İNŞAAT SEKTÖRÜ NEREYE?
İnşaatçının gündeminde ‘yapısal dönüşüm’ yok. ‘Ölen ölür, kalan sağlarla’ yola devam!
Son yılların en
gözde sektörü inşaat, ekonomik krizde en büyük darbeyi yiyen, en çok daralan sektör oldu.
Sistem krizden çıkışın yolunu alt ve orta sınıflara yönelik vergi ve zamlarla
aramaya devam ettikçe de inşaatçıların sıkıntısı büyüyor.
Bursa’da satışlar
son bir yılda yüzde 71 gerilemiş. Konutta “efektif
talep” hızla gerilerken, özellikle yeterli öz kaynaklara sahip olmayan
firmalar adeta eriyor ve sektörde ciddi bir “seleksiyon” söz konusu.
Ama bunlardan
daha dramatik olanı şu ki hem siyasi iktidar ve devletin, hem de inşaat
sektörünün gerekli dersleri alarak, “yapısal bir dönüşümle” bu krizden daha
güçlü çıkmaya yönelik bir plan yaptığını göremiyorsunuz!
Dövizde son
birkaç yıldaki artışı kriz koşullarında fiyatlara yansıtmadığını söyleyen inşaatçılar,
fiyatların 2020’de asgari yüzde 30 artmasını bekliyor ve devranın kaldığı
yerden devam edeceğini varsayıyor.
Bu durumda her
sarsıntıda yüreğimizi ağzımıza getiren depremlere karşı gündeme gelen “Kentsel Dönüşüm” ise yine,
müteahhitlere emanet, yoluna ağır aksak gitmeye devam edeceğe benziyor.
Bursa Ekonomi Gazetecileri Derneği (BEGD) Yönetim
Kurulu olarak bu hafta İnşaat
Müteahhitleri Sanayici ve İşadamları Derneği (İMSİAD) Başkanı Mustafa Andıç ve Yönetim Kurulu üyeleri ile bir araya
geldik, inşaatı konuştuk.
Başkan Andıç son aylarda faizlerdeki düşüşle birlikte piyasada olumlu bir hareketlenme
olduğunu, biraz da geçmişte alınan inşaat ruhsatlarının boşa düşmemesi adına,
bazı yeni projelerde inşaatların başladığını belirterek sektörde bu yıl belli
bir toparlanma beklediklerini ifade
etti.
Ancak iyimserliğe
rağmen, rakamlar durumun pek parlak olmadığını gösteriyor. TUİK verilerine göre, geçtiğimiz Ocak ayında Türkiye’de toplam 113 bin konut satılmış. 2019’un ilk çeyreğinde
satışlar Türkiye genelinde yüzde 60 düşerken, Bursa’da yüzde 71 düşmüş.
SELEKSİYON ZAMANI
Yani…
Bursa’daki inşaat
sektörünün performansı, Türkiye ortalamasının da altında.
Geçen sene
Türkiye’de inşaat sektöründe 4 bin 616 şirket batarken, bin 12 şirket açılmış.
Yani…
İnşaat sektöründe
ciddi bir eleme/seleksiyon var.
Şirketler birleşerek daha güçlü finansal yapılar yaratmaya çalışıyor.
Örneğin Başkan Andıç’ın da içinde
bulunduğu Bursa Grup A.Ş., 19
şirketin bir araya gelmesi ile kurulmuş.
“Artık sat yap devri bitti, bundan sonra yap sat var” diyor Andıç.
“Önce yap, sonra sat” da güçlü mali yapılar gerektiriyor.
İnşaatçılar
sadece gerileyen konut satışlarıyla cebelleşmiyor. Örneğin, “güncel sorunlar”ı anlatmaya başlayan Andıç, Mudanya Güzelyalı ile Çağrışan civarında yaklaşık bin konut
inşaatının, yargıya intikal eden bir inşaat projesi yüzünden fiilen durduğunu,
hem kendilerinin hem de konut bekleyen kişilerin mağdur olduklarını anlattı.
“İnşaat
ruhsatımız var, başlamışız, ama bizim dışımızdaki etkenler yüzünden inşaata
devam edemiyoruz ve bunu ev taksiti, borç ödeyen insanlara anlatamıyoruz”
diyor.
Zaman zaman
inşaat sektörüne mucize formül gibi sunulan yabancılara konut satışında ayaklar yere basmış gibi görünüyor. İMSİAD Başkanı Andıç, son zamanlarda
başta Araplar olmak üzere yabancılara satışın yüzde 3’den yüzde 4’e
yükseldiğini açıkladı. Son dönemde özellikle Çinlilerin, Çin Mahallesi oluşturacak
şekilde piyasaya girme eğiliminde olduklarını anlatırken, yabancılara satış
açısından Bursa’nın dış tanıtım gereğine dikkat çekti ve yurt dışı fuarlarda Bursa Standı açılmasını talep etti.
KRİZDEN NASIL
ÇIKILACAK?
Şimdi gündemdeki
soru şu: İnşaat sektörü bu krizden nasıl
çıkacak?
Pek çok firmanın
kapandığı, kapanacağı artık netleşti.
Galiba geride daha güçlü finansal yapıları, öz kaynakları olan firmalar
yoluna devam edecek, birleşmeler olacak.
Peki, konut
kalitesi yükselecek mi? Görünüşe bakılırsa hayır. Zira, inşaatçıların
anlattıklarına göre örneğin deprem izolatörü başta olmak üzere deprem
teknolojileri, yalıtım, enerji, çevre, düşük katlılık gibi kalite çıtasını
yükselten uygulamalar “maliyetlere
takılıyor”!
Maliyet baskısı
ağır basınca da gazeteci arkadaşım Binay
Kazan’ın “Garanti Belgeli konut
üretimi” gibi cazip önerisini hayata geçirmek de imkânsızlaşıyor.
İNŞAATTA ‘YAPISAL’
SORUNLAR
Gündemin
merkezine “Kentsel Dönüşüm”ü
koyduğunuzda etrafında dolaşılan ama görmek istemediğimiz birkaç nokta var.
Birincisi, aşırı yüksek arsa fiyatları. Bu konuda ne merkezi hükümet, ne belediyeler
hatta ne de sektör radikal bir değişim öngörmüyor. Örneğin belediyeler ne buna
uygun imar planları yapıyor, ne de mevcut Nazım
Planlara uyuyor. Taraflar, arazi rantının yüksekliğinden gayet memnun gibi
görünüyor. Faturayı ödeyen vatandaşın kıvranması da kimsenin gündeminde değil
gibi.
İkincisi, sektörün denetimsizliğinin de etkisi ile artık konut fiyatlarının, konuta
ihtiyacı olan kesimlerin karşılayabileceği rakamların çok üzerine çıkması.
Yani bir daire
satın alarak hem arsa sahibine, hem kendine hem de müteahhide birer daire edindirme…
Bir konut parasına üç konut yüklemek artık sürdürülemeyecek hale gelmiş.
Kat yükseklikleri
de artık müteahhitleri kurtarmıyor.
Geriye, kentsel
dönüşüm talep edenlerin “pamuk eller
cebe” demesi kalıyor. Konuşmalardan
anladığım kadarı ile önümüzdeki dönemde bunu sağlayacak modeller de üretilmiş
değil. Zira bu iş yerel yönetimler, STK’lar
dâhil toplumda yaygın bir konsensüsle olabilecek bir şey. Örneğin 100 daireli
bir siteyi yıkıp yerine en çok 120 daireli bir site yapacaksanız, maliyetlerin çok büyük bölümünü mevcut ev
sahiplerinin karşılamasının koşullarını yaratmanız gerekiyor.
Gidişatta buna
ilişkin bir çaba, model, proje de göremiyorsunuz.
Özeti, yapı sektörü
2020 yılına “yapısal”, kronik sorunlarla
başladı.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil