20 Mayıs 2014 Salı

Ey Soma! Kızarsan sana TOMA!

Dursun EROĞLU
Manisa’nın Soma ilçesinde “kömür karası”, ekmek parası ile anılırdı.   Tarımın çökmesiyle çaresiz maden ocaklarında asgari ücrete çalışmaya itilen yöre köylüsü için artık kömür kan, gözyaşı ve ölüm demek.  
Maden ocaklarına, sadece çıkarılan kömür ve kazanılacak para olarak bakan maden şirketi ile siyasi iktidar ise, olaya “kader” süsü verip sorumluluklarından sıyrılma derdinde.
Sevgili okurum, insanlık bilim diye bir şeyi yaratmışsa, inanıyorum ki, her şeyin mutlaka bir nedeni ve sonucu vardır. 
Yaşanan sorunlar da bir bakıma fırsattır.  Zira büyük “kaza”lar, “cinayet”ler, yıkımlar da aslında bir şeylerin iflas ettiğini, artık böyle yürümeyeceğini işaret ederler. İleri bir adım artık zorunlu hale gelmiştir...
Toplum, sonuçlar üzerinden de olsa, gerekli analizi yapar,  bilimin olanakları, teknoloji  ölçüsünde gerekenleri yaparsa,  bir düğüm çözülmüş, ileri bir adım atılmış olur.

Siyasi iktidarın son 10 senede yaptığı en iyi şey, bana sorarsanız “duble yollar”dır.  Gidiş- geliş tek şerit yollarda her sene on binlerce insanımız can veriyordu.  ANAP hükumetleri otoyol yapma derdindeydi. Otoyol daha kaliteli; ama çok daha pahalı bir yoldu, inşaatlar bitmek bilmiyordu. AKP’nin “duble yol” formülü yüzlerce kilometre yolu “bölünmüş yol” haline getirdi ve trafik kazaları ciddi ölçüde azaldı.
Hatırlıyorum, Bursa-Karacabey yolu artık “ölüm yolu” haline gelmişti.  Neredeyse kazasız gün geçmezdi.  
Yolar düzeldi, kazalar bitti.
Demek ki neymiş? 
Trafik kazaları “kader” değilmiş!  
İnsanlar “şehit” falan olmuyor, pisipisine gidiyormuş!

Yer altından maden çıkarmak dünyanın her yerinde risklidir.  Sadece çökme ve patlamalar değil, kömürün kendisi oksijeni gördüğünde içten içe yanan, zehirli gazlar çıkaran bir şeydir. Binlerce işçi bu gazların alev alması ile (grizu) can verdi.
Ama artık çağdaş maden işletmeciliğinde bunların çaresi var.  Sorunlar, riskler ve çareleri tek tek bellidir.  Teknoloji vardır.  Madende gereken şeyler yapılınca kaza, ölüm falan da olmuyor.  Örnekleri çok. Dünyanın en büyük maden üreticileri Çin, ABD, Fransa’da vs. artık bu tür kazalar iyice azalmış durumda.
E. Zola’nın, filmi de çekilen Germinal adlı romanındaki yarı çıplak, kan der içinde sadece yorgun düşüp uyumakta kullanılan işçi barakalarında genç yaşta hastalanıp ölmeler çok geride kaldı.  Kömürler de kazmanın ucuyla kazılıp çuvalla sırtta, ya da en iyisi at sırtında çıkarılmıyor yer üstüne. Artık üretim bantları var. Havalandırma, oksijen veren borular, yaşam odaları, noktalar, emniyet cepleri, asansör, otomatik yangın söndürme, gazda tehlikeli madde ölçen aletler vs. bir sürü teknik var.

Ancak son zamanlarda yepyeni bir durum çıktı ortaya: Ucuz kömür yarışı!
Daha çok kazanma!
Maden işçisinin dediği gibi "işçiden hep daha fazlasını isteyen" bir çalışma düzeni...
Maden şirketleri özelleştirildi. Daha çok ve daha ucuza maden çıkarma için büyük adımlar atıldı.  Enerji Bakanı, bu yüzden Soma Holding’in patronunu sürekli methetti. Şirket, TKİ’nin 130-140 dolara çıkardığı bir ton kömürü 23,8 dolara çıkarmakla övünüyor.
Soma’da bu “başarı”nın sırrını öğrendik: Ucuz işçilik! 
Maden işçisi asgari ücrete talim!
Ve iş güvenliğine “para harcamamak”…
Denetim yapılacak diyorlardı, en pahalı otelde yer ayrılıyordu. Geliyor her şey güzel diye rapor yazıp gidiyorlardı” diyor felaketten canını kurtaran Soma işçisi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı,  ceset sayısı yüzlerle ölçülen bir yerde “Her şey mevzuata uygun. Kusur falan yok” deyince film koptu…
Maden şirketi ile kader birliği yapan bir siyasi iktidar manzarası Soma halkını  çileden çıkardı.
Sonrası malum, Başbakanın yuhalanması, taşlanma, markete sığınması…
Bağırana tekme yumruk, kızana TOMA…
Ölüsüne ağlamaya, ardından dua etmeye çalışan bir kasabaya yığılan onca polis, özel harekat, “güvenlik” önlemi vs. İktidarın tek kaygısının kendi koltuğu olduğu algısını güçlendirmekten başka işe yaramıyor.
Başbakanın, Cumhurbaşkanının koskoca bir koruma ordusu, kontrol noktaları, bariyerler, arama noktaları ile adeta kenti abluka altına alarak gerçekleştirdiği "taziye ziyareti" insanlarda "milli iradenin temsilcileri"nin milletten niye bu kadar çekindiği sorusunu yaratmadı  mı sanıyorsunuz? 
İş ne zaman koltukları, para musluklarını kuruma derdinden çıkıp samimi olarak sorunları çözme, yaraları sarmaya gelirse, işte o zaman TOMA’yı bırakıp Soma’yı kucaklayacağız…
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder