Başkent’in gündemi siyaset. Partilerde, belediye başkanı adayı belirlemenin gerginliği var. Hesaplar, “Kimi aday gösterirsek seçimi kazanırız” üzerine. Görünürde tatlı, demokrasi adına heyecan verici günler. Ama kulisleri dinledikçe, “kazanmak” uğruna yapılanlar ve bu işlerin finansman kaynakları göründükçe, işin rengi değişiyor.
Seçim için, adayların belirleneceği kritik günlerdeyiz. Birkaç haftada partiler adaylarını netleştirecek ve maraton başlayacak.
“Aday adayları” çok faal… Maddi manevi tam bir seferberlik hali…
Ankara’nın, belki Bursa’dan hiç de kolay anlaşılmayacak bir durumu var. Bursa üst üste iki kez aynı kişinin Büyükşehir BelediyeBaşkanı olmasına tanık olmadı. Ama Ankara’da şaka değil, tam 4 kez üst üste Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen bir isim var:Melih Gökçek…
Gökçek, siyaset sahnesine “MHP kökenli, ülkücü bir ANAP’lı” olarak çıktı ve ilk kez ANAP’tan1984’te Keçiören Belediye Başkanı seçildi.
1989 seçimini kaybedince Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü oldu. Ardından Refah Partisi’ne geçti, Milletvekili oldu. Milletvekili iken 1994 seçimlerinde ilk kez Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
O tarihten bu yana da bütün seçimleri kazanarak, bu alanda bir rekorun sahibi oldu.
Dile kolay tam 25 yıldır Başkenti yönetiyor.
ANAP, RP, DP, AKP…
Şimdi “Takdir Başbakanımızın” dese de yine adaylığı kesin gibi…
Önceki seçimlerde aynı siyasi parti içindeki rakibi Turgut Altınok ile giriştiği yarış sırasında bir yığın iddia ortaya atılmış, Altınok hakkında kasetler, tehdit ve komplolar çevirdiği yazılmıştı. Hatta Başbakan Erdoğan’ın bile kendisinden çekindiği ve bu yüzden aday göstermek durumunda kaldığı yolunda yorumlar yapılmıştı.
Gariptir, Ankara’da Gökçek hakkında olumlu konuşana dek gelmedim.
Ama sandıktan hep başarıyla çıkmış.
20 yılda Ankara çok değişmiş, büyümüş. Öğrencilik yıllarımızın Ankara’sı yok artık. ‘70’lerde keçi beslenen Çukurambar, Karakursunlar köyü şimdi sosyetenin kalbi.
Her taraf AVM, toplukonut, “lüks konut”, pırıltılı mekanlar…
Görkemli kamu binaları…
Trafikte “bat-çık”lar…
Metro bir arpa boyu ilerlememiş.
Bu nedenle kent merkezinde müthiş araç trafiği, Kızılay-Çankaya başta olmak üzere bütün ana arterlerde trafik yoğun. Merkezlerde trafiğe kapalı birkaç sokak dışında caddede yürümek zevk vermiyor.
Bu nedenle kent merkezinde müthiş araç trafiği, Kızılay-Çankaya başta olmak üzere bütün ana arterlerde trafik yoğun. Merkezlerde trafiğe kapalı birkaç sokak dışında caddede yürümek zevk vermiyor.
Sokaklar otopark gibi, üç şeritli yol tek şeride düşmüş.
Ulus, hatta Kızılay, artık yerini yeni oluşan birçok uydu merkeze bırakmış.
Gecekondu bölgelerinde yürütülen TOKİ ve toplu konut projeleri kentin dokusunu hayli değiştirmiş.
“Bu sanatın içine tüküreyim” sözleri ile ünlenen Gökçek yeniden seçilir mi, karşısına kimler çıkacak, belli değil. Karar, Ankara’lıların…
Ancak ben isimden ziyade, yöntemlere taktım!
Bir partinin “aday adaylarından” birisinin çizdiği profil gerçekten tüyler ürperticiydi.
Bir partinin “aday adaylarından” birisinin çizdiği profil gerçekten tüyler ürperticiydi.
“Gökçek kendine bir rant ağı kurdu. Sadece hafriyat, otopark-değnekçilik işinde yıllık 2 milyar lira var. İnsanlara ‘Bu işi sana veriyorum. Ama şu kadar oy getirmen lazım’ deniyor. Siyasi görüşü ne olursa olsun, o işi istiyorsan, kabul ediyorsun.”
İddia sahibi, Ankara’da bu şekilde Gökçek’e “oy vermek zorunda”, “militan gibi çalışan” yaklaşık 15 bin kişi olduğunu tahmin ediyor. Yine yakacak ve gıda yardımı ile de yaklaşık 300 bin yoksul aileden oy alındığını düşünüyor.
Peki, siz bunları söyler, eleştirir; alternatif projelerle aday olur, oy istersiniz, öyle değil mi?
Maalesef, bunlara, Gökçek’in seçim kazanmak için her türlü “çete-mafya yöntemi” kullandığını ekleyen aday adayı, anlaşılan, normal siyasi süreçten umudunu kesmiş.
Yani, “Başkent rant’çı, çıkarcı, mafyavari yöntemlerle yönetiliyor ve başkan, Türkiye’nin en zengin adamlarından birisi oldu… Sandıktan çıksan bile seni engeller…”
Eee, çare?
“Aynı yöntemlerle, karşısına çıkmak”…
Haydaaa!..
Sanki burası başkent değil, dağ başı… Hukuk yerine orman kanunu!
Sahi, “Orman Kanunu” deyince ODTÜ ormanındaki çamların sökülmesi geldi gözümün önüne.
Orman Kanunu olsa, ormancılar yakalar, iş makinelerine el koyardı.
Demek ki, daha etkili, benim bilmediğim başka kanunlar, burada…
Başkenti anlamam, zaman alacak galiba.
İyi pazarlar…