İtiraf edeyim, ne asker cenazeleri, ne siyaset… Geçtiğimiz hafta boyunca kafamı en çok meşgul eden şey, bizim site yönetimindeki sıkıntılardı. Laçkalık, düzensizlik, hep ekmek kapısı olagelmiş. Birileri göz göre ahaliyi söğüşlüyor! |
Dostlar, hepimiz, haklı olarak, memleket üzerine kafa yoruyor, iktidarı, muhalefeti eleştiriyoruz…
Meğer biz, başkentte, yaklaşık bin nüfuslu, orta çaplı bir siteyi yönetmekten bile acizmişiz.
Efendim, öykü şu:
Ankara Batıkent’te 300’e yakın konutun bulunduğu bir sitede yaşıyorum. Malum, site yönetimlerine genelde emekli, biraz da milletin derdi ile ilgilenmeyi seven, gönüllü tipler aranır. Ama benim yönetime talip olmamın nedeni tamamen farklıydı. Binalarımız yaklaşık 20 yaşına gelmiş, çevreyi de çok katlı “lüks” konutlar sarmış. Yönetici “Evlerimizi arsa olarak müteahhide veriyoruz, karşılığında birer yeni daire alacağız” diyor, bir heyecan körüklüyor, herkes havaya girmiş, site içinde apartmandaki daire sahipleri ile bahçeli dubleks konut sahipleri farklı taleplerde bulunuyor, inceden kamplaşma var, yönetimi daireciler oluşturmuş, ben de dubleksçileri temsilen 3 kişilik yönetim kuruluna seçiliyorum…
3 arkadaştan birisi eski başkan, diğeri eski denetçi… “Devir teslim” formaliteleri üzerinde ısrarım sürünce, ortaya çıkıyor ki, Genel Kurul’a sunulan Gelir Gider Tablosu’ndaki yaklaşık 40 bin lira, buharlaşmış!
Haydaa, işin rengi bir anda değişti. Kendimi bir laçkalığın içinde buluverdim. Sitede yönetim ofisi var, çelik, klasörler, her şey normal görünüyor; ama hiçbir düzen yok! Herkes topladığı aidatı cebinde taşımış, harcamış, geri ödeyememiş… Tek düzgün işleyen şey, kimseden makbuzsuz aidat alınmaması. Usulsüzlük, zimmet, dolandırıcılık vs.
Denetim Kurulu’nu çağırdığımda, anlaşıldı ki, bu sitenin yönetimi ilk defa denetimden geçiyor… İnsanlar genelde ilgisiz, toplantılara katılım yetersiz, yöneticiye maaş da ödenmediği için kimse adaylığa yanaşmıyor…
Neyse, siz bu yazıyı okurken, bizim Olağanüstü Genel Kurul toplanacak. Her şey ne kadar düzelecek göreceğiz…
Sormadan edemiyorum: Yaşadığı bir sitede, apartmanda bile adam gibi yaşamayı beceremeyen bizlerin, koskoca ülkeyi yöneten siyasileri suçlamaya ne kadar hakkımız var?
Gazetecilik yılları boyunca öğrendiğim şeylerden birisi şu oldu: Düzensizlik, plansızlık, laçkalıklar asla masum değildir!
Eğer bu sitenin yönetiminde adam gibi bir işleyiş olsaydı, kimse usulsüzlük yapamazdı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi veya ilçe belediyeleri örneğin her şeyi imar planlarına uygun yapsaydı, milyarlarca liralık arazi rantı oluşamaz, siyasetin finansmanı bu kadar kolay olmazdı…
Ankara Büyükşehir Belediyesi sağlam Nazım İmar Planı’na sahip olsaydı, gecekondular, kaçak yapılar olmasaydı, birileri bu kadar zenginleşemezdi, belki başkan üst üste böyle seçilemezdi…
“Deveye demişler, neden boynun eğri”…
Maalesef bizim ekonomimiz de, siyasetimiz de, adaletimiz de laçka...
Fatura öyle yerlerden çıkıyor ki, afallıyorsun.
Örnek mi:
“Cari açık kronik hale geldi. Devletin her ay ekstradan 4,5-5 milyar dolar bulması lazım. Bulunamazsa dolar patlar.”
Bu, kriz demek!
Hatırlarsınız, dolar geçtiğimiz sonbaharda 2 liraya doğru koşmaya başladığında, hepimizi bir korku sarmıştı.
Şimdi 1,8 sınırında duruyor…
Peki, ne değişti?
Daralma, ithalatın azalması elbette cari açığı da nispeten azalttı. Ama yetmez.
Peki, bu dolarlar nerden geliyor? Hükümetin “başarısının” sırrı nedir?
Bir meslektaşım, “Suriye’de karışıklık çıkarma karşılığında Arap kralları Türkiye’ye 10 milyar dolar veriyor” minvalli yazınca, kaynaklardan birisi ortaya çıktı!
İnsan ister istemez düşünüyor: Dolar gelsin, kriz patlamasın, hükümet kalsın diye mi ülke başını Suriye belasına sokuyor?
Sinek avlamak yerine, bataklık kurutmayı tercih edeceğimiz günlere, diyorum…
İyi pazarlar
27 Agustos 2012
.
.