Dursun EROĞLU “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü”, basın özgürlüğüne duyarlı meslektaşların ve meslek örgütlerinin sayesinde bizde de rutin anma günlerinden birisi olmaya başladı. Gazetecilerin maruz kaldığı şiddet ve katliamlara karşı mücadeleyi öne çıkaran 3 Mayıs’lar, umarız pek çok özel gün gibi toplanıp çiftetelli atma gününe dönüşmez… |
“Çiftetelli” sitemi için bir parantez açmak istiyorum. Adı ve içeriği ne olursa olsun bütün özel günlerde sadece eğlenir olduk. Örneğin 1 Mayıs, emekçilerin, çalışanların hak ve sorumluluklarına, sorunlarına dikkat çekmekte kullanılabilirdi. Oysa ya dayak yiyoruz, ya da halay çekip çiftetelli oynuyoruz!
Resmi bayramlar, evlet baba, sayın vali, sayın bakan, geçit resmi, rap rap; özel günler çiftetelli, şıkıdım, şıkıdım!
Bu yıl ilk kez Türkiye Gazeteciler Sendikası, 3 Mayıs nedeniyle hapishanelerde tutuklu olan gazetecileri anmak için eylem düzenledi. İstanbul Adliyesi önünde, cezaevlerinde tutuklu bulunan 62 meslektaşımızın her biri için bir balon uçuruldu ve her balona meslektaşların fotoğrafı yerleştirildi.
Meslektaşlarımız 3 Mayıs’ta İstanbul semalarında kenti seyrettiler. Tabi İstanbullular da onları!
Hükumet bunların pek çoğu için “Bunlar gazeteci değil terörist” demeye devam ediyor. TGS bu isimlerle teker teker bağ kurdu, dava dosyalarını inceledi. Ortaya çıkan sonuç: Bu insanların çoğu Kürt ve radikal sol yayın kuruluşlarına çalışıyor. Yazdıkları devletin hışmını çekiyor. Belki çok doğru şeyler yazmıyorlardı, çoğumuz da bu görüşleri benimsemeyebiliriz. Ama sonuçta söz konusu “suç aleti” silah değil, kalem! Ve bu meslektaşların yazılarından oluşan Tutuklu Gazete’nin üçüncü sayısı da basılıp dağıtıldı.
Vali ve İçişleri Bakanının açıklamaları, tipik, kanıksanmış bir “devlet” tavrı. Bu yöneticiler sanki sadece polisin valisi, bakanı... Biz, evinin önünde, polisin gaz bombasıyla ağır yaraladığı 17 yaşındaki bir kıza sahip çıkacak, onun da hakkını arayacak bir valiye, içişleri bakanına ne zaman sahip olacağız, tanrım!
53 yaşındayım. Bunu görmek için daha kaç sene bekleyeceğim?
Peki nedir bu 3 Mayıs.
1993’de, Birleşmiş Milletler, 3 Mayıs’ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan etti. BM Genel Kurulu’nu bu karara iten şey, 3 Mayıs 1991’de Namibya’nın Windhoek kentindeki UNESCO konferansın ardından açıklanan “Windhoek Bildirgesi”ydi.
Afrika’da o dönem özgürlük ve demokrasi rüzgarları esiyor, askeri totaliter rejimler gazetelere ve gazetecilere şiddet üzerine şiddet uyguluyordu.
1969-90 arasında 48 Afrikalı gazeteci katledilmişti!
Windhoek Bildirgesi’nde, insan haklarına dayanan demokratik bir rejimin bağımsızlık, çoğulculuk ve basın özgürlü sayesinde var olabileceği vurgulandı.
Basın özgürlüğü, “Basının devlet, siyasi iktidar ve ekonomik güç odakları ile matbaa veya medya dağıtım şirketlerinin denetimi/kontrolünden uzak olması” şeklinde tanımlandı.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim:
Türkiye’de BM’nin kabul ettiği bu tanıma uygun bir basın özgürlüğünden söz edebilir miyiz?
Devletin, hükumetin, siyasilerin, patronların, reklam verenlerin, dağıtım tekellerinin baskısı olmayacak!
Neredeeee!
20 yıl geçmiş, yıl 2013. Daha dün 1 Mayıs’ta, İstanbul sokaklarında gazeteciler polisin şiddetine maruz kaldı, kimyasal/biber gazından etkilendi, ağır yaralananlar oldu.
Türkiye’de 62 gazeteci yazdığı yazılardan dolayı cezaevinde. AKP hükumeti son 30 yılda medyadaki kartelleşmeye tüy dikti.
Hükumet, “Yandaş medya” diye tanımlanan, şakşakçı kesime her türlü desteği verir, medya patronları servetine servet katarken, hükümetin yanlış uygulamalarını eleştiren gazete ve gazeteciler tek tek safdışı bırakılıyor.
Cesur kalemler teker teker susturuluyor.
Artık basın emekçileri gazete, televizyon ve radyolarda, çalıştığı kurumda meslek etiğini denetleyemez, söz/karar yetkisi olmayan ucuz işçi durumuna düşürüldü.
Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, 3 Mayıs nedeniyle basın toplantısı düzenledi, gazetecilere yönelik şiddeti protesto için kelepçe dağıttı. Umarız muhalefetteyken böyle, iktidarda öyle olmazlar…
3 Mayıs’ı anıyor, yazdıkları nedeniyle cezaevine konulan bütün meslektaşlarımızın bir an önce salıverilmesini diliyorum.
İyi pazarlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder