Adına “kriz” demiyoruz; diyeni başka köye kovuyoruz. Hem, ABD ve AB’deki sorunlar yüzünden dünya borsaları sallandığına göre, ihaleyi toptan “dışarı”ya yıkmak için her şey tamam. Dolar 1,75 liraya çıktı, İMKB 70 binden 60 binin altına düştü… |
Diyorum ki, şu hükumet ne şanslı… Hani, “Anayasa kitabı fırlatma” yüzünden kriz patlamıştı. Şimdi koskoca Genelkurmay başkanı ve 3 kuvvet komutanı topluca istifa ediyor, tık yok. “Muhtıra/darbe yapacağına istifa ettiler, büyük değişim” deniyor… Medya, “Askerler, Ergenekon davasını protesto etti” diyor. Devletin “içinden” bir isimle konuşuyorum, “Yargılanan askerler, kimlerden emir alarak suç işlediklerini söylemeye başlayınca, sıkıştılar, istifa ettiler” diyor. İlginç bir süreç yaşıyoruz, sonumuz hayırlı olsun…
Ne diyelim, “Medyaya inanma, medyasız da kalma!”
**
Sevgili okurlar, bugün dikkatinizi Mersin’e çekmek istiyorum. Son birkaç yıldır tanıdığım inşaat işçisi, kalfa, usta vs.’nin önemli bölümü Muğla, Mersin, Antalya yöresinde çalışıyordu. Meğer Akdeniz sahilinde harıl harıl inşaatlar yapılıyormuş. “Turizm” bölgesi ilan edilen yerlerde yaz aylarında inşaat yasak. İnşaat kış aylarında yapılıyor. Ama Mersin kıyılarında, yüksek sıcak ve neme rağmen her köşe başında bir inşaat devam ediyor.
Ancak bu inşaatlar, bildiğimiz otel, tatil köyü inşaatları değil. Genelde konut ve yazlık. Bu “yazlık”lar da bildiğimiz türden; İstanbul’da, Bursa’da, Ankara’da yaşayan, yazın bir-iki aylığına kalmak için yaptırılan “yazlıklar” değil. Galiba, bu tür yazlıklarda belli bir doyum var. Hatta kişisel olarak yazlık yaptıranların bundan pişman bile olduklarını sanıyorum. Zira birkaç aylık deniz keyfi için yazlık ev yaptıranlar, her yıl evin tadilatı vs. için ödemek zorunda oldukları paradan ve tatilini hep aynı yerde yapmış olmaktan şikayetçi. Örneğin, özellikle Bodrum civarında “maliyet fiyatına” satışa hazır binlerce yazlık var.
Akdeniz sahilinde turizm, otele dayanıyor ve “otel”lerin başkenti Antalya. Yazlıkçıların başkenti de Muğla… Mersin’de ise yeni bir tarz var: Çoğu yöre insanı tarafından, ticari amaçlı olarak yaptırılan yazlıklar. Diyelim ki, Mersin’in en turistik bölgesi kabul edilen Kızkulesi’nde 50-60 bin liraya 2 oda 1 salon yazlık edinebiliyorsunuz. Bu yazlığı da geceliği 80-100 liradan kiraya verebiliyorsunuz. Turizm sezonunu 3 ay olarak düşünseniz, bu da yıllık 7-9 bin lira gelir demek. Anamur’dan, Silifke, Erdemli’ye doğru yaz hareketliliği otellerde yoğunlaşmıyor. Zaten fazla otel de yok. Ortalıkta pek yabancı turist görünmüyor. Ancak bu gölgedeki “turist” yerli turist. Ankara ve doğusundan, Doğu ve Güneydoğu’ya kadar geniş bir bölgede vatandaş tatil için buraları tercih ediyor. Buradaki “yazlık”ları kiralıyor ve tatil yapıyorlar.
Ciddi bir sanayi faaliyeti olmadığı için denizler temiz. Ulaşım şaşırtacak şekilde kolay. Mersin-Adana-Akşehir arasında otoyol var ve örneğin Ankara’dan Erdemli’ye 5-6 saatte gitmek insanı şaşırtıyor. Toros dağlarının altına bir kilometreyi aşan çok sayıda tünel yapılmış, dağ artık bir engel olmaktan çıkmış. Yine bir kilometreyi aşan viyadüklerden geçerken, insan İstanbul Boğaz köprüsünden geçiyormuş hissine kapılıyor.
Mersin, yıllar önce 52 katlı oteliyle dikkat çekmişti. O kadar olmasa bile sahil boyunca sürekli çok katlı binalar yapılıyor. Yeni konutların nerdeyse tamamı 10 katın üzerinde. Bu haliyle Akdeniz kıyısının bu bölümü “Bodrum evleri” ile tezat oluşturuyor.
Ekonomisinin merkezine turizmi oturtan Yunanistan’daki yapılaşmaya benzeyen Bodrum tarzı yapılaşma, Mersin’de yerini sahil boyu uzanan yüksek katlı binalara bırakmış. Ama plansızlık da gözden kaçmıyor. Örneğin sahile sıra sıra yapılan yüksek katlı binalar, arka sıralardaki binaların manzarasını tümden kapatıyor. Üstelik, birkaç “site”yi saymazsanız, konutlar hiç de tatil yöresi rahatlığı hissi uyandırmıyor. Otoparkları yok, ısınma sorunu yok diye yalıtım yapılmamış. Halbuki yalıtım binanın sıcaktan korunması için de zorunlu. Sonuçta, yüksek ısı, nem ve yalıtımsız ortamla birleşince günlük yaşam “klimaya mahkum” hale geliyor. Geceleri klimasız uyunmuyor.
***
Sera ve sebze çok. Ancak bolluk-ucuzluk yazları değil kışın yaşanıyormuş.
Meyvecilik gözde. Örneğin Erdemli’de, limon bahçesi mi kurmak istiyorsunuz (buralarda en çok yetiştirilen meyve limon, ama son yıllarda para etmediği için gözden düşmüş), gidip dönümü 4-5 bin liraya yer alıyorsunuz. Arazi tamamen kaya, kalker, kireçtaşı ve ormanlık, çalı görüntüsüne sahip. Bu kayaları temizlemek ve düzleştirmek için yaklaşık 15 bin lira buldozer-kırıcı parası vermeniz gerekiyor. Sonunda Antalya’dakine benzeyen kırmızı topraklı bir bahçe ediniyorsunuz.
Bahçelerin çoğunda limon, portakal, muz var. Ama sıkı durun, bugünlerde yörenin en gözde ağacı zeytin… Hem de “Gemlik tipi”… Mersin’de 4 milyona yakın zeytin ağacı varmış… Umutlar büyük.
İşin sırrı “Gemlik tipi” zeytin mi, “Marmarabirlik” tipi örgütlenme mi?
İyi pazarlar
…
…
8 Ağustos 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder