22 Ekim 2014 Çarşamba

IŞİD mi laiklik mi?


İnsanın “Ne Kobani’yımiş be!…” diyesi geliyor. Tam bir turnusol kâğıdı oldu. Birkaç haftada memlekette pek çok şey hakkında; birçok çevrenin, siyasi grubun ve de tabi siyasi iktidarın rengini açığa çıkarıverdi.

Örneğin kendi payıma şu İslam Devleti (IŞİD) barbarlarının caniliğini gördükçe laikliğin, sahip olduğumuz en büyük hazinelerden birisi olduğunu fark ettim. Ne mutlu bize ki eksiklikleri, sorunları olsa da laik bir ülkede yaşıyoruz.
Kobani’deki IŞİD caniliğini protesto etmek için yapılan gösterilere polisin müdahalesi ile başlayan olaylarda yaşamını yitirenlerin sayısının 40′ın üzerine çıkması, iç savaş provokasyonlarının yeniden sahneye konması, sıkıyönetim manzaraları, güvenlik güçlerinin göstericilere “düşman” algısıyla yaklaşması, zaten Kobani’nin pek çok bakımdan hassasiyetini herkesin gözleri önüne sermişti.

Medya haberin, gerçeklerin değil psikolojik savaşın alanı halinde geldi.
Bu olayı toplumun geniş bir kesiminin “Bakın yine anarşistler sokakta yakıp yıkmaya başladı, polisleri şehit ediyor, yakıp yıkıyor”algısı ile çareyi sıkıyönetimde, PKK’cıları ipte sallandırmada bulduğunu anlamak zor değil.
En azından siyasi iktidarın ve “devlet”in, yapılan açıklamaların tersine “özgürlük/güvenlik” dengesinde hep kantarın topuzunu güvenlikten yana kaçırması; “misliyle karşılık verme”, “bir yakarlarsa yerine 10 TOMA alırız” açıklamaları, onca kişinin polis kurşunu ile ölmesine rağmen tek bir polis hakkında soruşturma açmaması ve el altından “Hizbullah” vs. kamuflajlı paramiliter grupların sokağa salınmasına bakılırsa, en azından son 40 senede devlet yönetme biçiminde arpa boyu yol kaydedilmemiş olması, asıl üzücü olanı…
Ama arkadaş, bizleri yönetenler hatalı olunca bütün vatandaşlar da mı kör, sağır, dilsiz olur…
Önceki akşam Balıkesir Akçay’da ekmek arası balık yapan bir yerdeyiz. Yan masada iki bayan oturuyor. Görüntüye; kısa kesilmiş saçlar, makyajdan uzak, spor kıyafete, sanat ve edebiyattan bahsetmelerine bakarsan özgüveni çok yüksek, özgürlüğüne düşkün, okumuş/entellektüel ve de düşüncelerini başkalarına anlatmaktan zevk duyan kadınlar…
Ne konuştuklarını pek anlamadım. Ama birisinin dediğini net duydum: “IŞİD mi PKK mı… Bence PKK. Yani asıl düşman PKK. Varsın şu IŞİD gebertsin hepsini. Onlara (IŞİD’i kastediyor) destek olmak lazım.
Konuşuyorlar, İşçi Partisi’ndeymişler, aslında (ildeki) yönetici Bayan X’e zerre kadar güvenmiyor, çıkarcı buluyorlarmış ama yine de Perinçek en büyük lidermiş, vs. vs.
İçimdeki şeytanı susturamasam şunu soracaktım bu bayanlara: “Şu anda karşınıza iki kişi çıksa, birisi PKK militanı, diğeri IŞİD militanı… Size PKK militanı ne yapar, IŞİD militanı ne yapar/veya yapmak ister?”
Ya arkadaş, PKK’cı ne yapar bilmem ama IŞİD’çiler bu iki kadının kıyafetine bakıp oracıkta kafir olduğuna karar verir, öldürünce cennete girecekleri inancıyla namluyu beynine dayar, “Allahu ekber” çekip, oracıkta katlederdi…
PKK’ya kızıp destek verdiğin şeye bak…
Sevgili dostlar, bu köşede bizde laikliğin “çakma” olduğunu, iyi işlemediğini, bunun her zaman iç barışı tehdit etme potansiyeli taşıdığını yazıp durdum… Ama sonuçta aksaklıkları da olsa Türkiye laik bir ülke… Şu İŞİD’in caniliklerini gördükçe laik bir ülkede yaşamanın ne büyük bir şans olduğunu fark ettim.
İnternette onlarca video paylaşmışlar.
Adamlar sanki adam öldürmüyor, ibadet ediyor!
Koyun keser gibi adam katletmeyi ibadetten sayıyorlar…
Örnek, propaganda için internette yayımladıkları bir video:
Durduruyorlar kamyonları, indirip yere çöktürüyorlar 3 şoförü, kamyon tekerinin dibine:
“- Yatsı namazı kaç rekaat?
- İki rekaat… (Emin değiller, bilmiyorlar)
-Sizin mezhebiniz ne mezhebiniz?
- Biz üçümüz de Nusayriyiz. Biz garibanız ağam. Şoförüz. Namaz bilmeyiz. Kılmaya fırsatımız da olmaz. Bırakın gidelim, bir suçumuz yoktur.
- Alevimisiniz yani? (Çevredeki arkadaşlarına işaret ediyor)
- Evet ağam. Üçümüz de.
- Tamam anlaşıldı. Kalkın ayağa, gelin.
Sakallı militan üç kamyon şoförünü on metre uzağa yolun kenarına götürüyor. Diz çöktürüp sırtını döndürüyor. Elindeki silahla rastgele ateş ederek yaralıyor, yerde kıvrılmalarını seyrediyor. Bundan zevk alıyor anlaşılan ve sonra öldüklerinden emin olduktan sonra silahı otomatiğe bağlayıp, tarıyor.”
Üç kamyon şöförü oracıkta can veriyor, bedenleri kan içinde kasılmalarla duruluyor...
Fonda Arapça bir dua sesi…
İşte şeriat şeriat dedikleri bu!… 
Kimsenin can güvenliği yok…
Kimsenin başka bir şeye inanma, başka şekilde ibadet etme veya etmeme gibi bir şansı yok…
Bunların şeriatı hep garibana, fakire, güçsüze...
Memleketi soyup soğana çeviren, servet içinde yüzen Arap şeyhlerinin, pazardaki tezgahtan tek bir muz çalan çocukların kolunu şeriat diye kestirdikleri bir düzenin adamları bunlar...
“Gerici” falan diyoruz ya…
Bunlar gericiği falan aşmış… ta Ortaçağ’ı da geride bırakmışlar…  
Tam ilkelliğe, barbarlığa, Vikinglere gitmişler…
Hâlbuki aradan asırlar geçti. İnsanlık ne büyük iç kavgalar verdi, devrimler karşı devrimler oldu. Medeniyet, bilim, uygarlık diye birşeyler oldu; birey, özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi gibi şeyler oldu. Sen, değil onun kafasını kesmek, ona ait bir eşyaya bile zarar veremezsin kardeşim… 
Yasa, Anayasa, yargı, meclis, cumhuriyet diye birşey var ya…
Ohaa” yani!
Bu katil sürüsü kendini tanrının yerine koyuyor.
Anadolu’dan benim masum, temiz kalpli insanımı “şehit olmaya”, “cihat”a, “islam için kıyama” çağırıyor…
Henüz bu oltaya gelenlerin sayısı birkaç bin civarındaymış…
Türkiye’de dindarlık, muhafazakârlık yaygınlaşıyor, devlet bundan faydalar umuyor.
“Ilımlı islam“, batılı emperyalistlerin çıkarına uygun bir model olarak destekleniyor.
Ama iş İslam Devletine, “şeriat”a dönünce neler olabileceğini IŞİD’e bakarak görebiliriz.
PKK’ya kızmak için pek çok nedenimiz var. Ama hiçbir şey IŞİD’e sempati beslemek gibi ağır bir vebalı hafifletmez…
Mesele, sözkonusu olan, bence laikliğimizdir…
Farklı inanç kesimlerinin bir arada karşılıklı uyum ve saygı içinde yaşamasının teminatı laikliktir…
Ne mutlu ki, Türkiye’de hala bir laiklik var.
Ama kritik dönemler yaşıyoruz ve bütün dileğim toplumun uyanık olmasıdır.

İyi pazarlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder