Başbakan Davutoğlu 'Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı'nı açıkladı.
İçerde ve dışarıdaki durgunluk ortamında hükumetin yeni çıkış arayışları içinde olması güzel. Ancak açıklanan programın önceki pek çok programdan farkı yok. Sonuçta, ufukta halk kesimleri için daha fazla kemer sıkma görülüyor.
Sermaye kesimine ise kamudan takviye sinyali var.
Sermaye kesimine ise kamudan takviye sinyali var.
Program 2018 sonuna kadar, GSYH'yi 1,3 trilyon dolara, cari açığı yüzde 5,2'ye, işsizlik oranını da yüzde 7 civarına indirmeyi hedefliyor.
Açıkçası daha ucuz çalışma, daha yüksek faizle en fazla yabancı sermayenin gelmesi için hükumetin elinden geleni yapacağı anlaşılıyor.
Bu da sonuçta “milli gelir”i, hedefe ulaşmasa da bir miktar yükseltebilir.
Ancak açıklanan politikalarla işsizliği ve cari açığı azaltmak hayal.
Mevcut düzeyin korunması bile başarı sayılabilir.
Açıkçası daha ucuz çalışma, daha yüksek faizle en fazla yabancı sermayenin gelmesi için hükumetin elinden geleni yapacağı anlaşılıyor.
Bu da sonuçta “milli gelir”i, hedefe ulaşmasa da bir miktar yükseltebilir.
Ancak açıklanan politikalarla işsizliği ve cari açığı azaltmak hayal.
Mevcut düzeyin korunması bile başarı sayılabilir.
Neden mi?
Gelin, Başbakanın açıkladığı “9 öncelikli projeyi” ele alalım.
Gelin, Başbakanın açıkladığı “9 öncelikli projeyi” ele alalım.
1. İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması: "İthalatın lüks tüketimden kaynaklandığı" yanlış algısına oynanıyor. Orta ve üst gelir grubunun satın aldığı “lüks” mallara vergi artışı gelecekmiş…
Lüks tüketimi görkemli saraylarıyla övünen, din adamına trilyonluk Mercedes satın alan bir hükumet mi azaltacak?
İş dönüp dolaşıp içki, sigara, otomobil, akaryakıt gibi ürünlerde vergi artışı ile sonuçlanır.
İş dönüp dolaşıp içki, sigara, otomobil, akaryakıt gibi ürünlerde vergi artışı ile sonuçlanır.
Ayrıca ithal mallarda vergi oranlarını artırmak sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü uluslararası ticaretin kurallarını çiğnemiş olursun. Diyelim ki Avrupa mallarında vergiyi artırdığın zaman anında AB karşına dikilir, onlar da Türk mallarına vergi koyar. Rusya ve hatta Irak için bile aynı çark işler.
İşin aslı şu: İthalat ve cari açık deyince vatandaşa tüketim malı ithalatını göstermek tam bir kandırmaca… Zira tüketim malı ithalatı, toplam ithalatın sadece yüzde 10’u civarında. Asıl mesele ithalatın yüzde 70’ini aşan hammadde ve ara malı ithalatı… Sanayiin çarkları ithal girdiyle dönmeye devam edecekse ve siz buna bir çare bulamıyorsanız, gerisi palavradır; ithalat pupa yelken gidecektir…
Zaten “Madenciliği yurtiçinde faaliyet alanı olmaktan çıkaracağız” cümlesi böyle bir niyetin olmadığını kanıtlıyor.
Zaten “Madenciliği yurtiçinde faaliyet alanı olmaktan çıkaracağız” cümlesi böyle bir niyetin olmadığını kanıtlıyor.
“Elektrikli araçları teşvik edeceğiz!”…
Hiç güleceğim yoktu ya… Sanki araç üreten çokuluslu markaların hangi aracı üreteceğine siz karar veriyorsunuz…
Ayrıca teşvik edeceğin elektrik de ithal doğalgaza bağlı değil mi?
Hiç güleceğim yoktu ya… Sanki araç üreten çokuluslu markaların hangi aracı üreteceğine siz karar veriyorsunuz…
Ayrıca teşvik edeceğin elektrik de ithal doğalgaza bağlı değil mi?
Sonuçta bu maddenin altındaki bakla şu: Hükumet (yerli üretimi destek) namına,Türkiye’de üretim yapan yabancı firmalara daha çok koltuk çıkacak. Vatandaşın payına da daha fazla vergi ve zam düşecek!
Yoksa bu ekonomi cari açık üzerine kurulmuştur. Bu yapıyla cari açık sadece kriz dönemlerinde azalır... Ya da petrol fiyatlarında olağanüstü düşüş.. Bizim ekonomiye boşuna "Cari Açık Ekonomisi" demiyorum.
Yoksa bu ekonomi cari açık üzerine kurulmuştur. Bu yapıyla cari açık sadece kriz dönemlerinde azalır... Ya da petrol fiyatlarında olağanüstü düşüş.. Bizim ekonomiye boşuna "Cari Açık Ekonomisi" demiyorum.
2. Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme: “Prototip geliştirme”, “araştırma merkezlerini özel sektöre açma” vs. deniyor. Bundan örneğin TÜBİTAK’ın iyice ticarileşmesi veya “özelleştirilmesi” çıkacak gibi. Oysa sorun bu değil. Bizim ekonominin teknoloji üretememesinin nedeni piyasanın tamamen çokuluslu markaların kontrolünde olmasıdır.
Bizde “uyanık”, “akıllı” girişimci gidip de öyle teknoloji üreteceğim diye uğraşmaz... Açar bir bayilik vs. alır- satar, keyfine bakar…
“Akıllı girişimci” bilir ki büyüklerle rekabet etmeye kalktığında devleti yanında bulamayacaktır!
“Akıllı girişimci” bilir ki büyüklerle rekabet etmeye kalktığında devleti yanında bulamayacaktır!
Ha, eğer hükumet bu duvarda bir çentik açmak istiyorsa o zaman benim önerim, hemen işe başlamaktır. Araştırma kuruluşları ve üniversitelerin açtığı yarışmalara binlerce ilginç fikir sunuldu. Müthiş cevherler var. Hadi hemen tutun birisinin elinden… Eğer hiç bir şey bulamıyorsanız benim oğlumun helyum gazı ile havada durup elektrik üretecek rüzgar türbin fikri var! Valla tamamen orijinal. Bundan bir dünya markası bile çıkabilir… (Ama ben bunları kime söylüyorum!)
3. Kamu Alımları Yoluyla Yerli Üretim: Lafı güzel… O zaman ben önereyim: Belediyelere yazı gönderin bundan kelli, bütün otobüsleri Bursalı aslan gibi üreticilerden alsınlar… Güleryüz, Karoto… Gayet güzel otobüs üretiyor ama kamudan yüz bulamadığı için bir türlü kabuğunu kıramıyorlar. Keza hızlı tren ve tramvayı dışarıdan değil Durmazlar Makine’den alın… Bakın İpekböceği Bursa trafiğinde gayet başarıyla kullanılıyor…
4. Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim: Rüzgar enerjisi yerlidir, çevrecidir vs. dedik, mantar gibi RES’ler bitti… Ama neredeyse hepsi ithal. Yerlilikten söz ederken yabancı markalara yeni bir pazar açıverdik… HES’ler özel sektörün kar hırsı yüzünden Anadolu insanının nefretini çekiyor. RES gibi HES’lerde de makine ve teknoloji dışarıdan geliyor… Hadi buna da bir önerim olsun… Bırakın boş lafı da örneğin güneş paneli üreten firmaları destekleyin… RES’lere rotor yapan, kanat yapan firmalara bir el verin. Hatırladığım kadarıyla Bursalı çok değerli bir firma RES rotoru için fabrika kurduğu halde iktidarlardan destek değil çelme yedi. Siz her şeyi dışarıdan alma kafasıyla “2018'de enerjide yerli kaynak kullanımını yüzde 30'a” çıkarsanız bile sadece ithalatı patlatacaksınız!
5. Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi: “Enerji kullanımında bilinci arttıracağız” diyor hükumet... Bilinçli olmazsanız, kullanmadığınız ampulü kapatmazsanız yüksek faturayı hak ettiniz ve her şeyin sorumlusu sizsiniz!
İktidarın yaptığı elektrik dağıtımını özelleştirerek vatandaşın faturasını kabartmak oldu. Tasarruflu ampul üretimi, enerji hatlarındaki kayıp ve kaçakların önlenmesinden tutun da daha az elektrikle çalışan motor, cihaz ve ekipmanlar… Bunlar tamamen piyasa rekabetine bırakılmış durumda. “KOBİ'lere destek vereceğiz” lafından, KOBİ’lere elektrik indirimini mi anlayalım? “Kamu binalarındaki enerji tüketimi yüzde 10 düşürülecek” miş…
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yıllık elektrik faturası 8,5 milyondan 850 bin lira düşecek mı?
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yıllık elektrik faturası 8,5 milyondan 850 bin lira düşecek mı?
6. Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi: Ovalar her yerde beton yığınına dönmüş. DSİ’nin sulama kanalları sökülüp yerine binalar yapılmış… “Ova” kalmamış… siz nereyi sulayacaksınız ki?
Bu maddeden sadece yeni sulama sistemleri, çiftçiye yeni masraf kapısı çıkar. Açık kanal yerine boru ve damla sulama… AB’deki sistem. Ama ben yüksek elektrik faturaları nedeniyle tarlasına, traktörüne icra gelen çiftçinin durumuna da iki satırlık çözüm beklerdim.
Bu maddeden sadece yeni sulama sistemleri, çiftçiye yeni masraf kapısı çıkar. Açık kanal yerine boru ve damla sulama… AB’deki sistem. Ama ben yüksek elektrik faturaları nedeniyle tarlasına, traktörüne icra gelen çiftçinin durumuna da iki satırlık çözüm beklerdim.
“Arazi toplulaştırması” deniyor. Aslında adım atılabilecek en uygun yer burası gibi. Çünkü Anadolu’da göç nedeniyle tarlaların önemli bir bölümü ekilip dikilmiyor. İnsanlar köyleri terk ediyor. Toplulaştırma için zaman uygun. Herhalde buradan da geleneksel köy tarımının yerine büyük kapitalist çiftçilik sistemine geçmiş oluruz.
7. Sağlıkta Yapısal Dönüşüm: Hükumet tıbbi cihaz ve malzeme ihtiyacının yüzde 20’sinin yerli üretimini hedefliyor. Durum gayet açık değil mi? Demek ki hastanelerde ne varsa ithal…
Çok iyi bildiğim bir sektör değil. Ama ameliyat ipliğinden diş hekimi koltuğuna pek çok sağlık malzemesi için yerli üretim girişimi olduğunu duymuştum. Pek çoğu hayalde kaldı. Çünkü bu alana dünya markaları tam hakim… Dijital sistemler, görüntüleme cihazları, mercekler, optik, sayısal sistemler…
Sahi, sağlıkta hükümetin en önemli projesi şu “Şehir Hastaneleri” değil miydi? Kamu hastaneciliğini tasfiye edip, her şeyi “hizmet alımı”na dönüştürmek…
8. Sağlık Turizminin Geliştirilmesi: Bu alanda potansiyel var. Son yıllarda bazı ameliyatlar Rusya ve Avrupa’dan talep alıyor. Bunlar çoğalıp cirolar artırılabilir. Ayrıca Termal Turizm, SPA alanında da hükümetin hakkını teslim etmek lazım. Termalde 100 bin yatak kapasitesi ciddi bir hedef. Son yıllarda termal tesis zincirleri türedi. Bunlar valilik, belediye gibi kamu kurumlarından tam destek alıyor, korunuyor. Dar gelirli ve yoksul kesimin kullandığı geleneksel kaplıcalar hızla yok oluyor. Yerine her yerde üst gelir gruplarına dönük tesisler yapılıyor.
9. Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm: Son yılların moda laflarından birisi de “lojistik”… Lafını çok duyuyoruz da, neden bir türlü sadede gelinmez…
Arkadaş, lojistiğin temel ilkesi mal ulaşımında entegrasyonu sağlayıp “nakliye” maliyetini en aza indirmek, ekonomiye rekabet gücü sağlamaktır. Neyi entegre edeceksin? Kara, demir, deniz ve havayolu taşımacılığını…
Bursa koskoca bir sanayi kenti… Bir sürü sanayi bölgesi var. Tek bir tanesinde raylı sistem yok… Herşeyi lastik tekere bindirmişiz… “Lojistik”i sadece kamyon ile çekici arasındaki farkla açıklayanların sayısının çok olduğuna inanıyorum.
Halbuki lojistiğin temel mantığı sanayi, maden vs. ağır yük taşımacığının trenle yapılması, trenlerin limanlara ve havaalanlarına bağlanmasıdır. Lastik tekerlekli aracı sadece mahalleler arasında kullanırsınız…
Adam TOFAŞ’tan TIR’a 6 tane Linea’yı yükleyip Van’a götürüyorsa, senin lojistik sistemin zaten çökmüştür…
Keza Antalya… Antalya ciddi ithalatın yapıldığı bir yer. Aynı zamanda kentten büyük miktarlarda meyve sebze çıkıyor… Şimdi sen Antalya Hali’nden domatesi kamyona yükleyip Ankara, İstanbul haline kadar götürüyorsan bu da çağdaş lojistiğin bittiği andır! Lojistikte aslolan maliyeti ucuzlatmaktır.
Bunun yolu da karada demiryoludur. Ya da kıyı kentleri için gemidir.
Divanı Hümayun iktidarı döneminde batılı emperyalistler Osmanlının maden ve tarım ürününü taşımak için Anadolu’ya demiryolu döşemişti… Bizim iktidarlar veya ekonomi yönetimleri bunu bile kavramış değil demek ki…