8 Mayıs 2012 Salı

EMD, "Altın Kalemler" ve yazamayan...



Geçtiğimiz hafta başında Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) 25. kuruluş yılı nedeniyle Ankara Hilton Oteli’nde düzenlediği “Altın Kalemler” ödül törenine katıldık. 4 bakanın katıldığı gece, bana Ankara’nın ekonomide tek sesliliği iyice kanıksadığını düşündürdü. Sohbetlerde herkes bir şeylerden yakınıyor olsa bile, kürsüden çıkan aykırı sesler çok cılızdı. Tabii, tecrübeli kalemler de yazma olanağından yoksun bırakılmış…


EMD, Türkiye’de gazetelerin “ekonomi sayfaları” düzenlemeye, gazetelerde“Ekonomi Servisi” kurulmaya başlandığı ve buralarda sadece ekonomi ile ilgili gelişmeleri izleyen muhabirlerin çalıştırılmaya başlandığı 1980 sonrası Turgut Özal’lı yıllarda doğdu. 1983-85 arasında birçok gazetede ekonomi birimleri kuruldu. 
Ekonomi muhabirliğinin kurumsal hale gelmesine öncülük edenler Özden Alpdağ, Vecdi Seviğ, Taylan Erten, Muzaffer Gençdoğan, Zülfikar Doğan, Ercan Deva, Nursun Erel gibi isimlerdi ve derneğin kurucularını da bunlar oluşturdular. Bu grup çok sayıda ekonomi muhabiri ve yazarının yetişmesini sağladı. Ben de bu isimlerden Vecdi Seviğ’in başında bulunduğu A.A. Ekonomi Haberleri Müdürlüğü’nde yetişmiş bir gazeteci olmaktan hep gurur duymuşumdur. Öyle ki, üniversitede 4 yılda gördüğümüz onca ekonomi dersine rağmen işe başladığımda tamamen boş olduğum hissine kapılmış,  bir seneden kısa bir sürede, 4 yıldakinden daha fazla yol kat ettiğimi fark etmiştim. Çalışma arkadaşlarım,  Nursel Gürdilek, Semra Cora, Maruf Buzcugil, İdris Adil, İsmet Hazerdağlı, Nevzat Ozan, Aytül Gürtaş, Orsoy Girgiç, Levent Sanin (toprağı bol olsun, bizim akıcı Fransızca ve İngilizce konuşup, çok hızlı daktilo kullanan Galataraylı abimiz) ekonomi basınının gözde kalemleri olmuştur.  
Kişisel olarak ekonomi muhabirliğini, ayrıcalıklı olmasa da hep özel bir yere koymuşumdur. Zira bana göre toplumu, olayları ve olguları anlamanın en kestirme yolu, konunun ekonomik boyutunu kavrayabilmektir. Ekonomik boyutu kavranamamış bir konu, bence hiç kavranamamıştır. Bu yüzden de ekonomi muhabirlerinin sadece ekonomi değil, iç-dış siyaset, hatta asayiş vs. olayları daha doğru kavrama potansiyeline sahip olduğunu düşünmüşümdür.
Örneğin bana göre, liderlerin günlük lafları, polemiklerini öne çıkaran,  “şu şuna şunu dedi, şöyle dedi” retoriği içinde gazetecilik yaptığını sanan politika yazarı sürekli sürprizlerle karşılaşacak, hep şaşkına dönecektir, geleceğe ilişkin varsayımda bulunamayacaktır: Çünkü olayın maddi, ekonomik temellerinden ve aslında olayları yönlendiren asıl saiklerden bihaberdir. Yani, bizde genel olarak her şeyi ekonomi, maddi hareketler belirler gibi bir varsayım vardır.

EMD’nin Hilton’daki ödül töreninde Maliye Bakanı Şimşek, AB Bakanı Bağış, Enerji Bakanı Yıldız,  Kalkınma Bakanı Yılmaz kısa birer konuşma yaptı, ödül verdiler. Tabii burası Ankara, başkent… “İş ve ekonomi dünyası” deyince, öyle Bursa, İstanbul gibi büyük işadamları, holding patronlarını düşünmeyin. Törenin ağır konukları örneğin Merkez Bankası’ndan bir başkan yardımcısı, Ankara Sanayi Odası, esnaf teşkilatı TESK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği başkanları oldu.
Bu tür toplantılarda, mikrofonu kapan politika yapmadan duramaz… Bakanlar, beklendiği gibi ekonomi muhabirlerine “ekonomi tıkırında” dediler. 
Dikkat ettim, çiftçi, esnaf kesiminden alıştığımız “hep üvey evlatız” sitemleri tarih olmuş. Mikrofondan tek aykırı ses Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin’den geldi. Yetkin’in vurgusu ise hükümetin tarım politikası falan değildi. Yetkin, “iktidar yalakalığı”na sinirlendi… “Biz doğruya doğru, yanlışa da yanlış deriz, kimseden çekinmeyiz” dedi, hafiften dayılandı.
Anlaşılan o ki, AKP hükümeti ekonomi dünyasından tam destek görüyor. Özel sohbetlerde yakınma çok. Ama mikrofonda bunlar söylenmiyor. En azından, iktidarı muhalefetten daha güvenilir buldukları kesin.    
Dikkatimi çeken en önemli şeylerden birisi ise şu oldu: Karşımızda 25 yılı geride bırakmış, “gümüş yılı”nı kutlayan bir meslek örgütü var.  Ben de başından beri bu grubun doğal bir parçasıyım. Ancak ilginçtir,  toplantıda eskilerden tanıdık sadece bir-iki kişinin ekonomi yazmaya devam ettiğini fark ettim. 
Meslekte 25 senesini doldurmuş, engin tecrübelere sahip, bugün de büyük bir enerjiyle üretken olmaya devam edecek arkadaşların bir şekilde mesleklerini icra edemez hale gelmeleri ne kadar üzücü…
Bana sorarsanız, bunun faturası sadece bana, meslektaşlarıma çıkmıyor; bu topluma çıkıyor… Ekonomiye, iş dünyasına, sanayiciye, esnafa, üretene, kısaca ülkeye çıkıyor… Türkiye gören gözünü, duyan kulağını, yazan kalemlerini kaybediyor, diye düşünüyorum…

İyi pazarlar. 
07 MAYIS 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder