10 Eylül 2012 Pazartesi

‘Buraya kadar’ mı?



Sadece siyaset değil, ekonomide de sıra dışı bir dönem yaşıyoruz. Siyasi iktidarın küresel uyumla ve ipleri küresel güçlere teslim etmesi ile sağlanan onca “başarı”ya rağmen ekonomide “yerinde sayma”yı başarabilmek bile zorlaşıyor. Örneğin, otomotiv “frene basıyor”, Bursa’da konut satışları düşüyor.


Sevgili okurum, geçtiğimiz hafta güzel ülkem adeta can pazarı oldu. Kah cephanelik patladı, kah denizde kaçak mülteci teknesi battı, kah adına hala “terörist faaliyet” demekle ısrar ettiğimiz kör kavgada askerlerimiz, gençlerimiz can verdi.
Hiç kuşkusuz, ateş düştüğü yeri yakıyor ve “yanan” yüreklerin sayısı hızla artıyor. Normal, demokratik bir ülkede bunların her birisi, bakanları, hatta hükümetleri götürecek büyük skandallardır. Neredeyse skandalsız günümüz geçmiyor.
Ancak kimsenin tındığı yok.
Bunun nedenini toplum bilimciler, siyasiler araştırmalı bence.
İşin bir yanı, kamuoyunun o makamları işgal edenleri alaşağı etme mekanizmaları sorunlu. Diyelim ki, bir vatandaş veya sivil toplum örgütü veya medya toplu olarak 25 askerin ölümüne yol açan patlama ile ilgili Milli Savunma Bakanı’nın istifasını istese ne olur? Kabinenin diğer üyeleri ve Başbakan, kamuoyunu tatmin edecek bir davranışta bulunma yerine derhal buna kalkanları vatan haini ilan edip, bakanına mı sarılır sıkı sıkı?
Olmuyor, olmuyor…
Üstelik şimdi iktidar partisi, hala en güçlü parti…
AKP’yi sevmeyenler bile muhalefet partilerine bakıp, tercihini AKP’den yana yapabiliyor…
İktidar partisinin 10 yıldır artarak süren desteğinin altındaki şey, ekonomi…
 Bakınız, Türkiye’yi yönetenler neredeyse son bir asırdır, ideoloji olarak batıdan, liberalizmden yana olsalar da hep batının emperyalist büyüklerine mesafeli yaklaşmışlardı. Bağımsızlığın İngiliz, Fransız, İtalyan vs. batılı kapitalist ülkelere karşı kazanılması da bir etkendi.  1980’lerin Özal’ına kadar “liberalizm”, “kapitalizm” kimsenin kendisini yakın hissettiği şeyler değildi. “Burjuva” dendi mi, zenginlerimiz alınır, hakaret sayardı
Karma ekonomi”, “İthalat İkamesi” gibi, sosyalist dünya ile kapitalist dünya arasında durmaya çalışan; ne kapitalist, ne sosyalist olan, bu nedenle de verimlilikten uzak, tuhaf bir ekonomiye sahip olmuştuk.
Özal ile birlikte liberalizmin zembereği boşaldı ve Erdoğan döneminde, küresel ekonomi ile bütünleşme tamamlandı.
Eskiden ekonomide “başarı” demek, ülke ihtiyaçlarına göre her sektörde planlama yapmak, ülke kaynaklarını planlı, doğru harcamaktı, üretimi ve bolluğu sağlamaktı.
Şimdi “başarı” demek, ipleri tamamen “piyasaya”, küresel oyuncuların eline teslim etmek, bunun için gerekli bütün tedbirleri almak demek…
Açıkçası bu süreç ekonomide ve maddi refahın iyileşmesinde gözle görülür bir canlılık da sağladı… Artık insanlar, cebinde parası varsa her şeye sahip alma olanağına sahip. Memlekette yok yok. En son model IPhon’lar ABD ile aynı anda buradaki marketlerde satılıyor.
Para sıkıntısı yok; hazine garantisi de varsa, istediğiniz kadar borçlanabilirsiniz. Yol, köprü, baraj, hatta toplukonut, kanalizasyon dahil her türlü iş zaten dış borçlarla yapılıyor.
Borçlanabildiğiniz sürece önünüzde engel yok…
Ama “küçük” bir sıkıntı var! Hem devlet, hem de vatandaş gırtlağına kadar borçta...
Bakınız, vatandaş en çok konuta ve arabaya borçlanıyor…
Ama artık borç yiğidin gırtlağında…
Araba pazarı daraldıkça daralıyor.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre, sektörde pazar Ocak ayında yüzde 34.2, Şubat ayında yüzde 29.6, Mart ayında yüzde 17.2, Nisan ayında yüzde 18.9, Mayıs ayında yüzde 12.1, Haziran ayında yüzde 12.9, Temmuz ayında ise yüzde 1.17 daralmış.
Otomotiv artık Bursa ekonomisinin kalbi…
Avrupa pazarının daraldığı bir ortamda iç satışlar da düşünce, fatura hemen geliyor.
Nisan-Mayıs-Haziran dönemi, konut satışlarının en yüksek olduğu dönemdir… Ama bu yıl, bu aylarda Bursa’daki konut satışları TUİK verilerine göre yüzde 5 azalmış.
Ankara’daki düşüş yüzde 15. Demek ki “memur kenti” başkentte de işaretler iyi değil. Bakmayın onlarca “residens” inşaatı başlamasına, binlerce konut satış bekliyor.
Borç gırtlaktaysa, kazancın da eriyorsa evlerin arabaların cazibesi seni ilgilendirmiyor…
Bazen kendi kendime soruyorum:
Acaba memleketin yangın yerine dönmesi, artan çatışma ve şehit haberleri, reformistliği terkeden hükümetin muhalefete karşı hırçınlaşması, ekonomideki tıkanmanın bir işareti mi?
Yani “buraya kadar” mı?
İyi pazarlar.

10 Eylul 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder