Ekonomide 15 Temmuz
sonrası yaşananları ve hükumetin yabancı sermayeye güven verme
girişimlerini, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu ile konuştuk. Bursa iş dünyasının
yakından tanıdığı Prof. Dr. Tatlıoğlu, yabancı sermaye ve "Mega Proje"leri öne çıkarmayı hedefleyen girişimleri olumlu
bulmakla birlikte yeterli olmayacağını söyledi. Prof. Dr. Tatlıoğlu, “Siz ne
söylerseniz söyleyin. Herkes herşeyi biliyor” dedi ve ekonominin
canlanması için özellikle durgunluktan etkilenen KOBİ'lerin, yeni
kurulan Türkiye Varlık Fonu aracılığı ile finanse edilmesini
önerdi. Öneri, KOBİ'lerin bankalardan kullanacağı kredilerin faizlerinin bu fondan sübvanse edilmesini içeriyor. Bu, toplamda 5-10 milyar dolar eder ve Türkiye bunu yaparsa ciddi bir ivme yakalar. Prof. Dr. Tatlıoğlu sorularımızı şöyle yanıtladı:
- 15 Temmuz girişimi
sonrasında hükumet önceliği mega projelere ve yabancı sermayeye
güven vermeye vermiş görünüyor. Yeni teşvik yasaları
hazırlanıyor, varlık fonu kuruluyor, yurtdışı gezileri
artırılıyor. Siz gelişmeleri genel olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Dünya ekonomisi
özellikle 2008 krizinden itibaren bir daralma içinde. Gelişmiş
ülkeler bu krizi, ekonomileri fonlayarak aşma derdinde. Özellike
dünyada önemli bir talep teşkil eden Çin ekonomisinde de
büyümenin yüzde 7'ye düşmesi bu daralmayı daha kalıcı hale
getirdi. İlaveten Türkiye açısından baktığımızda, maalesef
Türkiye'nin dış politika sorunları daralmanın etkisini artırdı.
Yani kendi coğrafyasında da siyaseten bir sorunla karşılaştı.
Özellikle Ortadoğu ve Rusya anlamında.
Aslında Türkiye için
bir avantaj vardı. Yani dünya ekonomisi daralırken Türkiye
ekonomisi normal seyrinde gitse gelişmiş ülkeler ile arasındaki
farkı biraz daha kapatabilirdi. Dünya krizinden potizitif
yararlanabilirdi. Ama bunu dış politika tercihleri nedeniyle
tıkadı.
Tabi 15 Temmuz başka
birşey. İçerideki ve dışarıdaki sermayenin algısı farklı
olur. Ki, Türkiye zaten 15 Temmuz öncesinde de önemli projelere
uluslararası kuruluşlardan kredi bulamadı. Mesela 3. Havaalanı
projesi. Devletin garantisiyle bulundu. 15 Temmuz piyasada
öngörülebilirlik süresini kısalttı. Bu yatırım iştahını
kapatan, yatırımları durduran ve tüketim arzusunu da beklentiye
alan bir süreçtir. Siyasal belirsizlik. Yani siyasal risklerin
arttığını görmek lazım. Biz belki bunu içeride
kabullemeyebiliriz, ama dışarıdakinin böyle görmesini de anlamak
lazım. Değerlendirme kuruluşları puan düşürmeseler bile
negatife çevirdiler görünümü, bütün çabalara rağmen.
VARLIK FONUNDAN
KOBİLERE FİNANSMAN...
Yani herşey söylemle
olmuyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan açıklamalar yapabilir, bu
söylemler ayrı şeyler. İnsanlar bunu dinlerler, ama insanlar
paralarını riske atmazlar. Yapılması gereken şey şu: Türkiye
Varlık Fonu'nun kuruluşunu hızlandırmak. Önemli projelere
ortaklığı söz konusu olabilir. Ama asıl iç talepte ciddi bir
daralma var. 15 Temmuz'dan sonra içerideki firmaların finansman
ihtiyaçları oldu. Özel sektörün ciddi bir dış finansman
ihtiyacı var. Dış borcu var. Yaklaşık yıllık ödeme 200 milyar
dolar civarında bir hareketlilik gerektiriyor ve gelişmeler bunun
daha da zorlaştığını gösteriyor. Türkiye, içerideki talebi
artıracak bir hamle yapmalı. Enflasyona ciddi bir etki yapmadan
talebi artırmalı. İkincisi, bilançoları iyi olan ama sıcak para
sıkıntısı çeken, finans kurumlarına borcu olan çok sayıda
KOBİ var. RasyolarI fena olmayan, net aktifleri, öz sermayeleri
fena olmayan, fakat hazır değerleri, nakitleri yetersiz olan
firmalar. İşletme sermayesi yetersiz olan firmalar. Piyasadaki
talep yetersizliği özellikle bu firmaları işletme sermayesi
açısından vurur ve Türkiye'de KOBİ'lere ciddi bir finansal ve
ardından ekonomik sürüklenmeye götürür.
Bence Türkiye Varlık
Fonu ile KOBİ'lere kredi imkânının yaratılması gerekiyor. Genel
durumu iyi, işletme sermaye ihtiyacı olan firmalara kredilerini
döndürebilmek amacıyla verilecek desteklerdir ve kesinlikle boşa
gitmez. Türkiye'nin birinci derecede önceliği, toplam talepteki
düşüşü engellemek, ikincisi, finansal daralmadan olumsuz
etkilenen, sıkıntı çeken KOBİ'lere orta vadeli kredi sağlanmalı.
Böyle bir sorun var. Bu sadece Türkiye Varlık Fonu gibi bir
girişimle çözülebilir ve aciliyeti çok önemli.
Yoksa hükümetin,
bakanlıkların, ticaret odalarının yaldızlı laflarındansa...
Biz bunları son dönemlerde duyuyoruz... Efendim çok iyiyiz! Ya
sizin iyi olup olmadığınızı onlar biliyorlar. Siz ne söylerseniz
söyleyin. Biz de başkalarının ne olduğunu biliyoruz. Bugün
artık herşey ortada, herkes birbirini görüyor. Esas olan bugün
böyle bir fonu oluşturmak ve KOBİ'leri, özellikle de ihracatçı
KOBİ'leri ayakta tutabilecek bir fonlama müessesesi oluşturmak
- Türkiye Varlık
Fonu'nun KOBİ'lerden ziyade yabancı yatırımcılara güven vermeyi
hedeflediği imajı yaratıldı.
- Bunlar 1960-70'lerin
modeli. Bunlar ciddi bir özel teşebbüs yokken, yurtdışı finans
imkanları yokken yararlanılacak şeylerdi, bunlar geçti. Aslında
bu fon bugünün modeli değil. Bugün böyle bir fonu, destekleme
amacıyla kullanmak lazım ve tam zamanıdır. Yabancı
yatırımcılara güven vermekten de ziyade onlarla iş yapabilecek
bir sermaye teşekkülü oluşturmak istiyorlar. Bu fena fikir değil,
ama günümüzün fikri değil. Kamuyu bu alandan çekerken böyle
bir fonla yeniden girmesi...
- Fonlar ilgili
KOBİ'lerden hiç söz edilmedi...
- Ama Türkiye
ekonomisinin durumu çok açık. KOBİ'leri çekerseniz... Diyorum
ki, yanlış. Hep yanlışları yaparak geliyoruz zaten. Bugün
ekonomide iki temel sorun var. Birisi iç talep. Dış talep bizim
dışımızda zaten. İkincisi de talep daralması nedeniyle işletme
sermayesi sıkıntısı çeken KOBİ'ler. Bu firmaları bankalar da
kendileri için risk görüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bankalara
sesleniyor, ama bu iş seslenmekle olmaz... Merkez Bankası'nın da
rehberlik edeceği, diyelim 10 milyar dolarlık bir fon oluşturup,
onunla bankaların kredilerini subvanse etmek lazım. Bu 10 milyar,
belki 100 milyar dolarlık kredinin uygun vade ve faizle kullanımını
sağlar. Bir tür sübvansiyon işlevi görür. Diyelim bir KOBİ'nin
net öz sermayesi 50 milyon lira. Ama 6 milyon lira borcu var ve
nakti olmadığı için tıkanmaya gidiyor. Bunları çözmek lazım.
Bu Türkiye'ye büyük yara yapar. Büyük projeler deveri değil.
Derin bir yara var piyasada, herkes görüyor, susuyor, çözüme
yönelik birşey yapmıyor.
- Mega projelerin öne
çıkarılması dışarıya güven vermek açısından işe yarar mı?
- Mega proje... Mesela
3. Köprü'de kredi bulunamadı. Bu Türkiye'nin imajı bakımından
iyi olmuyor. Türkiye boğaz köprüsünü 40 sene önce, üstelik
kendi kamu kaynakları ile yapmış. 3. Köprü zamanı mıydı?
Özellikle belirtmek istiyorum, devlet dolarizasyona, yabancı para
kullanımına liderlik etmemeli. Köprü geçiş fiyatlarının dolar
üzerinden belirlenmesi çok yanlış. O zaman milli paranın ayıplı
sayılmasına doğru gider, yanlıştır.
Türkiye'nin bir
potansiyeli var. Bu potansiyel ekonomik olarak çalışır. Defoları
da var. 15 Temmuz da bir defodur. Ekonomik yansımaları var. Kamu
bunları ortadan kaldırmalı. Hükümet nasıl güvenliği, siyaseti
olumsuz etkileyecek şeylere karşı bir hamle yapıyorsa, ekonomiyi
olumsuz etkileyecek şeylere karşı da bir hamle yapmalı. Nasıl
bürokrasi hamlesi sözle değil, eylemle oluyorsa ekonomide de öyle
olmalı. (Bize güvenin) demekle güven olmaz. Bize zaten belli bir
güven var. Ekonomi derinliklidir, sorunları çözer. Ama
maliyetleri yükseltmemek lazım. KOBİ'lerin ciddi sıcak paraya
ihtiyaçları var. Bankalar genişletici mali politikalar
uygulayamıyor, kendilerince haklılar. 5-10 milyar dolar bu işe
yeter ve boşuna heba edilmiş bir para olmaz. Orta vadede geri
toplanacak bir paradır.
'SERMAYENİN YERLİSİ
YABANCISI OLMAZ'
- FETÖ soruşturmaları
çerçevesinde kayyum atanan, el konulan şirketlerin durumu piyasayı
nasıl etkiler?
- Olağanüstü bir
durumdan geçiyoruz. Etkileri olacaktır. Önemli olan mülkiyet
hakkının güvencede olması. Bu çok önemli. OHAL'ın kısa sürede
bitmesi lazım. 3 aydan daha fazla uzarsa, mülkiyet hakkı gibi bir
tartışma olur.
- Bunlar yabancı
sermayeyi nasıl etkiler?
- Sermayenin yerlisi
yabancısı yok artık. Hangi sermaye yerli, hangisi yabancı
bilemiyoruz. İşin doğrusu son 5-10 yıldır, Türkiye çok büyük
istihdam yaratacak bir dış yatırım almadı. Özellikle de
finansal anlamda... Türkiye'nin toplam borçlarında küçülme yok,
büyüme var. Sadece borçlar yer değiştiriyor, devletten özel
sektöre geçmiş. Liberalize olmuş. Sermaye piyasasının piyasa
kurallarına göre gidiyor. Bunu bozacak bir politikaya da girmemek
lazım. Hükümet liberal bir politika uyguladı, dünya
konjonktüründen de kopmadı. Sermayenin sınırı, rengi, dini yok.
Sermayeni tedirgin edici pozisyonları kaldırmamız lazım.
- Ekonomi yönetimine
öneriniz nedir?
- 15 Temmuz'un ekonmiye
olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için özellikle talep
daralmasını da dikkate alarak, mali tablolarında sıkıntı
olmayan, ancak hazır değerleri, nakti açısından sıkıntıda
olan, sıcak para ve işletme sermayesi açısından sıkıntısı
olan; varlığı olan, ama nakdi az olan, özellikle de ihracatçı
firmaları orta vadeli rahatlatacak bir finansman yaratılması
lazım. Bu fonlardan kredi verilsin, demiyorum... Finansal
kuruluşların verdiği kredi buradan sübvanse edilsin. Ona da 5
milyar dolarlık bir fonun yeteceğini düşünüyorum. Aksi takdirde
o KOBİ'leri kalıcı olarak kaybedebiliriz, böyle de bir risk var.
Not: Bu röportaj Ekohaber Gazetesi'nde Ağustos 2016 yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder