17 Şubat 2014 Pazartesi

Bu kriz de ‘teğet geçer’ mi?


Dursun EROĞLU
Doların 2,2 lira seviyesine takılma görüntüsü, “kriz bitti” yorumlarına yol açıyor. Hatta, “medyaşör”lere bakarsanız, yaşananlara “kriz” demek bile çok abes!
Keşke öyle olsa, bununla atlatabilsek… Zira henüz yaygın iflaslar, işten çıkarmalar görmedik!  
Ama olgular, krizin “teğet geçmeyeceğini” gösteriyor. 
Son dönemde bankaların dışarıdan krediyle “cari açık” finansmanı, sadece “30 Mart”ı savuşturabilecek gibi görünüyor…
Cari açık Aralık’ta 8,3 milyar dolarla tarihi rekoru kırdı!  Ama bu, yaşananları  açıklamıyor.  Rakam Aralık 2011’de 75 milyar, 2012’de 48,5 milyar dolardı.  Yani rakamlar 2011’de tırmanmış,  2012’de düşüşe geçmiş, 2013’de de yeniden yükselmeye başlamış… Ama hala 2 yıl önceki rakamın altında. 
Yani sorun açığın miktarı değil,  artık kapatılamaz hale gelmesi!
Ekonomik verilere göre, “sıcak para” Mayıs 2013’den bu yana bıçak gibi kesilmiş…
Malum, ABD’deki parasal genişleme politikasının değişmesi bütün hesapları altüst etti.
Ve yıl başından Mayısa kadar,  5 ayda gelen “sıcak para” 26,4 milyar dolar iken,  Mayıs sonrasında geçen 7 ayda giren para sadece 4,1 milyar dolar.
Şimdi  “Gezi Direnişi”nin Mayıs sonunda başlayıp Haziran’da şiddetlendiği, halk tepkisine dönüştüğü 17 Aralık sonrasında da hükumetin kirli çamaşırlarının ortalığa saçıldığını,  hatırlatmakla yetineyim…
Hani hala gösterilerin, polis şiddetinin ve olayın hükumete karşı bir tepki haline gelmesinin ekonomiden tamamen bağımsız olduğunu, hatta ekonomi tıkırındayken bunların “komplo” amaçlı yapıldığını düşünmeye devam ederseniz, diyecek lafım yok!
Döviz açığı büyüyüp, ithalatçılar dolara yüklenince tabi “fren”ler tutmadı ve Dolar bir ayda yüzde 30 değer kazandı. TL ise değer kaybetti, yüzde 30 devalüe edildi.
Şimdi, faiz oranlarının çift haneye çıkması ile doların 2,2 lirada duracağı tahminleri yapılıyor.
Soralım:  Mayıs sonrasında aylık ortalama cari açık 4,6 milyar dolar. Yabancı kaynaklı toplam döviz girişi ise 1,8 milyar dolar.  Bu durumda döviz daha kaç ay yerinde durabilir?
Ben bunun birkaç aydan daha uzun olamayacağını düşünüyorum. 
Çünkü, piyasadan her ay fazladan toplanacak 3 milyar dolar (net açık bu kadar), kuru her ay yükseltir!
Peki son bir aydır niye yükselmedi? Aylık 3 milyar doları özel sektör mü getirdi? 
Hayır. Reel sektörün dış kredilerinde Mayıs öncesine göre yüzde 94’lük düşüş var.
Öyleyse kim getiriyor dolarları?
Analizlerden benim anladığım, son aylarda cari açığın dış finansmanını bankalar yapıyor!
Dış piyasadan yeni faizlerle kredi alıyorlarmış…
Boşverin siyasetçilerin kayıkçı kavgasını. Her şey bu açıkların kapanmasına bağlı!
Siyasi iktidar bunun farkında olduğu için bu işe bankaları seferber etmiş görünüyor.
Evet, “At binenin kılıç kuşananındır”…
Ama bu yeni finansman şekli sorunlu.
Gelin bunu anlamak için bankalara bakalım:
“Türk bankacılık sektörü”  artık küresel sermayenin kontrolünde...
14 Banka yüzde 100 yabancı (Citibank, Deutsche Bank, HSBC, ING, ODEA, Turkland, Mellat, Habib, JP Morgan Chase, Portigon, Societe General, Royal Bank of Scotland, Merrill Lynch, Standard Chartered).
12 Bankada yabancı hissesi yüzde 10-99,8 arasında (Denizbank, Finansbank, Taib Yatırım, Burgan Bank, Yapı Kredi, Kuveyt Türk, Albaraka Türk, TEB, Garanti, Bankpozitif, Türkiye Finans, Arap Türk, Şekerbank, Akbank, Turkish Bank, Halk Bankası, Türkiye Sınai K.B.,  Asya, İş Bankası, Vakıflar Bankası ve Tekstilbank).
Halk Bankası’nın bile yüzde 44,5’i küresel sermayeye ait!
Sermayesi devlete ait tek banka kalmış; Ziraat Bankası...
Yani siyasi iktidarın bankacılık sektörü üzerindeki etkisinin sınırları kalın…
Belki de bu yüzden hükumetin ipinin “dışarıda” olduğu bu kadar kolay dillendiriliyor!
Eylül 2013 rakamıyla memleketin dış borç toplamı 373 milyar dolar.
Bunun 263 milyar doları özel sektörün.  Vadelere falan bakınca görüyoruz ki, Türkiye, Kasım ayı itibariyle bir yılda 168 milyar dolar dış borç ödeyecek. Bunun 143 milyar dolarını özel sektör ödeyecek.
Peki dışarıdan döviz alacağımız yok mu? Var, 93 milyar dolar!
Yani memleketin net dış ödemesi, “açık pozisyonu”, 170 milyar dolar.
Yırtılan siyasi istikrarı,  yönetimin yolsuzluğa bulaşması ve durumunu korumak için işi şiddete dökmesini falan bir yana bırakalım…
Bu durgunluk ortamında,  bu 170 milyar dolar para, vatandaşın işine, ekmeğine ve de özgürlüklerine dokunmadan, sessiz sedasız nasıl ödenecek?
Sahiden bu kriz “teğet geçer” mi?
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder