Başkent gündeminin en sıcak konusu ne dolar kuru, ne enflasyon.
Her yerde 30 Mart konuşuluyor. En çok merak edilen şey, Ankara’yı 20 yıldır yöneten mevcut AKP’li başkan Melih Gökçek’in yeniden seçilip seçilmeyeceği…
Gökçek’in rakibi CHP’nin MHP kökenli adayı Mansur Yavaş. Beypazarı ilçesinde başarılı bir belediyecilik sergileyen Yavaş’ın seçilmesi, sadece belediyede değil, CHP’de de yeni bir dönemi başlatacak gibi.
Yaklaşık 4 yıldır Ankara’dayım, siyasetin nabzını çok iyi tuttuğum iddiasında da değilim.
Ancak görebildiğim kadarıyla, başkentliler artık Gökçek’e “doymuş”!
“Gökçek gitsin de kim gelirse gelsin” lafını burada çok dinliyorsunuz.
Gökçek, bir yandan iktidar gücünü arkasına alan, diğer yandan da seçimlerde kendine has “sıra dışı” yöntemleri devreye sokup rakiplerini perişan edebilen bir isim… Ama yine de bu sefer işi çok zor görünüyor.
Sizlerle paylamak istediğim konu aslında CHP cephesindeki gelişmeler…
CHP, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayını, anlaşılan zorlu bir sürecin sonunda belirledi. Yapılan anketler, görüşmeler sonrasında Mansur Yavaş isminin açıklanması da parti tabanında dalgalanmaya neden oldu. Şaşkınlığın nedeni Yavaş’ın uzun yıllar MHP’de siyaset yapmasıydı.
Neyse ki tepkiler toplu bir protestoya dönüşecek boyuta ulaşamadı.
CHP İl Seçim Koordinasyon Merkezi’nin açılışına, kafasında soru işaretleri ile gelen partililerin çoğu Yavaş’ı ilk kez dinledi ve sonunda alkışladılar.
Anlaşılan o ki, Kılıçdaroğlu ve yakın ekibi, partinin geleneksel politika kalıplarını zorlayan adımlar atıyor.
CHP’de ezberler bozuluyor.
Hiç beklenmeyen şeyler oluyor.
Düşünsenize partinin İstanbul adayı, CHP’de liderlik yarışına soyunan Mustafa Sarıgül!
Ankara adayı MHP’de liderliğe soyunan Mansur Yavaş!
Hani buna DYP çizgisine mensup Bursa adayı Necati Şahin’i de ekleyin.
Bunlar her ne kadar sandık, “seçim kazanma” numaraları gibi sunulsa da, bu örtünün altında partinin siyaset yapma biçimlerindeki değişimi görmek mümkün.
Örneğin kulislerde, Kılıçdaroğlu’nun Yavaş ile çok uzun süre önce temas kurduğu konuşuluyor. Hatta bu teması sağlayan kişinin de yeniden aday gösterilen Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar olduğu anlaşılıyor.
Geçenlerde, “CHP iyiden sağa kayıyor”un konuşulduğu bir ortamdaydım. Vatandaşın birisi ne derse beğenirsiniz:
“Şimdi sorarım size… Mansur Yavaş mı daha sağcı, Muharrem İnce ya da Birgül Ayman Güler mi?”
Hadi buyurun! Ne cevap vereceksiniz?
Evet, Mansur Yavaş MHP kökenli ve bunu da inkâr etmiyor.
Ancak MHP de artık hafızalarımıza kazınan “eli silahlı beli bıçaklı”, kavgacı, şovenist, faşist, militarist insanların partisi değil… Üstelik Yavaş hiç böyle birisi görünmüyor ve yollarını da ayırmış.
Yavaş’ın Beypazarı’nda yaptıkları oldukça liberal, mütevazı, makul işler.
Bütün mesele aslında alternatif bir yerel yönetim anlayışı oluşturabilmek.
İnsanları birleştiren çıkarlarıdır!
Ve zaten politika denen şey de farklı toplum kesimleri arasındaki çıkar kavgası değil midir?
Madem Gökçek’in her şeyi ranta çevirdiğini, yedi sülalesini zengin ettiğini, çalışanları taşeronlara mahkûm ettiğini, belediyeyi borçlandırıp borcu hazineye yıkmayı alışkanlık ettiğini, kötü yönettiğini söylüyorsunuz…
O zaman rant hesaplarını bir yana bırakıp, Ankara’yı çağdaş, yaşanabilir, yoksulunu, işsizini, çalışanını da düşünen ve doğayı, çevreyi tahrip etmeyen bir başkent olarak planlamanın yolunu bulacaksınız…
Yavaş, mikrofonu eline alır almaz, “Su ve ulaşım ucuzlayacak” dedi.
Maalesef şehirlerimizde içmesuyu belediyenin en büyük gelir kapısı olmuş durumda. Bursa'da BUSKİ'nin bütçesi Büyükşehir'in bütçesinden fazla olurdu. Ankara'da da ASKİ aynı durumda...
Yavaş, "Su hava gibidir. Vatandaşın içeceği sudan para kazanma, ASKİ'nin sırtına bir sürü fatura yükleme devri bitecek" iddiasında.
“Belediyenin yaptığı sosyal yardımlar aynen devam edecek, hatta hortumları kesip bu yardımları artıracağız” dedi. Yani fakirin kömürü, gıda yardımı kesilmeyecek, diyor.
Hani değme "sosyal demokrat"ların bu yardımlar nedeniyle yoksullara "makarnacı" gibi yüksek perdelerden baktığı bir devirde...
İlk defa belediyenin Ankara çevresinde köylere, tarıma el atmasından sözetti.
“Gökçek, yol kenarlarına dikilen ıhlamur fidanını her biri 1500 Euro’ya Almanya’dan getirtiyor. Ben Ankaralı çiftçiden alacağım” dedi. Böyle “milliyetçiliğe” can kurban!
Kent merkezini yayalaştıracağını, parkların büyütüleceğini, insanların “AVM yerine parklara” özendirileceğini, otoparkların belediyece işletileceğini, öğrencilerin “bedavaya yakın” taşınacağını, Nazım Planları ile rantı keseceğini söylüyor.
Haftaya, Çankaya, Yenimahalle gibi metropol ilçe adayları da belli olacak ve projelerle tartışma canlanacak.
İkonlar ve isimler değil, çıkarlar, ihtiyaçlar ve ortak hedefler üzerinden gitme başarılırsa, siyasete yeni bir ufuk açılacak gibi.
“Kapı komşusu, iş arkadaşı oluyoruz, düğünü cenazeyi beraber yapıyoruz da neden siyasete gelince ayrılıyoruz?”
Sahi neden?
İyi pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder