8 Ekim 2012 Pazartesi

Vatandaş istemezse savaş olur mu?

Başkent Ankara, “tezkere” gündemli bir hafta geçirdi. Sanki dört gözle beklenen bomba Suriye sınırındaki Akçakale ilçesine düştü, yeni bir takvim işlemeye başladı... TBMM’den jet hızıyla bir tezkere geçti ve hükümete, yurt dışına (yani Suriye’ye) asker çıkarma, operasyon yapma yetkisi verildi. 

Tezkere tamam da, şimdi ciddi ciddi Türkiye Suriye ile savaşa mı girecek?
Bu sorunun yanıtını, “Padişah” yakıştırması yapılan Başbakanın bile bildiğini sanmıyorum.  Tezkereler bugüne kadar hep Kuzey Irak’ta operasyonlar yapmak için veriliyordu. Bir kez Irak ile (Saddam dönemi) fiilen savaşmak için girişimde bulunulmuş, ancak o ünlü “1 Mart Tezkeresi” meclisten geçmemişti.
Hükümet yine Ak Parti hükümetiydi, ama bu sefer adeta “1 Mart’ın rövanşı” alındı,iktidar partisi fire vermedi, MHP’nin de desteği ile tezkereyi kolayca çıkarttı.  
Şimdi ne olacak?
Bir yandan şöyle düşünüyorum: “Hükümet Suriye ile savaş falan istemiş olamaz. Ama önce bir savaş uçağının düşürülmesi, arkasından Akçakale’ye bomba atılması ve 5 kişinin ölümü üzerine,  Esat yönetimine ufak bir karşılık vermek, küçük bir misilleme ve esas olarak caydırıcılık amacıyla bu meclis kararını çıkarttı. Ama bu savaşın bir mantığı olmadığını hükümet de bilir. İyi oldu. Saldırırız ha, deriz Esat da tırsır, bir daha sınır bölgesinde Türkiye toprağına bomba atmaz. Savaş falan olmaz.”.
Bir yanda da bakıyorum, hani sığınmacılık insani bir durumdur, insanlar silahtan bombadan kaçmak için sınırına dayanmışsa bir tekme de sen vuramazsın, eyvallah. Ama Özgür Suriye Ordusu adı altında resmen Suriye’de karışıklık çıkaran bir gruba barınma, kamp, lojistik sağlamak…
Türkiye’nin bunu yapması için Esat yönetiminin baskıcı olması, “kendi halkını katletmesi” acaba yeter ki miydi?
Sonra “5 yıldızlı mülteci kampları”…
Depremzedelerden esirgenen imkanların bunlara sağlanmsı…
Suriye’den gelenler arasında “Bize aylık maaş ve barınma sözü verildi” sözleri…
Hatta Katar ve Suudi Arabistan krallarının bu silahlı gruplara destek için Türkiye’ye “avans” olarak 10 milyar dolar para ödediği haberlerinin hala yalanlanmamış olması.
Mülteci kampı denen yerlerde askeri eğitim verildiği iddiaları ve kamplardaki abartılı “güvenlik”…
Bunların bir mantığı var mı?
Ama bunlar oluyor ve Suriye’ye karşı söylem sürekli sertleşiyor…
Ortak Bakanlar Kurulu toplantısı ve vizelerin kaldırılmasından, 2 yıl sonra savaş hazırlığına gelinmesi…
Sanki ülkemiz sessiz sedasız, ama kararlı bir şekilde bir yere sürükleniyor.
Psikolojik olarak buna hazırlanıyoruz…
Gazetede Özgür Suriye Ordusu denilen çapulcu takımın başındaki adam poz veriyor: “Türkiye’nin sınırını koruyoruz”!
Hadi ordan! Sınırımızı korumak sana mı kaldı…
Gazete de manşetten verdiğine göre, bu kopuk takımını çok önemsiyor.
Sonra, sınırda Suriye’nin askeri hedeflerine doğru yapılan atışlar ve  “Vurduk”manşetleri…
Savaşa karşı çıkanlara “Esatçı” yaftasının yaygınlaşması..
Bugün bile, meclisten izin alınmış olmasına rağmen, ben hükumet üyesi bakanların,Ak Partili milletvekillerinin büyük bölümünün, Suriye ile savaşa girmek için çok istekli olduklarına inanmıyorum…
Topraklarımıza bomba atılmasına sessiz kalamayız” açıklaması elbette değerlidir.
Akçakale’de 5 kişinin canından olmasına tepki de haklıdır.
Ama ortalama bir vatandaş, 'devletin 3-5 kişinin intikamını almak için savaşa gireceği' iddiasını yutmaz...  
Üstelik de Edat yönetiminin olayı kaza diye açıklaması ve özür dilemesinden sonra.
Yetmedi, Esat, uçaklarına Türkiye sınırına 10 kilometreden fazla yaklaşmama talimatı verdi.
Çünkü Esat, Türkiye ile savaş istemez; savaşın en azından, kendisi açısından felaket olacağını bilir.
Ama birileri yavaş yavaş memleketi bir bataklığın içine çekmeye çalışıyor gibi hissediyorum.
Böyleyse,  olay çok ciddi; zira siyasi iktidarı kafaya almışlar.
Sırada, sağ, muhafazakâr, milliyetçi kitle var.
Dikkat ediyorum, Hatay’da, Akçakale’de vatandaşlar, savaş istemiyor, biber gazı ve cop yeme pahasına sesini duyurmaya çalışıyor.
Şimdi siyasi iktidar kendi vatandaşını mı dinleyecek, yoksa küresel güçleri ve petrol zenginlerini mi?
İyi pazarlar.


8 Ekim 2012
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder