7 Eylül 2016 Çarşamba

'Mega Proje'ler mi, KOBİ'ler mi?




Ekonomide 15 Temmuz sonrası yaşananları ve hükumetin yabancı sermayeye güven verme girişimlerini, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu ile konuştuk. Bursa iş dünyasının yakından tanıdığı Prof. Dr. Tatlıoğlu, yabancı sermaye ve "Mega Proje"leri öne çıkarmayı hedefleyen girişimleri olumlu bulmakla birlikte yeterli olmayacağını söyledi. Prof. Dr. Tatlıoğlu, “Siz ne söylerseniz söyleyin. Herkes herşeyi biliyor” dedi ve ekonominin canlanması için özellikle durgunluktan etkilenen KOBİ'lerin, yeni kurulan Türkiye Varlık Fonu aracılığı ile finanse edilmesini önerdi. Öneri, KOBİ'lerin bankalardan kullanacağı kredilerin faizlerinin bu fondan sübvanse edilmesini içeriyor. Bu, toplamda 5-10 milyar dolar eder ve Türkiye bunu yaparsa ciddi bir ivme yakalar. Prof. Dr. Tatlıoğlu sorularımızı şöyle yanıtladı:

- 15 Temmuz girişimi sonrasında hükumet önceliği mega projelere ve yabancı sermayeye güven vermeye vermiş görünüyor. Yeni teşvik yasaları hazırlanıyor, varlık fonu kuruluyor, yurtdışı gezileri artırılıyor. Siz gelişmeleri genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Dünya ekonomisi özellikle 2008 krizinden itibaren bir daralma içinde. Gelişmiş ülkeler bu krizi, ekonomileri fonlayarak aşma derdinde. Özellike dünyada önemli bir talep teşkil eden Çin ekonomisinde de büyümenin yüzde 7'ye düşmesi bu daralmayı daha kalıcı hale getirdi. İlaveten Türkiye açısından baktığımızda, maalesef Türkiye'nin dış politika sorunları daralmanın etkisini artırdı. Yani kendi coğrafyasında da siyaseten bir sorunla karşılaştı. Özellikle Ortadoğu ve Rusya anlamında.
Aslında Türkiye için bir avantaj vardı. Yani dünya ekonomisi daralırken Türkiye ekonomisi normal seyrinde gitse gelişmiş ülkeler ile arasındaki farkı biraz daha kapatabilirdi. Dünya krizinden potizitif yararlanabilirdi. Ama bunu dış politika tercihleri nedeniyle tıkadı.
Tabi 15 Temmuz başka birşey. İçerideki ve dışarıdaki sermayenin algısı farklı olur. Ki, Türkiye zaten 15 Temmuz öncesinde de önemli projelere uluslararası kuruluşlardan kredi bulamadı. Mesela 3. Havaalanı projesi. Devletin garantisiyle bulundu. 15 Temmuz piyasada öngörülebilirlik süresini kısalttı. Bu yatırım iştahını kapatan, yatırımları durduran ve tüketim arzusunu da beklentiye alan bir süreçtir. Siyasal belirsizlik. Yani siyasal risklerin arttığını görmek lazım. Biz belki bunu içeride kabullemeyebiliriz, ama dışarıdakinin böyle görmesini de anlamak lazım. Değerlendirme kuruluşları puan düşürmeseler bile negatife çevirdiler görünümü, bütün çabalara rağmen.

VARLIK FONUNDAN KOBİLERE FİNANSMAN...

Yani herşey söylemle olmuyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan açıklamalar yapabilir, bu söylemler ayrı şeyler. İnsanlar bunu dinlerler, ama insanlar paralarını riske atmazlar. Yapılması gereken şey şu: Türkiye Varlık Fonu'nun kuruluşunu hızlandırmak. Önemli projelere ortaklığı söz konusu olabilir. Ama asıl iç talepte ciddi bir daralma var. 15 Temmuz'dan sonra içerideki firmaların finansman ihtiyaçları oldu. Özel sektörün ciddi bir dış finansman ihtiyacı var. Dış borcu var. Yaklaşık yıllık ödeme 200 milyar dolar civarında bir hareketlilik gerektiriyor ve gelişmeler bunun daha da zorlaştığını gösteriyor. Türkiye, içerideki talebi artıracak bir hamle yapmalı. Enflasyona ciddi bir etki yapmadan talebi artırmalı. İkincisi, bilançoları iyi olan ama sıcak para sıkıntısı çeken, finans kurumlarına borcu olan çok sayıda KOBİ var. RasyolarI fena olmayan, net aktifleri, öz sermayeleri fena olmayan, fakat hazır değerleri, nakitleri yetersiz olan firmalar. İşletme sermayesi yetersiz olan firmalar. Piyasadaki talep yetersizliği özellikle bu firmaları işletme sermayesi açısından vurur ve Türkiye'de KOBİ'lere ciddi bir finansal ve ardından ekonomik sürüklenmeye götürür.
Bence Türkiye Varlık Fonu ile KOBİ'lere kredi imkânının yaratılması gerekiyor. Genel durumu iyi, işletme sermaye ihtiyacı olan firmalara kredilerini döndürebilmek amacıyla verilecek desteklerdir ve kesinlikle boşa gitmez. Türkiye'nin birinci derecede önceliği, toplam talepteki düşüşü engellemek, ikincisi, finansal daralmadan olumsuz etkilenen, sıkıntı çeken KOBİ'lere orta vadeli kredi sağlanmalı. Böyle bir sorun var. Bu sadece Türkiye Varlık Fonu gibi bir girişimle çözülebilir ve aciliyeti çok önemli.
Yoksa hükümetin, bakanlıkların, ticaret odalarının yaldızlı laflarındansa... Biz bunları son dönemlerde duyuyoruz... Efendim çok iyiyiz! Ya sizin iyi olup olmadığınızı onlar biliyorlar. Siz ne söylerseniz söyleyin. Biz de başkalarının ne olduğunu biliyoruz. Bugün artık herşey ortada, herkes birbirini görüyor. Esas olan bugün böyle bir fonu oluşturmak ve KOBİ'leri, özellikle de ihracatçı KOBİ'leri ayakta tutabilecek bir fonlama müessesesi oluşturmak

- Türkiye Varlık Fonu'nun KOBİ'lerden ziyade yabancı yatırımcılara güven vermeyi hedeflediği imajı yaratıldı.

- Bunlar 1960-70'lerin modeli. Bunlar ciddi bir özel teşebbüs yokken, yurtdışı finans imkanları yokken yararlanılacak şeylerdi, bunlar geçti. Aslında bu fon bugünün modeli değil. Bugün böyle bir fonu, destekleme amacıyla kullanmak lazım ve tam zamanıdır. Yabancı yatırımcılara güven vermekten de ziyade onlarla iş yapabilecek bir sermaye teşekkülü oluşturmak istiyorlar. Bu fena fikir değil, ama günümüzün fikri değil. Kamuyu bu alandan çekerken böyle bir fonla yeniden girmesi...

- Fonlar ilgili KOBİ'lerden hiç söz edilmedi...

- Ama Türkiye ekonomisinin durumu çok açık. KOBİ'leri çekerseniz... Diyorum ki, yanlış. Hep yanlışları yaparak geliyoruz zaten. Bugün ekonomide iki temel sorun var. Birisi iç talep. Dış talep bizim dışımızda zaten. İkincisi de talep daralması nedeniyle işletme sermayesi sıkıntısı çeken KOBİ'ler. Bu firmaları bankalar da kendileri için risk görüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bankalara sesleniyor, ama bu iş seslenmekle olmaz... Merkez Bankası'nın da rehberlik edeceği, diyelim 10 milyar dolarlık bir fon oluşturup, onunla bankaların kredilerini subvanse etmek lazım. Bu 10 milyar, belki 100 milyar dolarlık kredinin uygun vade ve faizle kullanımını sağlar. Bir tür sübvansiyon işlevi görür. Diyelim bir KOBİ'nin net öz sermayesi 50 milyon lira. Ama 6 milyon lira borcu var ve nakti olmadığı için tıkanmaya gidiyor. Bunları çözmek lazım. Bu Türkiye'ye büyük yara yapar. Büyük projeler deveri değil. Derin bir yara var piyasada, herkes görüyor, susuyor, çözüme yönelik birşey yapmıyor.

- Mega projelerin öne çıkarılması dışarıya güven vermek açısından işe yarar mı?

- Mega proje... Mesela 3. Köprü'de kredi bulunamadı. Bu Türkiye'nin imajı bakımından iyi olmuyor. Türkiye boğaz köprüsünü 40 sene önce, üstelik kendi kamu kaynakları ile yapmış. 3. Köprü zamanı mıydı? Özellikle belirtmek istiyorum, devlet dolarizasyona, yabancı para kullanımına liderlik etmemeli. Köprü geçiş fiyatlarının dolar üzerinden belirlenmesi çok yanlış. O zaman milli paranın ayıplı sayılmasına doğru gider, yanlıştır.
Türkiye'nin bir potansiyeli var. Bu potansiyel ekonomik olarak çalışır. Defoları da var. 15 Temmuz da bir defodur. Ekonomik yansımaları var. Kamu bunları ortadan kaldırmalı. Hükümet nasıl güvenliği, siyaseti olumsuz etkileyecek şeylere karşı bir hamle yapıyorsa, ekonomiyi olumsuz etkileyecek şeylere karşı da bir hamle yapmalı. Nasıl bürokrasi hamlesi sözle değil, eylemle oluyorsa ekonomide de öyle olmalı. (Bize güvenin) demekle güven olmaz. Bize zaten belli bir güven var. Ekonomi derinliklidir, sorunları çözer. Ama maliyetleri yükseltmemek lazım. KOBİ'lerin ciddi sıcak paraya ihtiyaçları var. Bankalar genişletici mali politikalar uygulayamıyor, kendilerince haklılar. 5-10 milyar dolar bu işe yeter ve boşuna heba edilmiş bir para olmaz. Orta vadede geri toplanacak bir paradır.

'SERMAYENİN YERLİSİ YABANCISI OLMAZ'

- FETÖ soruşturmaları çerçevesinde kayyum atanan, el konulan şirketlerin durumu piyasayı nasıl etkiler?

- Olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Etkileri olacaktır. Önemli olan mülkiyet hakkının güvencede olması. Bu çok önemli. OHAL'ın kısa sürede bitmesi lazım. 3 aydan daha fazla uzarsa, mülkiyet hakkı gibi bir tartışma olur.

- Bunlar yabancı sermayeyi nasıl etkiler?

- Sermayenin yerlisi yabancısı yok artık. Hangi sermaye yerli, hangisi yabancı bilemiyoruz. İşin doğrusu son 5-10 yıldır, Türkiye çok büyük istihdam yaratacak bir dış yatırım almadı. Özellikle de finansal anlamda... Türkiye'nin toplam borçlarında küçülme yok, büyüme var. Sadece borçlar yer değiştiriyor, devletten özel sektöre geçmiş. Liberalize olmuş. Sermaye piyasasının piyasa kurallarına göre gidiyor. Bunu bozacak bir politikaya da girmemek lazım. Hükümet liberal bir politika uyguladı, dünya konjonktüründen de kopmadı. Sermayenin sınırı, rengi, dini yok. Sermayeni tedirgin edici pozisyonları kaldırmamız lazım.

- Ekonomi yönetimine öneriniz nedir?


- 15 Temmuz'un ekonmiye olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için özellikle talep daralmasını da dikkate alarak, mali tablolarında sıkıntı olmayan, ancak hazır değerleri, nakti açısından sıkıntıda olan, sıcak para ve işletme sermayesi açısından sıkıntısı olan; varlığı olan, ama nakdi az olan, özellikle de ihracatçı firmaları orta vadeli rahatlatacak bir finansman yaratılması lazım. Bu fonlardan kredi verilsin, demiyorum... Finansal kuruluşların verdiği kredi buradan sübvanse edilsin. Ona da 5 milyar dolarlık bir fonun yeteceğini düşünüyorum. Aksi takdirde o KOBİ'leri kalıcı olarak kaybedebiliriz, böyle de bir risk var.  


Not: Bu röportaj Ekohaber Gazetesi'nde Ağustos 2016 yayımlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder