24 Şubat 2014 Pazartesi

Dünyanın çivisi mi çıktı?

Dursun EROĞLU
 “Tarihin tekeri asla geriye gitmez: yavaş ya da hızlı, mutlaka ileri gider” diye inananlardanım.  Üstelik bunun  “polyanacılık” değil, tersine çok bilimsel-gerçekçi bir tespit olduğu iddiasındayım!  
Ama öyle şeyler yaşanıyor ki, bütün ezberler altüst. Güzel ülkem her yıl daha “adaletli”, daha “kalkınmış” olacak derken,  bir anda dudaklarım uçukluyor…
Bugün sizlerle  “ekonomi-politik” e  “magazin” penceresinden bakmak istiyorum.
“Magazin” deyince, bu ara Digitürk aboneliğimi kapatıp uydulardan birisini Türksat’a, diğerini Hotbird’e çevirdim.  Artık evde Eritre, Vietnam  televizyonlarını bile izleyebiliyorum!
“Tarihin tekeri” dedik ya, şimdi bu tekerin çivisi mi çıktı nedir;  artık ekonomik büyüme ve zenginlik  Avrupa, ABD, Japonya’da üretilmiyor. 
En son 2008’de ABD’de patlayan Mortgage krizi ile iyice kabak gibi ortaya çıktı ki, artık batı ekonomilerinin pili bitmiş durumda!
“Küresel Pazar”ın  ucuz yarışında  fabrikalarını Çin’e, Tayvan’a,  Habeşistan’a vs. taşıyan batılı dev markalar  servetlerini katladılar; ama kendi ülkeleri sinek avlamaya başladı.  Çin yüzde 7’nin altına düşmeyen yıllık kalkınma ile ABD ekonomisine hızla yaklaşıp süper güç olurken, batıda üretim düştü.  Batı mevcut refah seviyesini koruyamaz hale geldi.
Le Nouvelle Economiste’te Fransız yazar  Bertrand Jacquillat  önceki gün, “30 Zafer yılı-30 Acınacak yıl” gibi bir başlıkla nefis bir yazı kaleme almış.  Bu 30 Zafer Yılı (Les Trente Glorieuses)  Avrupa’da çok ünlüdür…  Almanya, Fransa ekonomilerinin 1945-1975 arasında kaydettiği olağanüstü büyümeyi ifade eder. 
Gerçekten, 2. Dünya Davaşı sonrasında taş taş üstünde kalmayan Avrupa sol-sosyal demokrat hükümetler eliyle hızlı bir kalkınma başlatmışlardı ve denilebilir ki, Avrupa işte bu 30 senede Avrupa olmuştu!
B. Jacquillat  bu 30 yılda,  ortalama yıllık yüzde 5’in altına düşmeyen  büyüme hızının ortalama olarak Avrupa’da 1980’li yıllarda yüzde 3, 1990’lı yıllarda yüzde 2, 2000’i yıllarda yüzde 1 olduğuna dikkat çekiyor.
Eee büyüme 2010’lü yıllarda da hep yüzde “0” mı olacak?” diyor.
Hatta panikle  “Ya büyüme bir daha asla geri gelmezse?” diyor!
Şurası açık ki, sadece Çin değil, Pakistan, Rusya, Hindistan, Vietnam gibi pek çok ülke şu seneler  altın çağını yaşıyor.  Bunları görmek için örneğin Çin’in CCTV , CNC kanallarına bakmak yeterli.
Peki bu, yer küremizde adalet yerini buluyor anlamına mı geliyor?
Pek değil.  Örneğin, ünlü “Forbes” dergisi yine dünyanın en zengin adamlarının listesini çıkarmış.  2013 Dolar milyarderleri listesinin başında 74 milyar dolarla Carlos Slim diye Meksikalı  bir “telekom”patronu var.
Sıkı durun, yarısı Çin’de olmak üzere, Asya’da tam 332 dolar milyarderi varmış!
Bu rakam Avrupa’nın çok üzerinde.  ABD’de sayı 413 kişi.
Dolar milyarderi sayısındaki artış, büyüme artışından fazla! Yani kişiler arasında zengin-fakir dengesi bozuluyor. Yani dünyanın adaleti bozuluyor...
Tuhaf şeyler oluyor.  BBC “Kim korkar Huavei’den” diye haber yapmış!
Meğer Huavei, şu cep telefonlarından bildiğimiz Ericsson’u da satın alan Çinli patronmuş… Adamda bir hava bir hava… Batılılar adını “Havai” der gibi söylüyor diye,  ABD dahil bir çok ülkede özel kurslar açtırmış. Kursta öğrenilen tek şey, “Huavei”nin nasıl telaffuz edileceği!
Dünyanın pek çok yerinde kargaşa, çatışma var.  Ukrayna’daki görüntüler bizim “Gezi Olayları”nı hatırlatıyor…
Kiev’deki gösterileri Russia Today kanalından izlersen, diyorsun ki, bütün suç bu göstericilerde! İngilizce yayın yapan bu Rusya kanalı, genelde polise taş, molotof atan, kaldırım taşlarını söken, otobüs tabelalarını vs. kıranları gösteriyor.  Göstericiler almışlar ortalarına bir polisi, tekme yumruk  girişiyorlar mesela… Ama öldürülen göstericilerin sadece sayısı veriliyor! (Bu durum bize hiç yabancı gelmiyor değil mi) 
BBCLe Monde gibi gazetelerdeki fotoğrafları görünce doğrusu bu “barışçı görüşme” haberlerinin palavra olduğunu düşünüyorsun. Ne yalan söyleyelim,  battaniyelere sarılıp yere serilen ceset fotoğraflarını görünce bizim Uludere (Roboski) olayı geldi gözümün önüne.  
Orada da yönetim “Polis kimseye şiddet uygulamadı, silah kullanmadı” diye yemin billah ediyor.  Ama iki günde nasıl oluyorsa 40 kişi polis kurşunuyla  öldürülüyor…  Ve göstericilerden birisinin cep telefonuyla çektiği resim yalanı hükümetin yüzüne vuruyor:  Elinde uzun namlulu suikast silahı ile bir polis, yerde, kendini gizleyerek gösterici avlıyor.
Ama batılı medyada,Ukrayna'da  polis kurşunuyla öldürülen göstericilerin ailelerinden, olayda kullanılan kurşunun veya gaz fişeğinin parasının istendiği haberlerine rastlayamadım. 
Ne bileyim yönetim başı telaşında ya, belki de böyle bir olay olmamıştır!
Kİev'deki göstericilerin neyin peşinde olduğuna dair net birşey biliyormusun, derseniz, maalesef...
Görünürde ABD, Almanya vs. tarafından desteklenen, (bu ülkelerin gösterileri finanse ettiği iddiaları var) Ukrayna'nın Rusya değil AB'ye "bağlanmasını" isteyen bir kesimin eylemleri. Ama Kiev^deki sokak röportajlarına bakarsanız da göstericilerin çoğu ırkçı, faşist gruplar... 
Anlaşılan Kİev'deki çatışmalar, karşılıklı psikolojik harp teknikleri ile sürüyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder