Sevgili okurum, hükümetin IMF borçlarını ödemesi ile çoğumuz artık bu kuruluşla ilgimiz kalmadığını, hükümetlere yön veren “IMF Reçetleri”nin tarihe karıştığını düşündük. Bu yapay algı iktidarın da işine geldi, bağımsız “milli” politikalar uygulanıyormuş izlenimi yaratıldı.
Oysa IMF (Uluslararası Para Fonu) sadece büyük döviz krizlerinde borç vererek devreye giren bir kuruluş değildir. “Banka”, hiç değildir.
IMF, ABD merkezli küresel sermayenin patronudur…
IMF, ABD merkezli küresel sermayenin patronudur…
MademTürkiye son 12 yıldır ekonomik büyümesini yabancı para girişine, sıcak paraya, küresel pazara ayak uydurma kapasitesine borçlu, o halde her zaman Türkiye’nin gidişatında da kilit rolü oynamayı sürdürecektir…
Madem büyüme için "Cari açık ekonomisi"ni tercih ettiniz, o halde onu finanse edenlere da dayı demek zorundasınız!
Madem büyüme için "Cari açık ekonomisi"ni tercih ettiniz, o halde onu finanse edenlere da dayı demek zorundasınız!
Gelelim, IMF Yönetim Kurulu’nun Türkiye ile ilgili (4. Konsültasyon) toplantısına ve toplantı sonrası yapılan açıklamaya…
Açıklama, Türkiye’nin 2010’dan bu yana gerçekleştirdiği yıllık ortalama yüzde 6 büyümeye övgü ile başlıyor. Hatırlatalım 2009 kriz yılıydı, büyüme değil yüzde 4,8 küçülme vardı. 2010’dan itibaren ekonomik büyüme sırasıyla yüzde 9,2, yüzde 8,8, yüzde 2,1, yüzde 4,1 oldu. Bu yıl ve 2015’te büyüme tahmini yüzde 3.
Rapordaki bazı veriler şöyle:
Nüfus, 74,9 milyon. GSYİH, 821 milyar dolar. Kişi başına GSYİH 10 bin 527 dolar.
2009’dan 2014’e özel sektör iç talebi yüzde 12,6’dan 0,1’e düştü.(piyasa durgun, yaprak kımıldamıyor)
İşsizlik oranı yüzde 11,1’den önce 8,4’e indi sonra 9,5’e çıktı, 2015’te yüzde 10,4 olacak.
AB tanımlı kamu açığı oranı yüzde 42’ten yüzde 32,4’e geriledi.
Cari açıkların GSYİH’ye oranı yüzde 2’den 5,8’e yükseldi. Gelecek sene yüzde 6 olacak.
“Finansal gereklilik oranı” ya da tasarruf açığı deyin, milli gelirin yüzde 18’inden yüzde 26,8’ine yükseldi. (Sürekli yabancı para girişine, yeni borca mahkumsun)
Kamu ve özel toplam dış borçların oranı yüzde 40’dan yüzde 49’a yükseldi. (borçlar kar topu gibi artıyor)
Net dış borçlanma oranı yüzde 24’ten yüzde 31’e yükseldi.
Kısa dönem borçların toplam borç içindeki payı yüzde 15,5’den yüzde 20,7’ye yükseldi.
Peki, raporun sonundaki “tavsiyeler” neler?
Rapor, çok doğru bir tespitle, özel sektörün dış borç konusundaki kırılganlığına dikkat çekiyor…
"Aman, tasarruf” diyor IMF… Özellikle de özel sektöre...
Eee malum bu dönemde dış borçlar devletten özel sektöre doğru kaydı…
Asıl borç yükü özel sektörün sırtında...
Asıl borç yükü özel sektörün sırtında...
Özel sektörün bu yıl ödeyeceği dış borç 167 milyar dolar değil miydi?
Ve tabi sistemin en önemli yumuşak karnı yabancı para girişi…
Malum milli gelirin yüzde 6’sına giden kronik cari açık legal/illegal yabancı para girişiyle sürdürülüyor.
IMF’nin de üzerinde titrediği bu konu.
“En büyük risk, sermaye akışında yaşanacak ani bir değişiklik”, diyor IMF.
Yani IMF Türkiye’ye demek istiyor ki…
"Sizin ekonominiz, istikrarınız, büyümeniz falan pamuk ipliği…
Hepsi dolara verdiğiniz yüksek faize bağlı…
Maazallah para sahiplerini küstürürseniz, sermaye akışı tık diye kesilir…
İşte o zaman yandınız!"