Erdoğan – Kılıçdaroğlu polemiğine kurban giden TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Genel Kurulu’nda patronlar mevcut politikalarla devam edilemeyeceğini, büyümenin son 6 yıldır “takılıp kaldığını” söyledi.
Anlaşılan AKP’nin temsil ettiği neoliberal ekonomi politikaları ile buraya kadar…
Ancak ne mevcut gidişten rahatsız olduğunu söyleyen işadamları, ne de muhalif siyasi partiler adam gibi bir alternatif hazırlama derdinde…
Hani “Hem ağlarım hem giderim” havasındayız…
TOBB iş dünyasının çatı örgütüdür ve genel kurullarda ülkenin ekonomisine yön verilmesi beklenir. Ancak bir şekilde siyasilerin gölgesinde kalır.
Ekonomi politikaları da aslında bu tür açık platformlarda değil, demek ki kapalı kapılar ardında belirlenegelir!.
Son Genel Kurul’a katılım çok yoğundu. Başbakanın gündeminde hep siyaset var bu ara. Oda ve borsa yönetimlerinden büyük destek almanın da bunda etkisi var mı bilmiyorum. Sanki “Ekonomide ne isterseniz yaptım. Siyasette de daha çok yanımda olun” der gibi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu tabi patronlardan yeterli desteği alamamış olmaktan rahatsız. Bu ilgisizliği “iktidar korkusu”na yoruyor. Ama verdiği rakamlar, “iktidar korkusu” varsayımından daha gerçekçi geldi bana.
Kılıçdaroğlu diyor ki, “AKP hükümeti 2003-2013 döneminde toplam 1 trilyon 617 milyar lira harcadı (bunun 238 milyar doları dış, 138 milyar doları iç borç, 46 milyar doları özelleştirme, gerisi vergi). Buna karşılık ortalama büyüme yüzde 4,9 oldu. Halbuki cumhuriyetin 46 yılında toplam 775 milyar dolar harcandı, yıllık ortalama yüzde 5,2 büyüme vardı. Hani nerede AKP’nin ekonomik başarı efsanesi!”
Siyasi iktidarın ekonomide “başarılı” olduğu muhakkak. En azından iş dünyası, patronlar büyük ölçüde iktidardan memnun. Son on yılda patronların nerdeyse bir dediğini ki etmedi. Yabancıların gelip para kazanması için elinden geleni yaptı ve birçok alanda gözle görülür değişiklikler oldu.
Ancak son yıllarda üst üste gelen krizlerle, 2001 krizi gibi tam bir çöküş olmasa da ekonomi yerinde saymaya başladı. Patronlar da bundan şikayetçi.
TOBB Başkanı, Türkiye’nin "yeni bir büyüme modeline" ihtiyacı olduğunu vurguladı. “Milli gelirimiz son 6 yılda 10 bin dolarda takıldı kaldı” dedi.
“2023’te, 2 trilyon dolar milli gelir hedefini yakalamak istiyorsak, her yıl yüzde 8 civarında büyüme oranı tutturmak gerekiyor” dedi.
Bunun için 5 madde sıraladı.
“Vergi reformu”,
“Cari açığı azaltacak sanayi stratejisi”,
“İstihdamın teşviki”,
“Girdi maliyetlerinin azaltılması” ve
“Reel sektörün bankalarla çalışma ortamının iyileştirilmesi.”
Haklı mı? Haklı.
Ama ben de 30 senedir ekonomiyi izleyen bir gazeteciysem, diyorum ki, arkadaş bu hükümetle, mevcut politika ve yoğurt yeme tarzları ile bu 5 madde çözüm, hayal!…
Talepler çok yeni de değil… Yıllardır vergi reformu istenir, dış ticaret dengesi istenir vs. Ama sadece şirketlerin işini kolaylaştıran geçici şeyler yapılır, o kadar…
Çünkü ekonomi ihracat değil, ithalat üzerine kuruldu.
2013 yılının ihracat rekortmenine bakın: TÜPRAŞ… Tamamı ithal petrol kullanıyor!. Ford, Renault, Vestel, TOFAŞ, Arçelik, Toyota…
Bu firmaların ihracatlarını açıklıyorsun, hadi ithalat rakamlarını da açıklayın bakalım…
“Cari açık”, yabancı sermayeye bağımlı olmayı zorunlu kılar ve zaten onun için dizayn edilir…
"Kaza", "kara talih", "kader" falan değildir...
Sadece bu tür neoliberal ekonomi politikalarının "fıtratında vardır"; bilinir, öngürülür, birilerine ülkeyi talan olanağı sağladığı için gizli/açık desteklenir...
Adı “Açık Ekonomisi”dir…
Açık Ekonomisi’ni masaya yatırma zamanı geldi de geçiyor...
Rahatsızlıkların kaynağı bu. Ancak kimse radikal bir değişime yanaşmıyor.
Zira “ekonomi”nin sahibi patronlar da, bu ekonomiyle finanse edilen siyasi kadrolar da buna cesaret edemiyor. Bu, bir bakıma da, bildiğin, bindiği dalı kesmek anlamına geliyor!
Aklıma ne geldi…
Hani köy düğünlerinde gelinin iki gözü iki çeşmedir… Sanırsın düğün değil cenaze var. Belki ailesinden ayrılmak istemiyordur, belki de damadı sevmemiştir, gönülsüzdür, kimse bilmez…
Hem gider, hem ağlar…
İyi pazarlar.