Sevgili okurlarım, bu Pazar sizlere, meslek hayatımın en “atlatma”, “şok” haberini sunmanın heyecanını yaşıyorum! |
Tanıyanlarınız bilir, bir süredir Ankara’da yaşıyorum. Başkentte devlet yönetimi en üst düzeyde toplandı. Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genel Kurmay, MİT, emniyet ve Özel Kuvvetler’in başındaki bütün isimler dün gece saat 00.00 sıralarında toplanarak, devrim niteliğinde kararlar aldılar...
Hafta sonu ve herkesin tatil rehavetinde olmasından yararlanarak, basını da atlatan devlet zirvesinin, ülkenin kangren sorunlarına kalıcı çözümler getirdiği ortaya çıktı.
Edindiğim bilgilere göre, bundan böyle Türkiye’de artık kan akmayacak; kardeş kavgası, her türlü terör sona erecek. Sürpriz şekilde çıkarılmış yeni Anayasa’ya göre, artık, Kürt, Çerkez, Laz vs. bütün vatandaşlar, kendi ana dillerini istedikleri gibi kullanacak, eğitim yapabilecek; kimse konuştuğu dilden, kıyafetinden, doğduğu bölgeden, dini inancından veya inançsızlığından dolayı sorun yaşamayacak. Yerel yönetimler güçlendirilecek, vatandaş yönetimde daha fazla söz ve karar sahibi olacak. Kürt siyasetçilerin demokratik talepleri yerine getirilince, dağda tek bir terörist kalmamış. Herkes silahını bırakıp bu sabahtan itibaren köyüne, kasabasına, evine, işine dönmeye başlamış bile.
Artık herkes ülkesine, hukuka, bayrağına, askerine, polisine, öğretmenine, işçisine sahip çıkacak; birbirini Türkiye Cumhuriyeti’nin kardeş ve eşit haklara sahip vatandaşı olarak kabul edecek.
Aynı şekilde artık aleviler ve diğer inanç grupları ve ateistler üzerindeki her türlü sınırlama kaldırıldı. Devlet, artık tam anlamı ile laik oldu, yani hiçbir inancı diğerinden üstün görmüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı kapatıldı. Devlet artık “memur din adamı” uygulamasına son verdi. Din eğitimi ve ibadet tamamen sivil toplum kuruluşlarına bırakıldı. Cami, Cemevi, kilise vs. bütün ibadet yerleri, kendi giderlerini vakıflar ile cemaatinden toplayacağı gelirlerden karşılayacak. Devlet, isteyen her inanç grubuna ibadet ve okul için yer tahsis edecek, altyapısını götürecek, ancak ibadet, din eğitimi ilgili kesimin kontrolünde olacak. Devlet sadece okulları yasalara ve hukuka uygunluk açısından denetleyecek, bir grubun diğeri üzerine baskı kurmasını önleyici tedbirleri alacak.
Çocuklar nasıl Fransa’da 16 yaşına kadar zorunlu eğitime tabiyse, burada da öyle olacakmış. Hani şu kavgalı yasa, 4,4 falan deyip 8 yılı delmek ve çocukları 10 yaştan itibaren imam okuluna çekme tuzağı değilmiş!
Hem artık devlet okullarında öğrencilere sadece fen, matematik, tarih, coğrafya, vatandaşlık, uygarlık okutulacak. Temel eğitimin amacı gençleri ezberci, dinci-kinci “kuzu” gibi itaatkar, teslimiyetçi yapmak değil, onları iyi bir vatandaş, iyi bir anne-baba, iyi bir meslek sahibi; yasaya-hukuka saygılı, çalışkan, dürüst, özgür bir insan olmaya hazırlamakmış.
Memlekette fakirlikten kaynaklanan kapkaç, hırsızlık; geçimsizlikten kaynaklanan karı koca kavgaları, cinayetler; adaletsizliklere tepkiden kaynaklı “çevik kuvvet” vs. ihtiyacı olmayacağından, jandarma ve polis sayısı da hızla azaltılacak. Yetkiler, “Artık memlekette asayiş sorunu olmadığı için, polise jandarmaya yapacak iş de kalmadı. Bu yüzden bu insanları başka alanlarda istihdam etmeyi planlıyoruz” dediler.
Sık sık gördüğümüz kalkanlı robocoplar, yüzleri maskeli, ayaklı cephane gibi dolaşan polisler artık bu yüklerden kurtularak, kendilerine yeni işler bulacak ve aileleriyle yaşamanın keyfini sürecekler. Tabi en ilginç görüntüler de teröristlerde yaşanacak. Yıllarca dağda yaşayan ve sadece silah kullanmayı bilen bu insanların artık, mağara yerine evin kapısından girme, roket, bomba yerine mısır patlatma, silah yerine eşlerini, sevgililerini okşamayı öğrenmelerinin zaman alacağı belirtildi.
Asıl bomba da ekonomide patladı. Geleneksel patronlar kulübü TÜSİAD ile yeni “abdestli kapitalist” MUSİAD vs. üyeleri artık kar hırsı ile vatandaşı inim inim inletmekten vazgeçecekler. Artık iş çevirenler değil, iş yapanlar kazanacak. Gelir adaletsizliği düzelecek. Türkiye, ithalata dayalı “açık ekonomisi”nden vazgeçti. Ülkede hiçbir yabancı üsse izin verilmeyecek, öyle “ortak tesis, ortak istihbarat” palavralarını yemeyeceğiz. Biz AB’ye değil, AB bize yalvaracak.
1 Nisan gününüz kutlu olsun!
2 Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder