11 Kasım 2013 Pazartesi

Benim vergimle aldığını bana satma!


Geçen Pazar, “vergi yükü”nün kimlerin sırtında olduğunu anlamaya çalışmıştık. Ve... Bu yükü omuzlayanların ücretli, kayıtlı çalışan, gelirinin tamamını tüketim malı satın alarak harcayan, üstelik de ev, araba, beyaz eşya alacağım diye gırtlağına kadar borçlanan “orta direk” olduğu çıkmıştı ortaya.
Peki geçim ve hayat gailesi peşinde koşan bu insanlar, ödediği vergilerin karşılığında devletten ne görüyor?
Daha doğrusu devlet, topladığı vergileri nereye harcıyor?
TBMM’ye gönderilen bütçe tasarısının sunuş bölümünde şu ifadeyi bir okuyalım:
“… temel amaç ülkemizin refah seviyesinin artırılması nihai hedefi doğrultusunda, büyümeyi ve istihdamı artırmak, cari açığı azaltmak, kamu maliyesindeki güçlü durumu devam ettirmek, fiyat istikrarını sağlamak…”
“...Yüzde 4 büyüme, yüzde 3,2 enflasyon...”
Laf ola beri gele!
Cari açığı azaltmayı hedefleyen bütçenin kendisi açık!
Baksanıza…
2014’te devlet, Genel bütçeli kamu idarelerine 428 miyar 296 milyon, özel bütçeli idareler 48 milyar 647 milyon ve denetleyici kurumlar 3 milyar 3 milyon lira olmak üzer toplam 479 milyar 777 milyon lira harcayacak.
Oysa hesaplanan net bütçe geliri 394 milyar 634 milyon lira…
Yani bütçe baştan 85 milyar 143 milyon lira açık bağlanmış…
“Fark net borçlanma ile karşılanır” denildiğine göre “cari açık ekonomisi”ne devam…
2014’te bütçeden en fazla para ayrılan kurumlar sırasıyla (milyon lira) şöyle:
Maliye Bakanlığı                  : 112.499.
Hazine Müsteşarlığı             : 63.999.
Milli Eğitim Bakanlığı          : 55.704.
Çalışma ve S.G. Bakanlığı   : 32.725.
Milli Savunma Bakanlığı      : 21.815
Aile ve Sosyal Politikalar B.: 17.024
Emniyet Genel Müdürlüğü   : 16.557
Gıda Tarım ve Hayv. B.       : 14.230
Ulaştırma Bakanlığı              : 13.013
Orman Su İşleri Bakanlığı    :10.945
Kamu Hastaneleri Kurumu: 9.028
Adalet Bakanlığı                   : 8.239
Halk Sağlığı Kurumu            : 6.875
Jandarma Genel Kom.          : 6.156
Diyanet İşleri Başkanlığı     : 5.442
İçişleri Bakanlığı                   : 3.550
İşçi, memur ve orta direğin emeği alın teriyle oluşturduğu pastanın en büyük dilimi öteden beri okullar, asker-polis ve de sosyal güvenliğe gidiyor…
Diyanet İşleri yine birçok bakanlıktan fazla para harcamaya devam ediyor. Devletin tek mezhepli din hizmeti bize has “laiklik” ile can ciğer kuzu sarması gidiyor, neyse…
Dikkatinizi çekmek istediğim birkaç nokta var.
-         Gider bütçesinin neredeyse yarısının Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı’na (toplam 176,4 milyar lira) ayrılması idarenin şeffaf ve denetlenebilir olmasına ters. Bu paralar bir tür “joker”dir. Yani hükümet bu parayı elinin altında tutar, her canı istediğinde buradan aktarma yapar. Evet, bu hükümetin elini rahatlatır (aslında bu kadar eli rahat olan iktidar ali kıran baş kesen olur); ancak meclis ve denetim mekanizmalarının işini zorlaştırır. Sayıştay raporlarında yaşanan sorun da bu tezi kanıtlıyor. Bu paraların büyük bölümü asker ve polisin ihtiyacı, kamu yatırımları ile özel sektörün finansmanı şeklinde sermaye kesimine aktarılıyor.
-         Bütçede “Güvenlik” kesiminde en çok para polise gidiyor (Jandarmaya 6, polise 16 milyar). Hükümetin polise bu ölçüde yatırım yapması, önümüzdeki dönemde cop, gaz ve TOMA olarak daha fazla hizmet alacağımız anlamına gelebilir!
-         Devletin asli hizmetlerinden ve “bedava” olması gereken eğitim, sağlık, adalet ve emniyet hizmetleri, vatandaş için giderek ücretli hale geliyor… Bütçe kitabının satır aralarını okuduğunuzda bu görülebiliyor. Örneğin artık Adalet Bakanlığı’nın, başı derde düşüp de mahkemeye başvuran kişilerden harç vs. adı altında topladığı para, bakanlık bütçesini yakalamış durumda.  Keza, vatandaşın “güvenlik” faturası da sürekli kabarıyor. Kapıya kamera, pencereye, bahçe kapısına demirler, işyerine özel güvenlik… Polis sadece iktidarın verdiği işi yapar, iktidarın güvenliğini sağlar pozisyonda. Sorunu için gidip karakolda sükutu hayale uğrayanların sayısı artıyor.  Devletin "güvenlik" bütçesi sürekli artıyor; ama vatandaşın aldığı hizmet geriliyor. Eğitim ve sağlıkta da daha çok “pamuk eller cebe” vaziyetleri var…
Yani devlet, halka bedava kamu hizmeti vereceğim diye vergi alıyor, sonra her hizmetin bedelini, vergi ödeyenlerden ayrıca tahsil ediyor!
Benim vergimle yol, köprü yap; sonra her geçtiğimde bana bilet kes…
Benim vergimle okul, hastane, mahkeme yap; daha kapıdan girmeden vezneye gönder…
Devletin malı deniz…” bilenler mi dediniz?
Adam gibi çalışıp vergisini verenlerin lügatında böyle şeyler olmaz.
İyi pazarlar….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder