımlamıştım. Denizbank’ın Rusya’nın en büyük bankalarından Sberbank’a satılması, bu “adalet”ten bize ne düşeceğinin ipuçlarını veriyor. Zenginlik, Batı Avrupa ve Amerika’dan doğuya, Rusya’ya, Çin’e, petrol zengini ülkelere geçiyor… |
Geçtiğimiz hafta, ekonomideki en ilginç gelişme kanımca, Denizbank’ın Rus Sberbank’a satışıyd. Bu, sıradan bir banka satışı değil; Denizbank’ın hikâyesi aslında bizim ekonomimizin hikayesi…
Denizbank 1938’de, denizcilik sektörünün finansmanını sağlamak amacıyla kurulmuştu, bir devlet bankasıydı. Ancak denizcilik sektörü Türkiye’de çok cılız kaldı. Çünkü memleketin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen, iktidarlar sivil ve askeri bütün gemileri ithal etmeye yöneldi ve gemicilik bir sektör bile olamadı. Böyle olunca Denizbank da bir tabela bankası olmanın ötesine geçemedi. Ta ki, 1997’de, bankacılık sektörüne girmeye karar veren Zorlu Holding’in bankacılık iznini satın alıp devralması ile bankacılığa başlayabildi.
Zorlu Holding, Denizbank’ı kısa sürede belli başlı bankalar arasına sokmayı başardı ve 2006’da da Fransız-Belçika ortaklığı Dexia Grubuna 2,4 milyar dolara sattı.
Para, Batı Avrupa ülkelerindeydi.
Dikkatinizi çekerim, 2001 krizi sonrasında bankacılıkta ciddi bir “yapısal dönüşüm” yaşandı.
Hükümetler bankacılık sektörünün ne kadar sağlam olduğu ile övünüyor…
Öve öve bitirilemeyen şeyin aslına bakalım: Yüksek faizli hazine bonosu ve tahvillerle kasalarını dolduran banka patronları, bankaların içini boşaltmıştı. Devlet hortumlanan bankaların bazılarını kapattı, bazılarının kasasına bir şeyler koyup TMSF eliyle satışa çıkardı. Parayı basanlar da batılılar oldu.
Operasyon büyük ölçüde 2005-2006 yıllarında tamamlandı ve 13 banka kısmen veya tamamen yabancılara satıldı.
İşte çok övünülen “yapısal dönüşüm”, büyük başarı, buydu!
Şimdi, batı dünyasında kriz var. Örneğin Bursa’dan Avrupa ülkelerine yapılan ihracat sürekli azalıyor. Talep daralıyor. Avrupalı artık eskisi kadar otomobil istemiyor, elbise istemiyor… Yeni zenginler Ortadoğu’nun petrol üreticileri, Rusya, Çin…
Bankacılık sektöründe şimdi yeni bir “yapısal dönüşüm” yaşanıyor…
Nasıl mı?
Avrupalı MNG’nin yarısı atık Lübnanlı Hariri ailesinin.
Fiba Bolding’den Finansbank’ı satın alan Yunanlı NBG ile Tekfen Holding’ten Eurobank’ı alan Erasias S.A zor durumda. Yunanlılar hisselerini Kuveytli Burgan bankasına satılmış.
Akbank’ın yüzde 20 hissesini satın alan Citigroup 3,1 milyar dolar basmıştı. Aldığı hisselerin yarısını petrolcülere satıvermiş.
Yapı Kredi’nin yüzde 57,40’ı 1,2 milyar Euro’ya alan Koç Holding’in ortağı İtalyan Unicredit ile Garanti Bankası’nın yüzde 25,5’luk hissesi Amerikalı GE Consumer Finance’ın durumu merak konusu.
Yine TEB’in yüzde 50’sini alan BNP Paribas da öyle.
Avrupalı Dexia’nin Denizbank’ı Sberbank’a neden sattığını anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Elbette Avrupa’daki ekonomik kriz…
11 bin çalışanı, 601 şubesi olan bir bankadan söz ediyoruz.
Artık para da mal da, el değiştiriyor.
Görüyorsunuz, demek ki zenginliğin el değiştirmesi, sadece lüks arabalara, ciplere marka türbanlı, başörtülü bayanların geçmesi değil!
Paranın yeni sahipleri Araplar, Ruslar…
Peki, bizim payımıza ne düşüyor?
Bursalı üreticinin, ihracatçının yeni konjonktüre göre bir yol haritası çizmesi zorunlu. Bunun sanıldığı kadar kolay olmayacağı kuşkusuz. Üstelik hükümetin paralı komşularla siyasal gerginlikler yaşadığı bir ortamda…
Başta otomotiv sektörü olmak üzere, Bursa’da faaliyet gösteren firmaların Avrupalı sahipleri, ortakları, lisansörlerinin de bu sürece destek olmaları gerekir, diye düşünüyorum. Zira, bu konuda gösterecekleri esneklik kendilerinin de çıkarına olacaktır.
İyi pazarlar…
Denizbank sms ile kredi mi arıyorsunuz? Tıklayın: denizbank sms ile kredi
YanıtlaSil