“Sarayın
bir savaşa ihtiyacı vardı. Afrin operasyonunun asıl hedefi 2019 seçimleridir.
Ak Parti, nasıl 7 Haziran sonuçlarındaki kaybını ‘teröre karşı mücadele’, OHAL
vs ile gerginliği körükleyerek ve yeni bir seçime giderek telafi ettiyse, kamuoyunda
son dönemde gerileyen oy desteğini, Afrin ve bir savaş politikası ile geri
kazanmak istiyor. CHP, MHP gibi muhalefet partileri de Afrin konusunda hükümete
tam destek vererek, şimdiden kendi iplerini kendileri kesmiş oldu. Afrin’in
arkası, daha çok OHAL ve sıkıyönetimdir... Muhalefet iyiden köşeye sıkışacak, suspus
olacak, kıpırdayacak mecali kalmayacak ve 2019 seçim hedefi böylece
tutturulacak!...’
ÇGD Bursa
Şubesi ile Bursa Barosu’nun
ortaklaşa düzenlediği Perşembe
Söyleşileri’nin geçen haftaki konuğu gazeteci Levent Gültekin’di. Nilüfer
Belediyesi Konak Kültürevi’nde meslektaşım Namık Göz’ün moderatörlüğündeki söyleşide, Gültekin’in son
gelişmelerle ilgili çizdiği tablo aşağı yukarı böyle özetlenebilir.
Türkiye gerçekten zor günler yaşıyor.
Hani mutlaka her gecenin bir sabahı vardır, su da akar
yolunu bulur; ama öyle bir kıskaca girmişiz ki, bu sefer kayıplarımız geçmiş
kriz dönemlerine göre çok daha fazla olacak gibi.
Gültekin’in yazdıkları, söyledikleri duyarlı kamuoyunda
ciddi yankı buluyor.
Peki Gültekin, ne yazıyor, ne söylüyor.
Öncelikle Gültekin’in Doğan Kitap’dan çıkan “İdeolojik Mahalleden Türkiye’ye Onurlu
Çıkış” kitabını okumanızı öneririm.
Aslında memleketin nasıl yönetildiği, siyasetin nasıl
dizayn edildiği ile ilgili basit, ama pek bir kimsenin farketmediği, görmek
istemediği basit gerçekler...
Yazara göre, Türkiye’de insanlar, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı, solcu diye “Mahalle”lere ayrılmış, oralara hapsolmuş ve siyasi partiler de bunun
üzerinden çalışıyor.
Örneğin kendini “Sünni,
muhafazakar” olarak tanımlayanlar Ak Parti, “Milliyetçi, Türk” olarak tanımlayanlar MHP, “Laik, alevi, Atatürkçü” sayanlar CHP, “Kürt” tanımlayanlar HDP’ye
oy veriyor.
Siyaset ideoloji, bir Türkiye projesi, kalkınma, adalet,
uygarlık hayali üzerinden değil; salt etnik köken, dini inanç vs. üzerinden
yürüdüğü için de partiler arasında “oy
geçişkenliği” olmuyor.
Bu konuyu ben de işledim yazılarımda. Likten
ulaşabilirsiniz. https://dursunerolugazeteyazlar.blogspot.com.tr/search?q=siyaset+b%C3%B6yle+dizayn+edilmi%C5%9F+”
Tuhaflığa bakarmısınız...
... Nüfusun çoğunluğu sünni.. Öyleyse sünnilerin oyu
lazım! Yöntem ne? Alevilere sövmek...
Ve işe yarıyor!
Bir partinin lideri, sırf Alevilere sövdüğü için
Sünnilerden oy alabiliyor!...
Siyasette “ötekileştirme”,
“kutuplaşma” gibi garipliklerin kaynağı da bunlar.
Meydanlarda “Birlik
beraberlik”, öyle 80 küsür milyonun birliği beraberliği anlamında anlamında
söylemiyor.
Adeta, “Onlara
karşı birlik beraberlik”tir...
“Vatan
hainleri”, “satılmışlar” söylemiyle beraber yürür...
“Biz milli
ve yerliyiz, onlar gayrı milli, düşmanlarımızın işbirlikçisi”
vs.
Şimdi insanların etkin kökenini, dinini, inancını bir
sabah kalkıp da değiştirme şansı olmadığından... Çünkü bunlar kimsenin kendi
tercihi de değildir...
Türkiye’de siyaset tamamen tıkanmış durumda.
“Bu parti
iyi yönetemiyor, santıkta değiştirelim” demek
neredeyse imkansız.
Zira “Öbür”
parti, “öteki”lerin partisi ve senin
rey vermen de olacak iş değil!
“Ama ben Alevi
değilim ki, CHP’ye nasıl oy vereyim.”
“HDP çok iyi bir parti. Kürt olsam mutlaka
oy verirdim”...
“Bizim Alevilerin
başına böyle birisi gelmedi. Sünni olsam kesin Tayyip’e oy verirdim”...
Bu cümleleri hayli duymuşluğum vardır.
Sonuçta, “Türkiye’de
seçmenin yüzde 70’i sağ, yüzde 30’u sola oy verir” gibi derin siyasi
analizler!
Kardeşim o
zaman bırakın siyaseti filan...
Kapatalım
siyasi partileri...
Niye demokrasi, parti, ideoloji vs. boşuna konuşuyorsun!
Yazılsın nüfus
kağıdına herkesin etnik kökeni, dini inancı...
Seçim falan yapılmasın, sağ muhafazakar-dindarlar partisi
hep ikitidar olsun!
'ONURLU ÇIKIŞ'
Bu noktada Gültekin’in önerisi “Onurlu çıkış”..
Onurlu Çıkış’ın özü, siyasetteki bu tuzaktan kurtulmak.
Öncelikle insanların Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laik,
Şeriatçı, Faşist vs. mayoz ve mitoz ayrıştırmaya son vermek; karşındakine etnik
kökeni, inancına davranmamak.
Her inançtan, etnik kökenden insanın güzel bir Türkiye
için el ele verebilmesi.
Siyaset, memleketi daha iyi yönetme yarışı değil mi
arkadaş?
Ülkende herşey yabancıların kontrolüne geçmişse,
çocukların iş bulamıyorsa, çalışanın on paralık değeri kalmamışsa, işçiler
taşeroların kulu kölesi haline gelmişse, koskoca Anadolu kırsalı terkedilmiş,
vatandaş ithal ete, meyveye muhtaç olmuşsa; doğamız, dostluklarımız sürekli
tahrip ediliyorsa, herkes birbirine düşmanmış gibi, en azından kaygıyla
bakıyorsa, güven diye birşey kalmamış, hakimler masumu değil güçlüyü korur
olmuşsa...
Bizi yönetenin etnik kökeni, dini inancının ne kıymeti
olabilir?
Siyasi partiysen çıkarsın ortaya projelerinle, kadronla,
ekibinle... Memlekete güzel birşeyler yapacaksan, bizi buna ikna edersen, seve
seve veririz sana oyu.
Senin etnik kökeninden, inancından bana ne...
Ha, doğrusu Gültekin’in “Onurlu Çıkış”ı bence de çok çarpıcı, yerinde tespitler; ama hayli
de naif.
Ben işin biraz da “ekonomi”
tarafındayım.
Yani insanların bu “Onurlu Çıkış”a gidecek ışığı görebilmeleri
için ortada oynanan “Cambaza bak”
oyununu görmesi, bütün bu siyaset orta oyunu ile kimlerin cebinden, alın
terinden, emeğinden; kimlere neler aşırıldığını görmesi, haramilerin tezgahını
farketmesi gerekiyor.
Yani bütün numaranın, aslında Türklük, Kürtlük, Alevilik,
Sünnilik, sağ, sol, başörtüsü takan-takmayan değil,bal gibi “duygusal”; yeşil dolarlar, katlar yatlar,
bankada milyonlar meselesi olduğunu anlayana kadar...
İlla da bir “ötekileşme”, ayrışma, kutuplaşma olacaksa,
ezenlerle ezilenler; çalışıp emeğiyle yaşayan dürüst insanlarla birilerinin
sırtında asalak yaşayamaya alışmışlar; ülkesini sevenlerle çıkar peşinde
olanlar, haklıyla haksız arasında olması gerektiğini anlayana kadar bu “terör”,
anarşi, adaletsizlikler ve kaos ortamı devam edecek gibi...
İyi haftalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder