Yerel seçime aylar kala, partilerde hummalı bir fiskos-kulis çabası var. Bütün gündem ve dert şu: Seçimi kim kazanacak? Kentin nasıl yönetileceği, hiçbirinin umurunda değil… Adayları da partileri de alıp götüren rüzgârın adı: Kentsel rantlar… Rant kavgasıyla kentler talan ediliyor, yaşanmaz hale geliyor. Hâlbuki alternatif var: Çağdaş, çevreci ve halkçı bir belediye… |
Türkiye’nin ‘cari açık ekonomisi’ne alternatif kapsamında bu hafta sizlerle, sıcak gündemin de etkisiyle, ‘sürdürülebilir’ ve insanca yaşanacak, çağdaş kent yönetimi konusundaki ‘alternatif’ önerilerimi paylaşmak istiyorum.
Mevcut haliyle, belediyecilik ‘halka hizmet’ten çıkıp ‘yerel rant paylaşımı’na dönüşmüş durumda.
Belediyeler daha yakın zamana kadar kendi Nazım İmar Planı ve ona uygun imar planlarını yapamazdı…Yetki merkezi hükümetteydi. Kentlerin planlı gelişmesi için o da yeterli olmazdı;önce binalar yapılır, sokaklar oluşur, ona göre imar durumu çıkarılırdı.
Yakın zamanda belediyelerin yetkileri artırıldı,belediyeler imar planları hazırlattı. Ama ne planlar modern şehircilik ilkelerine göre hazırlandı, ne de kentlerin ‘Anayasası’ olması gereken Nazım İmar Planları’na belediyelerce uyuldu.
Nasıl mı?
Kenti yönetmede en demokratik platform olan Belediye Meclisi toplantılarını izledik, gazeteci olarak, yıllarca… Rutindir, değişmez: Belediye Meclis toplantıları ayda bir yapılır, her toplantıda 20 gündem maddesi varsa, 15’i ‘İmar Planı Tadilatı’ na ilişkindir...
Yani, kentin Nazım İmar Planı’na uygun büyümesini sağlamakla görevli belediyenin, asıl yaptığı iş, o planları delik deşik etmektir!
Zira Belediye Meclisi üyelerinin önemli bir kısmı emlak ve inşaat işleri ile uğraşan kişilerdir.
Daha açıkçası, örneğin elinde parası olan gider Bursa Ovası’ndan köylünün şeftali tarlasını satın alır, sonra belediyeden ‘imar çıkarma’ için pusuya yatar… Alttan girer üsten çıkar ve orayı imara açar… Artık oraya konut, fabrika vs. yapılacaktır. Devasa bir rant yaratılmıştır. Tarla sahibi dışında herkes payını alır; belediye yönetimi de inşaatçı, emlakçılar da memnundur.
Veee maalesef kentlerin gerçek plancıları, nerde ne olacağına karar verenler, pratikte işte bu emlakçı, inşaatçı takımıdır!…
Bu yüzden Bursa Ovası beton yığınına döndü. Bu yüzden rantiye İstanbul’da Gezi Parkı’nı, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği arazisini parselleme, ODTÜ ormanını imara açma derdinde…Önde belediye başkanları, arkada emlakçı-müteahhitler...
Bugün Ankara’nın yakın çevresinde talan edilmedik yer kalmadı. Kuş uçmaz kervan geçmez yerlere toplu konut projeleri ile müthiş rantlar yaratılıyor…
Peki, rantçılık niye kötü?
Çünkü hem adaletsizliği körüklüyor, haksız kazanç yaratılıyor, hem de sanıldığı gibi ekonomiyi canlandırmıyor!
Ne üretimi artırıyor, ne de tüketimi…
İster konut yap, ister fabrika, AVM… Maliyetin yarısı arazi rantına gidiyor!
Bu ne demek? İki konut yapabileceksen, tek bir konutla yetinmek zorunda kalıyorsun.
Dar gelirli, yüksek arsa ve konut fiyatları yüzünden ev sahibi olamıyor.
İşadamı parayı makine ve teknolojiye, insan gücüne değil, arsaya gömüyor…
Demek ki, üretimi de tüketimi de sınırlayan rant, gerçekte bir zenginlik, gelişme göstergesi değildir.
Sadece çalışmadan zengin olan asalak bir kesim yaratırsınız.
Bu rant zenginleri artık siyaseti finanse etme, kent yönetimlerini belirlemede çok ciddi bir güç olmuş durumdalar. Bu da toplumdaki bütün dengeleri tahrip ediyor.
Ayrıca, yeni Büyükşehir Belediyeleri Yasası ile artık belediye sınırları, il sınırlarına genişledi, ezberler bozuldu.
Yani bundan böyle artık dağ, deniz, göl, mera, arazi, hayvancılık, meyvecilik, sulama, ormancılık, madenler vs. hepsi belediyelerin kucağında… Köylere hizmet veren İl Özel İdaresi devre dışı.
Ama belediyelerde ne bu yeni alanlara hizmet verecek birimler, ne de bir vizyon var...
Mesela, kırsal kalkınma belediyelerin boynunda…
Bir süre önce hazırladığım, “Rantçı değil yeni, çağdaş, kalkınmacı belediye!”başlıklı bir raporu, ana muhalefet partisi CHP’ye sunmuştum. Dikkate alınır mı bilmem, ama önümüzdeki dönemde belediyecilik anlayışında bir değişime gidilmezse, bugün kent merkezlerini tahrip eden rantçı yaklaşım, memleketin bütün coğrafyasına virüs gibi yayılacak.
Zaten son yasanın, müteahhitlerin ağzını sulandıran orman, mera ve deniz sahili gibi yerleri belediyelerin kontrolüne verme gibi bir niyet taşıdığı yolunda da kaygılar var. Mera ve Orman Kanunu’ndan fırsat bulamayan rantiye, anlayış değişmezse artık bayram edecek…
Haftaya yine alaternantif konusuna devam edelim.
İyi pazarlar
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder