Sakıncası yoksa bir hafta gecikmeyle de olsa yeni yılın hepimize
iyilik getirmesini diliyorum. Aslında pekçoğumuz 2015’in Noel Baba kılığına girip bize hediyeler dağıtmasını bekleyecek
yaşlarda değiliz. Yaşananlara bakılırsa hayli gerginlik üretecek bir yıl
olacak. Ama umut, her zaman bir ışık olmaya devam edecek…
2015’ün en önemli
sürprizlerinden birisi Çin’in GSYİH’da ilk kez ABD’yi
geride bırakması oldu.
Evet, yanlış okumadınız… Çin 2014 yılında gerçekleştirdiği 17 trilyon 632 milyar dolar GSYİH ile dünyanın en büyük ekonomisine
sahip oldu. Bu haberi The Ekonomist’in
Fransa’daki yayını Le Nouvel Economist’te
Philippe Barret yazdı. Barret’in
yazdığına göre geçtiğimiz yıl ABD ekonomisi
kriz sonrası ciddi toparlanma başarısına rağmen 17 trilyon 416 milyar dolarlık mal ve hizmet üretebildi. Çin ise 17
trilyon 632 milyar dolar ile ABD ekonomisini solladı.
Her ne kadar 2000 yılına kadar ABD ekonomisi Çin ekonomisini en az üçe katlaya gelse de, son
on seneden fazladır üsttüste kaydedilen rekor büyüme nedeniyle Çin’in sadece
nüfusta değil ekonomide de en büyük
olacağı tahmin ediliyordu.
Ancak bu 2018’de bekleniyormuş…
Sahiden sürpriz yapmış Çin.
İngiltere, Fransa
gibi “imparatorluk”ların ardından
150 yıla yakındır dünya lideri koltuğunu
koruyan ABD için sahiden bir sürpriz..
Tabi bunun ABD
halkı için bir anlamı var mı, bilmiyorum….
Ama Çin için övünç kaynağı olduğu kuşkusuz…
“Çin Komünist Partisi”
yönetimindeki Çin, kapitalist dünyayı , kendi
geliştirdiği kapitalist yöntemlerle solluyor!.
Hoş, bu durum ABD vatandaşlarının hala daha zengin olduğu
gerçeğini değiştirmyor. En büyük ekonomiye sahip Çin kişi başına milli gelirde
89. Sıradaymış.
Şu “kişi başı milli
gelir” hesabı aslında ne kadar saçma
sapan bir şey…
Koç’ların, Sabancı’ların, Ülker’in, Cinerler’in
parasını toplayıp nüfusa bölünce ne değişiyor ki… Geçenlerde metroda orta yaşlı
birisi ciddi ciiddi yanındakine şöyle soruyor: “Ya arkadaş madem Türkiye’de kişi başına yıllık 10 bin dolar düşüyor.
Benim aile 5 nüfus. Eder 50 bin
dolar. Bizim dolarlar nerede? Acaba hangi kuruma başvurmam lazım. Bizim eve giren para 8-10 bin dolar bile
değil. Mahkemeye mi başvursam acaba?…”
vs.
“Mahkeme” deyince
nedense hemen aklıma Anayasa Mahkemesi geldi.
Anayasa Mahkemesi “Yüce
Divan” sifatıyla bakan, başbakan gibi devlet büyüklerini yargılar. (Pratikte
de bakanlar işi bitirilip “muhalefete”
düştükten sonra yargılanırlar. Bir tür siyasi hesaplaşma kurumudur desem haksızlık olu mu bilmiyorum)
Hani yargılama adil yapılır/yapılmaz… Bakanlar sahiden
suçldur ya da değildir.
Bana sorarsanız hırsızlık, yolsuzluk yapan bir vatandaş
nasıl gidip Adliye binasında hakimin karşısına
çıkıyorsa, bakan, başbakan da çıkarılıp yargılanabilmeli… Öyle Yüce
Divan falan zaten yargıdan kaçırmanın kılıfı… O ne, “devletlü” kesime özel yargı kıyağı… Yok memurun yargılanması
baştakinin iznine bağlanır; yok aman birleri “dokunulmaz”dır… Yani
mahkemele sadece sizin sevmediklerinizi cezalandırma yerimidir kardeşim?
Ama çoktan geçtik bunları…
Dün akşam, TBMM’de
yolsuzluktan yargılanmak için Yüce Divan yolu görünen bir bakanın “Ben gidersem Bilal de gider” gibi bir
laf ettiği iddiası ile adeta hepimizin başından aşağı bir helki su döküldü…
Ve o andan itibaren Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
hükümetin Yüce Divan yolunu tıkamak için seferber olması var ya…
Bir bakan çıkıp Anayasa
Mahkemesi’ni “paralel” ilan
etti.
Köşe ve ekrandaneler hemen ateşe başladılar : “Mahkeme Gülen cemaatinin güdümünde. Gargılama sağlıklı olmaz. Amaçları darbe
yapmak”…
Daha birkaç sene önce yüzlerce insanı “Ergenekon”, “Balyoz” vs. diye içeri tıkarken yere göğe
sığdırılmayan Özel Yetkili Mahkemeler
de 17 Aralık yolsuzluk operasyonu
sonrası darbeci ilan edilmişti.
… Hani demem o ki arkadaş…
Gelir dağılımı bu kadar bozukken ve “adalet” lafının levhalardan ötede bir anlamı yokken…
Hırsızlık yolsuzluk dosyaları teker teker kapatılıp, bunları soruşturanlar vatan haini ilan
edilirken…
Devlet hiyerarşisi tepeden tırnağa yolsuzluğa bulaşmışlarla sımsıkı
kenetlenmişken…
Senin ekonomin dünya lideri olsa ne yazar…
Karadeniz yoğurt olsa vatandaşa bir kaşık düşer mi...
Böyle bir memlekette biz neyi yazacağız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder