“Yalıtım” deyince, öyle toplumsal bir yalıtma ya da yalıtılmışlıktan falan dem vurmuyorum. Şu, binaların dış cephesine yapılan köpük, harç, mala, çivi ve sıvayla yapılan yalıtım işinden sözediyorum…
Memlekette çarkların nasıl işlediğini görmek için meğer onca cilt kitap okuyup feylesof kovalamaya gerek yokmuş! İnanın bana, topu topu birkaç haftada başınıza gelecekler hepsinden daha açıklayıcı oluyor!
Nasıl mı?
Buyurun okuyun…
Ankara’da yaklaşık 300 ailenin yaşadığı bir sitede oturuyorum. Komşular sağolsun, hani emekli, işi gücü yok, zamanı bol diye beni yönetici seçtiler. Malum bu ara sitelerin en moda işi yalıtım… Harıl harıl iskeleler kuruluyor, insanlar borçlanıyor, kredi çekiyor, taksit ödüyor. Doğrusu yalıtım hem doğalgaz faturalarının hafiflemesi hem de binanın korozyona karşı korunması bakımından güzel bir şey. Bir yanıyla da zaten 2017’den itibaren binalardan enerji belgesi isteneceği ve gaz, elektrik fiyatlarında fark gözetileceği için, zorunluluk gibi.
Piyasada çok büyük bir rekabet var. İrili ufaklı yüzlerce kuruluş bu işe soyunmuş. Her boya firması paket uygulamalar düzenlemiş. Malzeme üretimi büyük markaların kontrolünde olduğu için belli bir standart tutturulmuş. Gerçi revaçtaki EPS mantolama levhalarının Avrupa’da terk edildiği, Almanya ve Fransa’da yeni teknolojiler uygulandığı, yani bizdeki “köpük” montalama işinin demode kaldığı söyleniyor, ama şimdi konumuz bu değil…
Sitemizdeki konutların 200’ü 8 adet apartmanda. Kalanı dubleks bahçeli ev durumunda.
Site yönetimi Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi. Bu kanuna kalırsa, site yönetiminin yazılı izni olmadan hiçbir yerde yalıtım yapılamaz. Fakat dublekslerin yarısında yalıtım yapılmış, kimseden de izin falan alınmamış.
Bırakın yalıtımı, apartman ve site yönetiminin Anayasası sayılan Yönetim Planı'nda "mesken" olarak gösterilen yerlere adam gidip işyeri açıyor. Bu da yetmiyor belediye buraya işyeri ruhsatı veriyor. Yani ortada bir yasa var ama, onu uygulamaya kalktığınızda size sahip çıkan yok. Paran ve sabrın varsa mahkemelerde senelerce uğraş... Neyse onu da geçelim.
Yalıtımda asıl iş apartmanlarda.
Ortalıkta ciddi paralar dönüyor.
Yalıtım kararı alınır alınmaz, bazıları bundan vazife çıkarıp hemen kendilerine "iş yaratmaya", komşuları kafaya almaya başladılar. “Biz ayrı yapacaz”, “Özel yaptıracaz”, “Biz herkesi beklemeyeceğiz” lafları arasında bir baktım ki apartmanın birisinde iskele kurulmaya başlamış bile.
Yönetim olarak yalıtımın ortak yapılmasını istediğimi, bunun maliyetleri düşürebileceğini, sakinlerin çıkarına uygun olacağını, ayrıca sitede boyanın, sıvanın vs. uyumlu olacağını söyledim. “İşin kime, kaç liradan verileceğine apartman temsilcileri ortak karar versin”, “Her şey açık şeffaf yürüsün, suistimal olmasın” dedim.
Bununla da “Herkes istediğini yapsın, bana ne, karışmam” demek istememiştim.
“Yönetim izin verdi” diye bir aparmanı örgütleyen bu uyanık komşum, herkesten taahhütname toplamış, borçlandırmış, işi bir firmaya vermiş… Sözleşme yapmış. Benden habersiz. İddiaya göre, işi alan şirket ondan para almayacakmış! Bir kaç ayda kotarılacak güzel para...
Ama sonuçta yalıtım yapılacağı için seviniyordum.
Meğer ben suç işlemişim! Yalıtım işini sadece ben yaptırabilirmişim! Bu yapılan suçmuş!
“İnşaatı durdurmam gerekiyor”muş!
Ama geçmiş olsun, çoktan başlanmış, imzalar atılmış…
Filmin en heyecanlı sahnesine gelelim…
İşin patronu (doğrusu hamalı ) ben olacağım için firmalardan cazip teklifler geliyor:
“- İşi alırsam senin ev benden… ”
- Ama ben yalıtım işini kendim halletmiştim, sağol.
- Ya lafı mı olur abi. Canın sağ olsun, çekeriz altına bir sıfır araba.”
Sonuçta 1 milyon liranın üzerinde bir iş söz konusu.
Yüzde 5’ini rüşvete verse 50 bine patlar.
Adam için çok ballı bir iş!
Şimdi meseleyi birkaç şirket sahibinin ahlaksızlığı sanıyorsanız, çok yanıldınız dostlar…
“Piyasanın kuralı”ymış!
Çark böyle dönüyormuş!
Siz doğrucu Davut olursanız şirket “salak”, “iş bilmez”; hakkını koruduğunuz insanlar da “mıymıntı, enayi” damgası vuruyor.
“Kardeşim rüşvet falan istemiyorum, ama günün şu kadar saatini size koşturuyorum. Emeğime bir ücret istiyorum” demeye kalkarsanız, herkes afallıyor: “Bak bak, adam açık açık yemek istiyor…”
Hani çarklara uymaktan başka çareniz yok.
Sen de “rüşdünü ispatlamaya” zorlanıyorsun!
Siyaset mi? Aman uzak durun…
Onlara sorarsan, bu işin demokrasiyle, sağla solla, memleketin yönetimiyle, siyasetle ne alakası var?
Rüşvet, yolsuzluk, haksız kazanç Allahın emri!
İyi pazarlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder