Başkent gündeminin çok gerisinde kalsa da bütçe maratonu başladı. Hükumetin TBMM’ye sunduğu 2015 yılı bütçe tasarısı muhalefetin tepkisini çekiyor. Eleştiriler, bütçe yine sağlığa, eğitime, altyapıya değil sermaye kesimine gidecek, silahlı kuvvet ve “güvenlik” ciddi kaynak artışları ile şımaracak “polis devleti” ve diktatörlük gelecek minvalinde… Ancak son dış borç verileri çarpıcı bir durum ortaya çıkardı:
Türkiye bu gidişle devletin yıllık geliri kadar dış borç ödeyen bir memleket haline geliyor!
Maliye Bakanı Şimşek’in açıkladığı bütçe tasarısı 2015 yılında toplam 499,5 milyar lira Bütçe Geliri öngörüyor. Bir yılda ödenecek dış borç miktarı ise 167 milyar dolar, yani bizim paramızla (167X2,3) 384 milyar lira…
Yani, devletimizin toplam gelirlerinin yüzde 77’sine yakın bir para kadar dışarıya borç ödeyeceğiz!
Önce TCMB’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı dış borç verilerine bir bakalım:
“Ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın, vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç” toplamı, 167 milyar ABD doları. Bu borcun yüzde 14,6’sı kamu, yüzde 84,3’ü özel sektöre ait. Dış borcun yüzde 52’si dolar, yüzde 33,5’i Euro, yüzde 11’i TL…
“IMF borcu sıfırlandı” diye memleketin artık dış borca çalışmadığı algısı yaratanlar özel sektörde dış borçların gırtlağa dayandığını görmezden gelebilir; ama şimdi borç ödeme zamanı!…
Bir yılda 167 milyar doları bulup ödemek o kadar kolay değil… Öncelikle, ekonomide zaten yaşanan durgunluklar ve yavaşlayan çarklar nedeniyle özel sektörün durumu pek parlak değil.
Ama bu da yetmiyor. 167 milyar doları bir yılda piyasadan toplayıp dışarı vermek, dolar kurunu gümleteceğinden, “cari açık kapatmak için” dışarıdan en az 45 milyar dolar kaynak bulma zorunluluğu var…
Bu da bir yıllık dış borç çevrimi için gerekli dış kaynağın 212 milyar dolar olması demek. Bu miktar ise (487 milyar lira) devletin 2015 yılı için 500 milyar liralık bütçe gelirlerine yakın bir rakam.
Sevgili okurum, son 12 yılda ekonomideki “başarı”nın çoğu “sıcak para”, kısa süreli vurgun hedefleyen yabancı sermaye girişinden kaynaklandığını; ekonominin tamamen “küresel sermayenin”, global çarkın bir parçası haline geldiğini, bunun artan dış borç ve sonuçta memleketin kaynaklarının dışarı aktarılması anlamına geldiğini; yüksek büyüme oranlarının ise gelir dağılımında adaletsizlik ve yer altı yerüstü kaynaklarının (buna Anadolu insanının işgücünü de ekleyin) yabancı sermayenin hizmetine gireceğini bu köşede anlatmaya çalıştım. Rakamları gösterip “Memleket ele çalışıyor” diye başlık bile attım!
Artık yıllık bütçesi kadar dış borç ödeyen bir ülke oluyoruz!
“Borç yiğidin kamçısıdır”, “Borç aldıysan iş yapmış, kazanmışsındır” gibi açıklamaların giderek inandırıcı olmayacağı bir eşiğe doğru hızla gidiyoruz.
Hissettiğim şey şu: Bu ekonomi politikaları “demokrasi” sınırları içinde sürdürülemez!
Bu yüzden TBMM Başkanlığına verilen 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın pek çok açıdan ele alınması, yorumlanması gerekiyor. Siyasi partiler dahil herkes buna kafa yormalı.
Devlet vergi toplarken daha çok hangi kesimlerin üzerine gidecek?
Kimlerin ödeyeceği vergi azalacak, kimlerin ödeyeceği vergi artacak?
Toplanan vergilerden aslan payını kimler alacak? Kime “kemer sık” denecek, kimler desteklenip sübvanse edilecek? vs. vs...
Hepimizin yüreğini ağzına getiren Kobani’deki IŞİD protestoları, görmeye başladığımız kaos işaretleri Türkiye’nin gerçekten kronik sorunlara artık bir neşter atması zamanının gelip geçtiğini gösteriyor.
Bu “neşter” elbette memlekette birlik beraberlik, barış ve kardeşlik içinde yaşama için atılmalı… Her fırsatta ifade ettiğim, hedef “Herkesin kendini özgür ve mutlu hissettiği bir Türkiye” olmalı…
Ancak bütçe kadar dış borç ödeyen bir ülkenin, insanının mutluluğu için yapacakları şeyler sınırlı kalmaya mahkum gibi…
Ne diyelim, belki de bizi yönetenlere sadece şunu tavsiye edebiliriz: Madem soframızdaki ekmek büyümeyecekse, bari sırtımızdaki sopa eksik olsun…
İyi pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder