16 Haziran 2016 Perşembe
Duayen sanayici İbrahim Orhan'ın gözünden otomotiv, riskler, gerçekler...
Küresel rekabet ve Endüstri 4.0 hazırlıkları otomotiv sektöründe köklü değişimlerin habercisi gibi. Dış talepteki durgunluğun da etkisiyle patinaja giren ihracat, rekabetin odağındaki fiyat-maliyette avantajlı olanların öne çıkacağı bir yarışla aşılacak. Fiyat yarışında geri kalanlar, her ekonomik kriz döneminde olduğu gibi elenecekler. Peki Bursa ve Türkiye bundan nasıl etkilenecek?
Otomotiv sektörünün duayen ismi, Orhan Holding Onursal Başkanı İbrahim Orhan ile sektörün içinde bulunduğu durumu ve gelecek vizyonlarını konuştuk. Orhan Holding, bugün 13 ülkede, 7 bin 400 çalışanı ve 30dan fazla fabrikayla global otomotiv sektörünün en önemi tedarikçilerinden birisi. Başarılı yabancı ortaklıkları ile öne çıkan grubun üretim alanları akışkan transfer sistemleri, egzoz, hassas yaylar, paslanmaz boru ve hortum, otomobil koltuğu, esnek kumanda telleri, vites mekanizmaları ve poliüretan sünger.
İşte İbrahim Orhan ile Yenişehird'eki çiftliğinde yaptığımız söyleşi:
Sektördeki gelişmeleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Aslını ararsanız artık çiftlikçi oldum... Hergün giderim holdinge, ama işi profesyonel kadrolar yönetiyor. Bizde eskiden de firmalarımızı profesyonel arkadaşlarımız yönetirdi. Biz olsa olsa gözetleyiciydik. Otomotivde çalışırken, Türkiye'de üretimler çok düşüktü. Toplam 100 bin tane araba yapılıyor Türkiy'ede. 3 otomobil fabrikası, sadece iç piyasaya çalışılır... Bir kriz olur, -ki, krizsiz zamanımız hiç geçmedi, her zaman bir kriz olur- bu rakamlar da 30 bine kadar düşerdi. Yani 100 bin üretiyorsunuz, işçinizden makinenize herşey ona göre ayarlı. Pat diye 30 bine düşmek zorunda kalıyorsunuz. Dünyada buna tahammül edecek bir sanayi olabilir mi? İzleyen yıllarda yabancı ortaklıklara gittik. Burada satamadığımız ya da işçi fazlamızı, kapasite fazlamızı bu defa ortaklarımıza mal satarak sıkıntılarımızı aşmaya çalıştık. Ama otomotiv fevkalade global hale geldi. Yani, diyelim, burada Renault Clio üretirken, aynı Clio'yu Çinde de Hindistan'da da üretiyor. Güney Amerika'da da üretiyor. Dolayısıyla siz yan sanayiciyseniz, oralara da gitmenizi istiyor. Yani sadece Türkiye'deki pazara üretim yapmanızı istemiyor. Dünya pazarına çalışmanızı istiyor. Biz o bakımdan dünyada aşağı yukarı 13 ülkede varız. 30 küsur şirketimiz var. 7 bin 400 civarında da çalışanımız var.
Efendim, bilirsiniz, TOFAŞ ve Renault 1990'larda Avrupa'ya ihracata başladı. Kalite, ISO 9000, CE vs. derken, yan sanayideki pek çok şirket buna uyum sağlayamadı, iflas etti.
Bazı şirketler de Avrupalı yan sanayi markaları ile 'şirket evliliği' yaptı. Tamamen küresel piyasaya çalışılan yeni bir dönem başladı. Öyle anlaşılıyor ki, 2013de bu dönemin sınırlarına gelindi, sanki bir tıkanma var. Bu sefer Endüstri 4.0, akıllı üretim, birbiriyle iletişimde makineler vs. konuşuluyor. Son birkaç yıldır, yabancı yan sanayi kuruluşları Türkiye'deki yatırımlarını büyütmüyor. Hatta fabrikaları başka ülkelere taşıma planlarının konuşulduğu duyuyoruz. Bursa'da yan sanayi rekabet gücünü yitiriyor mu?
Oldukça doğru bir tespit. Yani bizim ülkemizde, özellikle Bursa'da... Mesela bizim Nilüfer OSB'de, bir firmamız var. Geçenlerde dolaşırken çocuklar, işçi bulamıyoruz dediler. Çünkü bize gelip çalışmaya başlayanlar 3-5 sene geçirirlerse kalıyorlar. Yeni gelenler hemen gidiyorlar. Dolayısıyla üretimi yetiştirmekte zorluk çekiyoruz. Bunlar Bursa'da oluyor. Ülkemizde işsizlik var deniyor, ama Bursa'daki durum da böyle. Siz fabrikanıza eleman bulmakta zorlanıyorsunuz.
Sorun ücret mi?
Sendikaları var. Ücretini veriyorsunuz. En önemlisi yetiştiriyorsunuz... Eğitimden geçirmek demek, önemli bir masraf firma için. Ama o çocuklar yetiştikten sonra etrafı aramaya başlıyor. İşte bir kuruş, iki kuruş... Herkes sıkıntıda şimdi. Hani çok uğraştık, adam bulamadık. Ne yapacaksınız, bir takım değişik yollara başvuracaksınız. İhtiyaç var. O bakımdan söylediğiniz gibi, biz de dahil olmak üzere, acaba bu üretimleri Romanya'da yapabilir miyiz, diye düşünüyoruz. Romanya Avrupa Birliği ülkesi. Ama ücret seviyesi bizden düşük. Ya da Slovakya'da yapabilir miyiz bu üretimi, gibi düşünceler, yan sanayide olabiliyor. Ana sanayi bunları düşünmeyebilir. Çünkü onun zaten İtalya'da da fabrikası var. Ne bileyim, bilmem nerede de fabrikası var, orada üretir. Bizim de o kolaylığımız var. Bizim holding olarak Romanya'da, Slovakya'da da fabrikamız var. İspanya'da, Fransa'da, Macaristan'da var.
Dolayısıyla biz de üretimleri oralara kaydırabiliriz, ama kaydırmıyoruz. Burada üretmek, buradaki insanlara iş sağlamak için bir nevi çaba harcıyoruz. Biz eğer dünyanın 13 ayrı ülkesine gidebildiysek, buradaki insanların bilgi birikim, buradaki insanların gayretleri yüzünden oralara gidebildik... Bu gayretler tepilemez.
Bizim oradaki fabrikalarımız, oradaki fabrikalara hizmet veriyorlar. Otomobil fabrikaları nerede ise yan sanayiini de orada istiyor. Türkiye'deki bir otomobil fabrikası çok sıkışırsa belki Romanya'dan malzeme ister, getirtebilir; ama sonra kapısının dibinde olmasını arzu edecektir. O malzeme otomobil fabrikasına bir saat geç gelirse, fabrika durur. O da hiç arzu edilen bir konu değildir.
Ana sanayi firmaları yeni model arabalarla yoluna devam ediyor. En son TOFAŞ 1,5 milyar dolarlık yatırım kapsamında Egea Hatcback'ı çıkardı. Yan sanayi, özellikle Bursa yan sanayiii, biz de dahil, Bursa ya da Adapazarı'ndaki otomobil fabrikalarının ihtiyacından daha fazla üretim yapıyoruz. Yan sanayi firmaları üretimlerinin yüzde 60'dan fazlasını ihraç ediyor. Dolayısıyla, buradaki otomobil fabrikalarına yettikten sonra daha bir yüzde 60 var. Bizi yetiştiren, bizi buralara yöneltenler onlar.
Yan sanayide yabancı ortakların buradaki yatırımları durdurma eğilimi var mı?
Ortaklık, daha çok, benim zamanımda başladı. Sonra bu Avrupalı ortakların çoğu Türkiye'de o üretimlerin yüzde yüzüne sahip olmaya çalıştılar. Ve öyle duruma gelenler de oldu. Dolayısıyla o adamlar, yani yüzde 100 sahip olanlar yine Türkiye'de yatırım yapmaya devam ediyorlar. Mesela Robert Bosch... Bence dünyadaki en büyük fabrikalarından birisi Türkiyedeki fabrika. İhtiyaç olduğu sürece de büyütüyorlar fabrikayı. Valeo... Dünyanın önemli yan sanayici firmalarından bir tanesi. O da Türkiyede. İhtiyaç oldukça genişletiyor üretimi. Aynı Valeo, İran'da da var mesela. Bizim ortaklarımızın çoğu İranda da var. Eskiden bizim ortaklarımızın çoğu Türkiye'den İran'a mal satarken, ya da Türkiye'den Hindistan'a mal satarken, şimdi oralarda firmalar kurdular. Türkiye'den oralara mal gitmiyor artık. Bu da çok önemli bir durum.
Buradaki firmaların büyümesini engelleyici...
Tabi. Yani tek başlarına Türkiye'de kaldıkları zaman yatırımını yapıyor, büyümeye devam ediyor, ortaklı oldukları zaman ortaklar arasında bir takım problemler çıkabiliyor. Ki, iki yerli ortak arasında da problemler çıkabilir. Yani o çok önemli değil.
BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
Endüstri 4.0 ile yüzde 10 maliyet düşüşü hesaplanıyor. Sanki önümüzdeki dönemde yeni bir ithalat dalgası başlayacak gibi. Çünkü robotlar, akıllı sistemler, bir sürü yeni cihaz, hep dışarıdan getirilecek. Yan sanayi buna ne kadar hazır?
Ana otomotiv firmaları ile yan sanayi firmaları için, sadece Türkiye'de değil bütün dünyada, bütün dünyada olduğumuz için biliyoruz, fiyatlandırma önemli bir problem. Bir nevi fiyat kavgasıdır. Bu da normaldir.
Siz de bir gömlek, kravat alırken, fiyatına bakarsınız, ucuzunu almaya çalışırsınız. Ama bizim sektörümüzde, bizden mal alan ana sanayi, biz yan sanayi firmalarının en büyüklerine göre bile çok büyükler... Yani onlardan birisi sizden mal almayacağım, dediği zaman sizin yok olmanız çok kolay. Onun için yan sanayi de bugün ana sanayiden çok daha fazla, kendi içinde organizasyon ve iyileştirme çalışmaları yapmaktadır.
Dolayısıyla fiyatları, maliyetleri sürekli düşürebilmekte. Her girdi fiyatı yükselirken bile... Ama herşeyin bir sınırı var. Yani siz aldığınız miktar 50, katma değeriniz 5 ise, her halde 54'e satamazsınız, zarar edersiniz. Ama herhalde ana sanayi yan sanayiden Türkiye'de değil bütün dünyada bunu talep ediyor artık... Sınıra geldi. Herşey sınıra geldi... Yani yan sanayi bu bakımdan ana sanayiden daha fazla, çok daha fazla bu ekonomileşme çalışması yapmıştır. Ana otomotiv sanayi firmasının ucuzlatmak için daha yapacağı bir sürü çalışmaları olabilir. Ama yan sanayide artık bıçak kemiğe dayanmıştır, yapacağı birşey yoktur artık. Onlar çok zorladıkları takdirde zarar edecek, yok olacaktır yan sanayi.
Batılı hükümetlerin Endüstri 4.0 ile gelişmekte olan ülkelere kaydırdıkları üretimi geri alma hesabı yaptığı düşüncesi, Ömer Koç tarafından da dile getiriliyor. Avrupalı ortaklarınızın tutumunda bir değişim hissediyor musunuz?
Ben öyle bir şey yapılabileceğini düşünmüyorum. Özellikle Avrupa'da otomotiv ana sanayi ülkeleri Fransa, Almanya, İspanya ve İtalya. Buralarda bizim de fabrikalarımız var. Ama ucuzlatma var rekabetin mantığında...
Oraya geldiği zaman üretim, hiç bir zaman ucuzlamayacak. Türkiye'deki ürettikleri malın maliyeti 10 ise Avrupa'ya gidince 14-15 olacak. Dolayısıyla bütün maliyeti artacak. Siyasi krizin ötesinde özellikle Fransa ve İspanya'da işçiler, sendikalar çok kuvvetli. O işin oradan götürülebilmesi, onlar istemediği sürece mümkün değil.
Onu biz yaşıyoruz...
Rekabet ve maliyet deyince iş dönüp dolaşıp işçi ücretlerine geliyor. Oysa ciroda ücretin payı belli. Örneğin arsa maliyeti. Almanya'da 25 dolara alınan bir metrekare sanayi arsası DOSAB'da 400 doları da aşıyor. Keza enerji fiyatları, pahalı lojistik... Ayrıca çalışan işçi açısından yüksek ev kiraları, eğitim, sağlık ve mutfak giderleri... Rekabetçilik için bir devlet
politikası olması gerekmiyor mu?
Çok doğru bir noktaya parmak bastınız. Bursa'ya üçüncü bir otomobil fabrikası gelmeye çalıştığı günlerde, Erdem Bey (Saker) belediye başkanı olarak, 'Bursa iki otomombil fabrikasını taşıyamıyor, üçüncü fabrika nerden gelecek' dedi. Erdem Beyi yüzüne karşı da tenkit ettim. Ama bugün Erdem Beye hak veriyorum. Bir, biraz önce söylediğimiz yetişmiş insan gücünün çok önemli şekilde firmalar arasında oynaması... İki, söylediğiniz şey... Bursa'daki sanayi arsası fiyatları, neredeyse Monchengladbach kadar pahalı. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar pahalı sanayi arsası yok. İşte Çin'de de var fabrikalarımız, 3 yerde. Hindistan'da var, 3 yerde, yeni fabrikalar da kuruyoruz. Almanya'da... Bursa'da arsalar en az on misli... Ve de ayıca inşaat fiyatları şuyu buyu.. Bilecik'de, Yenişehir'de Bursa'dan çok ucuz. Bu fiyatlarla hiç bir sanayici yaşayamaz. Onun için yerli olarak kalacaksak, Türkiye'de üretim yapmaya devam edeceksek, Bursa'nın dışına çıkmamız lazım artık. Otomobil fabrikaları o kadar kuvvetliler ki, hani biz Bursa'dayız, adam bize İstanbul'a gel demiyor, adam bize Hindistan'a gel, Kore'ye gel diyor. Gitmek mecburiyetindeyiz ve de giriyoruz zaten.
Önümüzdeki döneme ilişki yatırım planları hakkında bilgi verir misiniz?
Otomobil fabrikaları bizden ne isterlerse biz onların peşine takılmış durumdayız. Sadece Türkiye'de değil dünyanın her tarafında bunları yapmak mecburiyetindeyiz ve yapıyoruz da. Bu sene gerek Avrupa gerek Türkiye piyasası kötü geçmedi aslında. 2015 ve 2016 bütçe hedeflerinin biraz biraz üstünde gidiyor, böyle de gider inşallah. Yatırımlarımız bu sene Türkiye'de değil, yurt dışında devam edecek. Ana sanayi firmaları bizden ne istiyorlarsa orada yatırım yapıyoruz. Bu Çin olabilir, Hindistan, Kore olabilir. Ne bilelim? Ambargo konulmadan önce neredeyse İrana da gidiyorduk. Ambargo konulunca gitmedik. Ama bugünlerde ambargo kalktı. Bakarsınız olur, orası otomotiv bakımından bakir bir ülke. Oraya niye gidilmesin? Rusya'da varız mesela. Bayağı da büyük bir fabrikamız var. Nobel Otomotiv firmamızda Ar-Ge merkezimiz var. Dünyada bu işi yapanlara rakibiz ve onlardan da büyüğüz. Akışkanlar mekaniği, yakıt donanımlarından borusal donanımlardan parçalarını komple biz veriyoruz. Onlar var. Yoksa zaten ortak olduğunuz firmalar Çin'e gitmenizi istemezler. Onlar gidiyor zaten. Otomotiv ana sanayi çok önemli. Bizim onlara ihtiyacımız olduğu kadar onların da bize ihtiyaçları var. Hangi sistem derse desinler, Endüstri 4.0 mı derler, ne derler, onlar kendi iyilikleri açısından bizi bu konuda desteklerler. Eğitim yoksa eğittirirler. Kaizen vs. pek çok şeyi biz onlardan öğrendik. Bursa'da firmalar ihracata bile başlamadan pek çok şey biliyorlardı. Otomotiv hep önden gider...
Kütahya yatırımızdan söz eder misiniz?
Kütahya için bir parantez açalım. Geçmiş belediye başkanı, iyi bir insandı. Türkiye'de fabrika yeri aradığımızı kuşlar fısıldamış... Bir gün, belediye başkanı arıyor dediler. Bizim devlet ricali ile hiçbir işimiz olmaz. Bursa'daki belediye başkanlarını ziyaret etmemişimdir. Valiye gitmemişimdir, ilgimiz yok çünkü. Kütahya Belediye Başkanı Sayın Mustafa İça aramış, buyursun gelsin, çayımızı içsin, mühendismiş de. Önemli mevkilerde bulunmuş. Geldi. Efendim Kütahyayı yan sanayi merkezi yapmak istiyoruz, ucuz arsa vereceğiz.. Konuştuk, bir iş imkanı da vardı. Kütahya'ya çok büyük bir fabrika kurduk. DOSAB'daki otomobil kılıf işini Kütahya'ya taşıdık. Çok ucuz arsa tahsis ettiler, neredeyse bedava. İşçilerin vergisi algısı, sigortası uzun süre bedavaydı. Ama işçi bulamıyorsunuz. Bulduğunuz işçiyi yetiştiriyorsunuz, ziraat mevsimi gelince tarlasına gitmek istiyor...
Köylü adamlar. Biz dayanamadık, kapattık, fabrikayı tekrar buraya getirdik. Ve o fabrikayı da maliyetinin yarı fiyatına sattık. Çok güzel bir binaydı, çok üzülürüm hala. Yüzde 100 ihracata çalışıyorsunuz.
Ama gümrük için Bursa'ya getirmek zorundasınız. Eskişehir'de bile gümrük yok. Bir sürü ek masraflar biniyor. Orada belediye başkanı, milletvekilleri uğraştılar ama olmadı. Eskişehir, Kütahya, Afyon, Bilecik'i teşvik etmek, teşvik var zaten. Bursa'daki fabrikaları oralara götürmek Bursa için de oralar için de iyi olacak.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Karacabey Boğazı civarında bir liman projesi açıkladı. Biliyorsunuz lojistik en önemli maliyet kalemlerinden ve Bursa'da en pahalı taşıma olarak karayolu hakim. Sanayi bölgelerini limana bağlayan bir demiryolu sizce nasıl olur? İş dünyası bunu talep etmiyor mu?
Bir anı anlatayım, bir bakıma cevap olacaktır. Yabancı ortaklıklar yaptığımız senelerde, bizim en önemli yabancı ortaklığımız, bana göre, GM'in GM olduğu senelerde, onlarla yaptığımız ortaklıktır. General Motorsun o zamanki cirosu 110 milyar dolar. Türkiye'nin milli geliri 100 milyar doların altında. Böyle bir şirket. Biz onlarla bir ortaklığa başladık. Herhalde adamlarla iyi geçindik, hoşlarına gittik. Bizi Amerikaya davet etiler. Amerikada da beraber yatırım yapar mıyız? Tabi, niye olmasın dedik. Biz Murat Bey (Orhan) ile beraber gittik Amerikaya. Kanadaya gitmemiz gerekti. Ama giderken böyle plan olmadığı için Kanada vizemiz yok. Çok etkilendiğim bir olaydır bu. Detroitt'e, Kanadanın başkonsolosluğu varmış. Gittik, benim lisanım da pek iyi değil, Murat vizeyle uğraşırken ben de bir kenara iliştim, duvarlarda bir sürü afişler, mecmualar, ülke hakkında bilgilere bakıyorum. İçeridekilerin dikkatini çekmiş. Hemen bir adam geldi, sizi içeriden davet ediyorlar, dedi. Şaşırdım. Çekiniyorum, çünkü GM ile ortak olacağımızı kimseye söylemememiz lazım. Tabi girdim, ne iş yapıyorsunuz diyorlar. Kanadaya gideceğiz falan diyoruz. Kanadada fabrika arazisi falan bakmaya gideceğiz, onun için vize arıyoruz. Ama söyleyemiyoruz. Neyse kartvizit sordu, o zaman Teknik Malzeme var, şirket kartı değil de TAYSAD Başkanvekili kartımı verdim. Ayrıldık, Kanada'ya geçtik. Kanada'da sanayi arsası ya da bina arıyoruz. Bizi orada gezdirenler belediyelere götürüyorlar. Buradaki belediye başkanları burnundan kıl aldırmaz... Bize belediye başkanları arsaları anlatıyor. Şöyle arazimiz var, böyle arazimiz var... Şöyle ucuz, böyle ucuz.. Bir başka kasabaya girerken, belediye girişinde, 'İçinizde İbrahim Orhan varmış. Hanginizsiniz, hoş geldiniz' dediler... Allah Allah yani! Kanada nere, Türkiye nere... Öyle şaşırdım ki, korttum da, ne oluyor... Neyse, korka çekine benim dedim. Siz arazi bakmaya mı geldiniz? İşte bakacağız, hani... Amerikalılar da var yanımda. Belediye başkanı ne diyor biliyor musun? 'Siz bize gelmeden önce falanca belediyeye gittiniz. Ordaki başkan arsa ya da bina için size ne verdiyse, ben size yüzde 20 ucuzunu bulacağım, vereceğim...' Ve bu gezdiğimiz yerler gelişmişlik derecesi dünyanın en yüksek seviyesi... Ben gelsem ne olur, gelmesem ne olur onlar için. Ama düşünebiliyor musunuz, mantalite... Allaha şükür işte yatırımlarımız şuyumuz buyumuz var, belediye reislerinden veya kaymakamlardan randevu istesek kolay alabilirmiyiz acaba? Yani bizimle ilgilenilmiyor. Sadece köstek olunuyor. Kütahya'nın Hüseyin başkanı Kanadalı gibiydi. Başka birşey daha... İnsan bazen içerliyor da. Bir takım açılışlar olur, şu bu olur. Otomatik olarak herkese davetiye gönderilir, hatta bazılarına telefon da edilir, Gel diye. Özellikle bizim bu yatırım açılışlarımıza kimse gelmemiştir. Biz de küsmüşüzdür. Yine Hindistan'da geçenlerde bir fabrika açılış töreni vardı. Onların kendilerine göre günleri var, onun dışında temel olmaz. Çağırmışlar, gittim, baktım. Kentin en büyük adamları orada. Çin'de, Kore'de aynı. Burada da vazgeçtik, beklemiyoruz.
NOT: Bu röportaj EKOHABER Gazetesi'nin 1049. sayısından alındı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder