Hükümet, kamuda
taşeron sistemine son vermeyi öngören bir Kanun
Hükmünde Kararname çıkararak herkesi
şaşırttı. Milyonlarca işçi bunu bekliyordu. Şimdi sihirli numara “11”! Geçim sıkıntısı içinde, yarınından
kaygıyla yaşayan, Milli Piyango’dan amorti bile çıkmayan işçiler için artık hayati
rakam bu... Eğer taşeron firmalara çalışan işçiler 11 Ocak 2018 Perşeme günü
mesai bitimine kadar çalıştıkları kurumlara gerekli başvuruyu yapmazlarsa,
“sürekli işçi kadrosuna” geçme haklarını kaybedecekler!
O zaman biz de buradan
uyarıyoruz: Ey taşeron işçileri bu yazıyı okur okumaz, ilk iş olarak gidip
kadro başvurusunda bulunun. 11 Ocak’dan sonra tren kaçıyor!
Bursa’nın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Mustafa Yılmaz
ile Çalışma ve İş-Kur İl Müdürü
Feyzullah Türkmen düzenledikleri basın toplantısında, uygulama konusunda
açıklamalar yaptı ve başvuruların 11 Ocak 2018 tarihinde sona ereceği
uyarısında işçileri uyardılar. Yılmaz ve Türkmen, 696 numaralı KHK kamsamında
Bursa’daki uygulama takvimini açıklarken, işgücü verilerini de paylaştılar.
‘TAŞERON İŞÇİ’ DEĞİL, ‘TAŞERON İŞÇİSİ’!
Sevgili okurum,
medyada haberlere bakınca bir gazeteci olarak çok üzülüyorum. Koca koca
gazeteleri, özellikle de televizyonları sanki Türkçe bilmeyenler işgal etmiş!
Önce şu “taşeron” tanımı konusunda açıklama
yapmam lazım:
Taşeron sözcüğü Fransızca (tâcheron) kökenlidir ve “Sınırlı, süreli işler yapan küçük işletme” anlamındadır. Türkçe’de “Alt yüklenici” anlamında kullanılır. Yani taşeron, alt yüklenici kişi veya firma, yani “işveren”, yani
“şirket”, yani “patron”dur!
Yani “Taşeron işçi” diye bir şey yoktur! Onun
yerine “Taşeron işçisi”, “Taşerona
çalışan işçi” vs. denilebilir.
TAM 180 DERECE TERS...
Şimdi işin özüne gelirsek, 30 yıldan fazla süredir
ekonomi gazeteciliği yapan birisi olark, taşeron sistemini kaldırmanın, bugünki
siyasi iktidara tam yüzseksen derece ters olduğunu biliyorum. Son 15 yılda ekonomideki “başarı”yı işgücü maliyetini
düşürmekle (çalışanların gelirlerini kırpmakla) sağlayan bir siyasi iktidar
şimdi yüzseksen derece ters yöne dönüp, işgücü maliyetini artırmayı
(çalışanların gelirlerini artırmayı) planlıyor olabilir mi?
Ekonomide “outsoursing”, “hizmet alım sözleşmesi”, “esnak
çalışma” vs. ile başlayıp taşeron sistemi ile zirveye tırmanan
uygulamaların ana hedefi “maliyeti
düşürmek”tir.
Zaman zaman “ana işimize odaklandık” gibi
açıklamalar yapılır. Örneğin “Biz araba
üreten bir fabrikayız. Yemek, temizlik, güvenlik, taşıma vs. bizim asıl işimiz
değil, onları dışarıya yaptırıyoruz” dendi.
Yetmedi, bazı
büyük firmalar “ana işleri” de
farklı taşeron şirketlere yaptırdılar; Hatta, bazı işverenler kendileri,
fabrikalarında taşeron şirket kurdular!
İşçileri taşerona,
alt yükleniciye devrederek şirketler, hem işçilerin kendi arasında kalabalık
bir güç olma, sendika, grev vs. pazarlık
gücü kazanma pozisyonlarını ortadan kaldırdılar; hem de zamanla işçileri daha
düşük ücretlere çalıştırma olanağı yakaladılar. Ayrıca işçilerin önemli bir bölümünün kurumla yasal ilişkisini
ortadan kaldırarak, çalışanlarla ilgili pek çok yükümlülükten kurtuldular.
Bu süreçte
sendikalı işçi sayısı hızla azaldı, sendikalar zayıfladılar.
Başta belediyeler
olmak üzere pek çok kamu işyeri de bu kulvardan ilerledi. Belediyelerin çöp
topama, ulaşım vs. pek çok kamu hizmetini taşeronlar vermeye başladı.
Sonuçta da
milyonlarca işçisi olan kocaman bir taşeron sektörü ortaya çıktı!
ÖZEL SEKTÖR TAŞERONA DEVAM...
Taşeronluk özel
sektörün dört elle sarıldığı bir şeydi ve yeni KHK ile ilk şoku onlar
yaşadılar; ancak KHK’nin özel sektörü
kapsamaması patronları rahatlattı. Bu, özel sektördeki taşeron firmalarda
çalışan işçiler için hayal kırıklığı anlamına geliyordu.
İŞTE RAKAMLAR...
“Kadro”, yıllardır taşeronlara “ucuz işçi”
olarak çalışan milyonlarca insanın en büyük hayaliydi. İşçiler “kadro”lu olmakla hem sağlam iş
güvencelerine sahip olmayı, hem de ücretlerinin, sosyal haklarının kamuda
izledikleri “kadrolu işçi”lerin
düzeyine yükselmesini hayal ediyordu.
Böyle olunca da,
bakanın “kadroya mevcut ücret ve
haklarla geçecekler” açıklaması soğuk duş etkisi yaşattı.
Gelelim
rakamlara...
Açıklanan
verilere göre, Türkiye’de toplam çalışan, yani “aktif işgücü” sayısı 22 milyon
447 bin 873. Bunların 16 milyon 663
bin 367’si 4/a denilen işçi, SSK’lı;
2 milyon 977 bin 732’si 4/c diye tanımlanan memur, Emekliği
Sandığı üyesi; 2 milyon 916 bin
774’u de 4/b denen eski
Bağ-Kur’lular.
Bursa’da ise 764 bin 406 kişi 4/a,
107 bin 217 kişi 4/b, 78 bin 105 kişisi de 4/c
olmak üzere toplam rakam 949 bin 728
çalışandan oluşuyor.
İşyeri sayısı ise Türkiye genelinde toplam 1 milyon 845 bin 497.
Bursa’da 750 kamu, 76 bin 69 özel
olmak üzere toplam şirket sayısı 76 bin
819.
Bu şirketlerde
çalışan “taşeron işçisi” sayısı
Türkiye genelinde 3 milyon 361 bin 564.
Bursa’da ise 106 bin 563 işçi.
Peki yeni
uygulamadan yararlanıp “sürekli işçi
kadrosu”na alınacakların sayısı
nedir?
İşte bakın, bu
sorunun tam bir yanıtı yok. Türkiye genelinde 3,3 milyon işçiye karşılık sadece
1 milyon 20 bin taşeron işçisinin bavuru yapabilecek durumda olduğu
belirtiliyor. Alınacağı açıklanan kişi sayısı ise “yaklaşık 450 bin”.
Bursa’da da
uygulama için 106 bin 563 işçiden sadece 45 bin işçinin yararlanması
bekleniyor.
KABAK ‘KADROLU’ İŞÇİNİN BAŞINA MI PATLAYACAK?
Kamuda taşeron
uygulamasına son veren iradenin, işe son derece “duygusal” yaklaştığı gibi bir his var içimde. Sanki bir taşla iki kuş vurulacakmış gibi
geliyor bana...
Öncelikle kamu
kurumları, yani devlet, aradaki “taşeron”u
kaldırıp işi doğrudan kendi yapacağı için taşeronların aldığı komisyon devlete,
kamu kurumlarına kalacak. Ortada yaklaşık 17 bin taşeron şirketin kazancı var. Kuşun
birisi bu.
Diğeri ve iş
barışı açısından asıl yıkıcı olan da şu: Örneğin Bursa’da halen devlette “kadrolu”
15 bin 90 işçi var. Şimdi bunlara 45 bin yeni kadrolu işçi eklerseniz sayı 60
bini bulacak. Aynı pozisyondaki 60 bin işçiden 15 bini aylık 3-5 bin lira,
kalan 45 bini de bin 500-2 bin lira maaş alacak. Bu durum sizce ne kadar sürdürülebilir?
Sizce sorun
asgari ücretle çalışanların maaşlarlarını eski kadroluların seviyesine
çıkarmakla mı çözülecek, yoksa eski yüksek maaşları eritip yeni başlayanların
seviyesine indirerek mi? Bence daha ziyade kabak yüksek maaşlıların başına
patlayacaktır. İşte ikinci kuş da bu.
Kamu kuruluşlarında
eski-yeni husumetini görmek hiç şaşırtıcı olmayacak.
Örneğin “yeni”ler, işyerinde sendika ile
yapılan TİS’den 3 yıl süre yararlanamayacak.
Ya sonra?
Üstelik 60 bin işçiden
15 binin sendikalı olması nasıl devam edecek?
Sizce herkes sendikalı mı yapılır? Yoksa sendika hepten kapı dışarı mı
edilir?
‘KIDEM TAZMİNATI HAKLARI KORUNUYOR’
Sürekli işçi
kadrolarına başvurmak için taşeron işçilerinden istenen evraklar arasında “Açılan davalardan feragat etmek”
ile “geçmiş zamanlara yönelikhakvealacaktalebindebulunmayacağına yönelik
taahhütte bulunmak” dikkat çekici.
SGK yetkilileri,
konudaki kaygılara değinirken, “İşçilerin
kıdem tazminatı hakları devam edecek” açıklaması yaptılar. Tabi taşeron
şirketler artık faaliyetine son vereceği için, her halde işçilere onların
ödemesi gereken kıdem tazminatları, sonradan çalışacakları devlet kurumu
tarafından ödenmesini kastediyor olmalılar.
Yetkililere göre,
yapılacak sınav için de çalışanların kaygılanmasına gerek yok ve sınav tamamen
yapılan işin niteliğine göre olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder