Hayır, yazmayacaktım... Ama şu Somali’de yaşanan iç savaş ve açlık dramı ile ilgili öyle bir medya bombardımanı yaşıyoruz ki, sonunda dayanamadım. Meğer şu ABD ve batılı “warlord”lar (savaş ağaları) ne kadar da masum, insancıl şeylermiş a canım! |
Onlarca yıldır Afrika’yı köleleştiren, sınırları cetvelle çizili ülkeler yaratan, kıtayı istikrarsızlaştıran, bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yağmalayan kendileri değilmiş gibi, şimdi “insani yardım” şampiyonluğunu peşindeler…
Sevgili okurlar, dünyanın neresinde olursa olsun, kıtlık, açlık çeken insanlara yardım insani bir duygudur.
Ama işin içine devletler ve siyaset girince bilesiniz ki, bunlar pek hayra alamet şeyler değildir.
Yıllar önce bir İngiliz gazetecinin Türkçeye çevrilen kitabını okumuştum. Meslektaşımız, açlık ve iç savaş yaşanan Etiyopya’ya gitmiş, iki sene orda kalmış, isyancıların arasında yaşamış ve oturup kitap yazmış.
Özeti bence şu: “Hiçbir doğal felaket, coğrafya, eğer işin içine politika karışmıyorsa insanları açlığa, sefalete mahkûm edemez…”
Afrika’yı, vahşi yaşam dünyası olarak biliriz.
Hayvanın, bitkinin binbir türlüsünün yaşadığı yemyeşil bir kıta, nasıl olur da inşaları aç bırakır?
Nitekim örneğin Etiyopya, yakın yüzyıla kadar Arap dünyasına sığır satan, et-süt ülkesiymiş.
Keza Somali de öyle.
Ama sömürgeci batılı ülkeler –maalesef bu ülkeler kendi demokrasilerinden Afrika’ya zırnık koklatmamışlar, hep kendilerine bağlı aşiret reislerini desteklediler- bu kıtaya sefillik ve zorbalıktan başka bir şey vermedi.
Somali, ancak 1960’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanabildi. Resmen bağımsızdı, ama batılılar yakasını bırakmadı.
1977’lerdeOgedan’da Somali (arkasında ABD) ile Etiyopya (Arkasında SSCB ve Küba) savaştı. Etiyopya, Ogedan’ı aldı. 1988’de Bare hükümetine karşı sol ağırlıklı silahlı mücadele başladı. İç savaş kızışınca ABD, BM kanalıyla Somali’ye 1992’de operasyon başlattı.
Hatırlanacaktır, bu “Birleşik Görev Gücü’ne Türkiye’den de Çevik Bir paşa atanmıştı. Ama bu operasyon istikrarı sağlamak şöyle dursun, ülkenin belli bölgelere ayrılmasına yol açtı, her bölgede belli kabilelerin güçlenmesini sağladı. Bu arada, ülkeye hâkim olan aşiretlerin birçoğu, “Amerika’ya karşı bağımsızlık savaşı” başlattı.
ABD, Afrika’daki misyonu US Africa Command aracılığı ile 2004’de Somali Federal Geçici Parlamentosu’nu kurdurdu. Başına da Şeyh Ahmet getirildi. İlginçtir, bu Somali hükümeti Somali’de değil, Kenya Nairobi’de kuruldu.
Şeyh Ahmet “İslami Yargı Birliği’nin örgütünün başkanıydı. Bu örgüt, bir siyasi hareket olmaktan çok, ülkedeki zenginlerin, mallarını korumak için hırsızları vs. yargılamak üzere oluşturdukları bir örgüt ve ülkenin zengin takımının desteğini alıyor.
Şeyh Ahmet aynı zamanda en büyük aşiretlerden Haviye’nin reisi.
Somali Müslüman bir ülke.
Geçici SFGP’de 275 üye var, hepsi büyüklüklerine göre bir aşireti temsil ediyor.
Dünya’da demokrasinin mabedi bilinen ABD’nin Afrika ülkesi Somali’ye uygun gördüğü model, işte bu aşiret devleti!
Şeyh Ahmet’e 2004’den itibaren 5 yıllık görev verilmişti. Sonra“demokratik seçimler” olacaktı.
Ancak Ahmet, koltuğu sevdi ve zaten ülkenin önemli bir bölümü de muhaliflerin elinde olduğundan seçimden vazgeçip görev süresini Ağustos 2011’e kadar uzattı. Başbakan Erdoğan’ın gözü kapalı destek verdiği Şeyh Ahmet, Mogadişu civarında kurduğu hükümet ile ülkenin merkez ve güneyini kontrol edemiyor.
Hatta bir hükümet düşünün ki, 2009’da en büyük muhalif güç olan El Şebab, Baidai kentine saldırdığında, pılını pırtısını alıp Cibuti’ye kaçıyor!
Allafrica.com sitesinde yazılanlara bakılırsa, “Bir yandan ABD destekli Şeyh Ahmet güçleri, diğer yandan Al Kadide destekli gruplar halka terör estiriyor.”
Zengin uranyum yatakları, stratejik deniz trafiği, petrol umudu ağızları sulandırıyor.
ABD bir elindeki “war on terror” politikası ile terör estirip anti-amerikan direnişin yaygınlaşmasına sebep oluyor; bir elindeki “USAID” ile de dünyayı “insani yardım”a çağırıyor.
Amerikancı Şeyh Ahmet, islamcı El Şebab, Kenya ve Etiyopya destekli birlikler ve Afrika Barış Gücü Birliği…
İç savaşta geri adım atan yok.
Kurak, susuz bir yaz. İnsanlar aç, bi-ilaç, yalınayak ülkesini terk ediyor.
Herkes karşısındakini terörist ilan etmiş. ABD (BM, Türkiye vs.) Güney’e; El Şebab Kuzey’e giden insani yardımları engelliyor, yağmalıyor.
Aç insana gönderilen bir somun ekmeğin, iç savaş malzemesi haline gelmesi…
Ekmeği kurşuna çevirme mahareti…
Belki de en büyük “insanlık dramı” bu, diye düşünüyorum.
İyi pazarlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder