Dursun EROĞLU Farkında mısınız toplum şoka girdi! Türkiye’de mevcut paradigmanın iflası ile gelinen yer, herkesi şaşkın ördeğe çevirdi. Yakın zamana kadar büyük suç kabul edilen, devlete karşı suç kapsamında şiddetle cezalandırılan şeyleri bugün, üstelik devlet erki ile bütünleşmiş, din tandanslı muhafazakar sağ bir siyasi iktidar söylüyor, ve de yapıyor! En ufak demokratik talebi “devletin birliğine, güvenlik kuvvetlerine hakaret” olarak gören sağcı yazarlar, şimdi maşallah solcuları geçti... Daha garibi, sokakta sol grupların karşısına sopayla çıkanlar radikal sağ ülkücülerden ziyade, ‘ulusalcı / Atatürkçü’ler olmaya başladı. |
“İşçi sınıfı, köylü, emekçi” diyen muhalif siyasi grupları ezan / kuran / bayrak diyerek cezaevlerinde çürüten, işkenceyle İstiklal Marşı söylettiren devletten; iktidar temsilcilerine “Türk bayrağı” sallanmasına geldik…
Çelişkileri sıralasam, bu köşe yetmez.
Ama gelin biraz anlamaya çalışalım.
Öncelikle, devletin yönetim paradigmasının, değerlerin, algıların çöktüğünü görmek zorundayız.
Örneğin, şu “süreç”…
Lütfen anlayın, bu bir AK Parti, Erdoğan politikası değil… Bu bir devlet politikası.
Ne demek?
Ülkede üç şeyi, para, silah ve siyaseti elinde bulunduranların politikası, demek!
Bu salt iktidar partisinin politikası, girişimi olsaydı Genelkurmay, istihbarat, "derin" güvenlik birimleri, TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, (Sam Amca’yı da ekleyin mutlaka) çoktan buna engel olur, hükumeti indiriverlerdi.
Demek ki, Başbakanı, “bebek katilini muhatap alıyor" falan diye suçlamak anlamsız.
Çünkü, Başbakan Tayyip Erdoğan değil de Kemal Kılıçdaroğlu veya Devlet Bahçeli olsa da durum değişmeyecekti!
Zira devlet artık bu işi silahla, zorla, askerle, özel birliklerle falan halledemeyeceğini fark etti!
İyi ki de fark etti, yoksa bu iş faciaya gidiyordu.
Şimdi yeni bir sayfa açma zamanı… Daha dün “Kürt” lafına katlanamazken artık Kürtçe TV, anadilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlenmes, özerklik vs. kulağımızı fazla tırmalamıyor.
Bakın, Kürtler kendisini içinde ifade edemediği için “Türk” lafını sınırlamaya başladık.
Sırada “şehit/gazi” söylemini terk etmek var... Öyle ya, madem kardeşiz, “eşit vatandaş” olacağız, o zaman düşmanlık çağrıştıran “şehit” lafını iki taraf da terk edecek.
Elbette, gencecik evlatlarını kaybeden insanlar, şehit ana babaları şaşkın, öfkeli… Belki bir gün, bu halk, öfke dinince, “Madem bu iş siyasetle halloluyordu, niye kurban ettiniz çocuklarımızı” diye birilerinin yakasına da yapışacaktır! Olursa, şaşmam!
Türlü türlü askeri araçlar, zırhlı personel taşıyıcılar çekilecek sokaklardan. Sadece dağlar değil, şehirler de silahtan arınacak.
Askerimiz artık Ankara, İstanbul gibi Güneydoğu’nun sokaklarında da elini kolunu sallaya sallaya dolaşabilecek, KTM’ler kalkacak!
Artık ekonomik, demokratik, emek, hak, hukuk mücadelesi “bölücülük”le itham edilemeyecek…
Ama bunların olabilmesi için muhalefetin, demokrasi isteyenlerin katılımı zorunlu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, en son “Demokrasi ve Özgürlük Bildirgesi” hazırladı.
16. Madde. Bildirge, özetle şöyle: 1.Özel yetkili mahkemeler kalksın, 2. Davaları normal mahkemeye aktarılsın, 3. Cezaevindeki vekiller çıkarılsın, 4. Uzun tutukluluklar sona ersin. 5. Söz, yazı vs. terör kapsamından çıkarılsın, 6. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sınırlanmasın, 7. İçerdeki öğrenciler salıverilsin, 8. Siyasi Partiler Yasası lider sultasına son verecek şekilde yenilensin, 9. Diyarbakır Cezaevi müze olsun. 10. Uludere olayı aydınlatılsın, sorumlular yargılansın. 11. Seçim barajı kaldırılsın, 12. İşkence ve faili meçhul cinayetler aydınlansın, zaman aşımı kalksın, 13. Devlet her inanca eşit uzaklıkta olsun, 14. Gizli tanık uygulaması kaldırılsın, 15. Nevruz bayram kabul edilsin. 16. Medya özgürlüğü için şeref sözü verilsin.”
Çok güzel. Ama yeter mi?
Yetmez, zira, anamuhalefet ve solda bir partisiniz. Devletin, isyancı bir silahlı örgüt ile pazarlık yapıp, demokratik çözüme kapı açtığı, anadilde eğitim, âdemi merkeziyet, iki tarafı da aynı kefeye koyabilecek “Akil İnsanlar” ulusal farklılıkları içeren yeni Anayasa için adım attığı bir ortamdayız…Bunları Öcalan'ın talepleri olduğu da sır değil.
CHP örneğin, "AKP ile PKK'nin yörüngesinde olmam" diyor. O halde sarılacağı şey demokrasidir. Bu çerçevede de örneğin "terör”e karşı kurulmuş her türlü, antidemokratik, militer özel savaş birliklerinin tasfiyesi, yaşamın normalleştirilmesi, Diyanet İşleri’nin, devlet bütçesi ile bağını kesecek şekilde özerkleşerek tam bir laiklik... Sadece Kürt değil, Çerkez, Arnavut herkese ulusal ve kültürel haklar… Sendikal örgütlenme, basın özgürlüğü, bireysel özgürlükleri, herkesin özgürce yaşadığı, demokratik bir Türkiye talebiyle öne çıkmayı düşünebilir. Bunlar da yazılabilirdi bildirgeye. Ancak böyle güçlü ve cesur demokratik adımlarla öne çıkabilirler.
Daha fazla demokrasi isteyen taraf her zaman muhalefet değil miydi?
İyi pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder