Koç Topluluğu
şirketlerinden, Türkiye'nin en büyük salça üretici ve
ihracatçısı olan Tat Gıda'nın Üretimden Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı Hakan Turan ile domates ve salça etrafında gıda
sektörünü konuştuk.
Mustafakemalpaşa ve
Karacabey'de iki fabrikada üretim yapan ve sektörün üretim ve
ihracatta lideri olan Tat Gıda örneğinde gıda sektörünü
değerlendiren Turan, Türkiye'nin salçalık domates ve salça
üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olduğuna
vurgu yaptı. Salçalık domates üretiminin yarısının Bursa
civarında, yüzde 40'ının da Ege'de yapıldığını, domates
üretiminde verimliğin artırılması için firma olarak
yürüttükleri projeleri anlatan Turan, Türkiye'nin potansiyeline
vurgu yaptı. Turan'ın çarpıcı tespit ve önerileri şöyle:
- 'Endüstri 4.0' için TUSİAD tarafından hazırlanan raporda, gıda sektörünün gıda sektörü ileri teknoloji ve akıllı sistemlere en hazır, en ileri düzeydeki birkaç sektörden birisi olarak tanımlanıyor. TAT Gıda sektörünün belli başlı firmalarından birisi. Ne düşünüyorsunuz?
-
Bence çok isabetli bir değerlendirme. Çünkü Endüstri 4.0'da
dijitalleşme var. Biz firma olarak önümüzdeki beş yıl içinde
dijitalleşme ve Endüstri 4.0 ile ilgili çok ciddi planlarımız
var. Bunun iki boyutu var. Birisi, fabrikalarımıza yönelik
yatırımlar ve iyileştirmeler, diğeri de tarım tarafında,
örneğin sanayi domatesi tedariğinde, çiftçilerimizle ve tarla
boyutunda yapacağımız hadiseler var. Fabrika tarafında otomasyon
özellikle çok önemli. İşte 'nesnelerin interneti' diyoruz,
'data' diyoruz, 'büyük data' diyoruz... Bunlara tarla tarafında,
öncelikle mobil uygulamalarla başlayacağız. Bizim çok geniş bir
ziraatçı kadromuz var. Biz bu arkadaşların tabletleri veya
akıllık telefonları ile mobil uygulamalar sayesinde gittikleri
yerlerde tarlalarla ilgili bütün durumları kaydediyor, resmediyor
ve ve o büyük data dediğimiz kısmı oluşturmaya başlayacaklar.
Daha sonrasında çiftçiyi de hemen katacağız işin içine.
Çiftçilerimizin de bu mobil uygulamalardan faydaları olacak. En
basitinden hemen şunu söyleyebilirim ki, o uygulamalar ile birlikte
örneğin interaktif eğitimlerimiz olacak. Danışma ortamı olacak.
Tarlada gördükleri her hangi bir sorun hakkında, uygunsuzluk
hakkında anında bizim danışmanlığımız devreye girecek. Bizim
tarım danışmanlarımızı anında kullanıyor olacaklar. Tarladaki
durumu fotoğrafla, görüntüyle bize sorunları hızlıca
aktarabilecekler. Bu kabiliyetlerin gelişmesi için de yardımcı
olacağız. Oradan çeşitli ticari koşulları görebiliyor
olacaklar. Hesaplarını takip edebiliyor olacaklar. Bize ürünü ne
zaman getirmesi gerektiğini, planlamayı, hasat durumlarını vs.
ortaya çıkaracak çok interaktif bir çalışma ortamı
planlıyoruz.
-
Peki bunlar için, çiftçilerin tarımsal altyapısı, arazi
büyüklükleri elverişli mi? Biliyorsunuz bizde arazi parselleri
büyük çaplı tarımsal aletlerin kullanımına uygun değil,
mekanizasyon olanakları kısıtlı. Öyle, filmlerde gördüğümüz
büyük Amerikan çiftçikleri yok. Bu bir handikap olmayacak mı?
- Çok haklısınız
maalesef, bu bir sorun. Ama önce şunu tamamlayayım... Biz Tat
olarak planlarımız çerçevesinde meteorolojik istasyonlarla,
sensörlerle domatesin gelişimini, ne zaman sulama ihtiyacı
olduğunu, gübreleme ve ilaçlama ihtiyacı var, ne zaman ne
yapılacak... Bunların hepsi mobil cihazdaki aplikasyona (uygulama)
gelecek. Daha da ilerideki dönemde uydu fotoğraflarla bitki
gelişimini takip ederek oradan da bir takım kararlara varmayı
hedefliyoruz. Tabi bu planı uygulamak için de yaklaşık 2,5 milyon
liralık bir yatırım planladık.
- Bursa'dan, Bursa
Ovası'ndan Karacabey, Mustafakemalpaşa'ya doğru hızlı bir
yapılaşma baskısı var. Tarım alanları hızla tahrip ediliyor.
Yeni yeni mahalleler, sanayi bölgeleri oluşuyor. Ekim alanlarındaki
daralmayı ne ölçüde hissediyorsunuz. Domates ekiminde tehlike
çanı çalışıyor mu?
- Aslında çok
kabaca, biz bundan pek etklenmiyoruz diyebilirim. Çünkü uzun
yıllardır domates ekim alanlarımız Türkiye genelinde toplam
olarak yaklaşık 300 bin hektar. Bizim Bursa bölgesi olarak
bakarsak, bunun yüzde 50'si, yani 150 bin hektar arazi. Ege'ye
indiğimizde yüzde 40'ı da orada. Yani sanayi domatesi Bursa için
çok önemli bir konu.
-
Türkiye'de yıllardır çiftçi örneğin domatesi fiyatlarından
pek de memnun görünmüyor. Fiyat düşük bulunuyor. Oysa bir de
uluslararası rekabet boyutu var. Gıda sektörü veya sizin içinde
bulunduğunuz salça üreticileri uluslararası rekabet açısından
ne düzeyde?
-
Çok önemli bir konu. İşte bu konu bizim projemizin çıkış
noktalarından bir tanesi. Neden, çünkü Türkiye salçalık
domates, sanayi domatesi üretiminde dünyada beşinci sıradayız.
Aslında, merhum Vehbi Bey (Vehbi Koç, TAT'ın kurucusu) 1967
yılında Mustafakemalpaşa'da bu tesisin temellerini attığında
Türkiye'de böyle birşey yok. Sanayi domatesi diye birşey yok.
Salça üretme yok. Sadece evlerde yapılıyor. Endüstriyel anlamda
yok. İhracat ise tamamen sıfır... Şu anda Türkiye geldiği
noktada, dünyada salça ihracatında, domates ürünleri ihracatında
6. sırada. Bizim için, özellikle bölgemiz için çok önemli bir
kaynak. Ve ithalat da yok salçada... Dolayısıyla burada bizim cari
açığımız açısından da son derece faydalı bir iş yapılıyor
aslında. Peki uluslararası rekabette ne durumdayız? İşte
uluslararası rekabetçiliğimizi kaybetmemek için yapılacak tek
şey, bu işin tek yolu verim artışı.. Elbette çiftçi de daha
çok kazanmak isteyecektir, hakkıdır. Ama çare verim artışı.
Verim artışını sağlamak için ne yapmamız lazım? Bizim doğru
tarım yapmamız lazım. İşte bütün bu projemizi aslında bunun
üzerine odaklıyoruz. Yani çiftçiyle birlikte bir know-how
oluşturmak... Hep daha verimli nasıl üretim yaparız konusuna
yoğunlaşmak. Bir dekar tarladan daha fazla verimi nasıl elde
ederiz? Yani sonuçta her halükarda bir dekara harcadığınız
maliyet belli. Bir dekar için kullandığınız mazot belli, işçilik
belli.. Attığınız tohum belli, gübre belli... Bir dekara
attığınız ilaç belli. Şimdi bir dekardan 7 ton elde etmekle,
bir dekardan 10 ton domates elde etmek arasında çok büyük fark
var. Maliyet anlamında çok büyük fark var. Aldığınız ürün
arttıkça kilo başına maliyetiniz düşüyor. Kazancınız da ona
göre artıyor. Dolayısıyla biz bunu nasıl 7 tondan 10 tona, 12
tona çıkarabiliriz, diye kafa yormamız gerekiyor.
- TAT olarak, proje
kapsamında çiftçiye pratikte ne öneriyorsunuz?
-
Doğru tohum seçimi, doğru fide seçimi, doğru zamanda sulama,
doğru zamanda ilaçlama... Çiftçileri yönlendiriyoruz. Bunun için
üniversitelerle de işbirliği yapıyoruz. Bizim ayrıca deneme
tarlalarımız var. Kendi Ar-Ge'miz var.
Bu
tür Mustafakemalpaşa'da da İzmir Torbalı'da da deneme
tarlalarımız var. Bu deneme tarlalarımızda Ar-Ge çalışmaları
yapıyoruz. O tarlalarda en iyi verimi hangi fide ile hangi ilaçla,
ilaçlama yöntemiyle, hangi gübreyi kullanarak elde ediyoruz diye
araştırıyoruz. Çiftçiler de bunları görüyor, destek alıyor,
onları verimli üretim için teşvik ediyoruz. Yapa yapa, deneye
deneye, göstere göstere, önce bir büyük data elde edip, buradan
doğru analizlere, doğru sonuçlara varıp, bunu da çiftçilerimizle
paylaşmak. Hedefimiz bu. Bu projenin de merkezinde bu var.
-
Salçalık domates artık pazarlarda da satılıyor. Ancak halk
arasında bu sanayi domatesinin hormonlu olduğu düşüncesine
rastlıyoruz. Örneğin yemeğe, salataya katılmasında belli
düzeyde bir çekimserlik var. Ne diyorsunuz?
-
Ne GDO, ne hormon... Bu verim artışının hormonla vs. hiç bir
ilgisi yok. Biz verimi tamamen doğru fide seçim, doğru gübreleme,
ilaçlama ile kontrol etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla da sanayi
domatesinde ne GDO ne de hormon var. Böyle Bir şey sözkonusu
değil. Tamamen melezleme ile geliştirilmiştir. Kesinlikle genetiği
ile uğraşılmamıştır. Sanayi domatesini sofralık domatesten
ayıran tek unsur, birisi daha fazla dayanıklıdır. Neticede onlar
tarlada toplanıyor, traktörlerle, kamyonlarla taşıyoruz,
taşınıyor, indiriliyor, kaldırılıyor... Üretime gelene kadar
çok yol katediyor, dolayısıyla da daha dayanıklı olması
gerekiyor. Diğer sofralık domatesler ise küçük kasalarda, daha
narin bir işlem görüyor. Daha az darbeye, hasara maruz kalıyor.
Sofralık domates ile sanayi domatesinin temel farkı, salçalık
sanayi domatesin biraz daha kalın kabuklu olması, biraz daha sert
yapıda olmasıdır, o kadar.
EN BÜYÜK PAZAR
SURİYE VE IRAK
- Doğru, çok
haklısınız. Bizim en büyük pazarımız Ortadoğu. Özellikle
Irak ve Suriye. Salça ve domates ürünlerinde sadece firmamızın
değil Türkiye'nin en büyük pazarı. Türkiye'nin bu bölge
dışında bir de Japonya'ya ihracatı var, büyük miktarlar olarak.
Ortadoğu'daki ve bölgemizdeki son gelişmelerden, Suriye ve Irak'ta
yaşananlardan tabi ki etkilenme var. Ama bizler ve ihracatçılarımız
farklı pazarlara yönelerek bu açığı da kapatmaya çalışıyoruz.
Evet mutlaka etkilendik, ihracat olamıyor bu ülkelere, ama bu
üretimi etkileyecek boyutlarda da değil. Sonuçta Türkiye bu
alanda çok büyük bir tüketici. Bu nedenle biz başka pazarlara da
yönelerek bu açığı kapatmaya çalışıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder