15 Mart 2014 Cumartesi

‘Başbakanlık Sarayı’ gün sayıyor!



Dursun EROĞLU

Bütün talan ve tahribata rağmen hala Ankara’nın en geniş yeşil alanı olma özelliğini koruyabilen Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) orta yerinde bugünlerde dev binalardan oluşan “Başbakanlık Sarayı”nın yapımı son aşamaya geldi. Başbakan Erdoğan yeni görkemli mekânına önümüzdeki Mayıs ayında geçmeyi iple çekiyor. Ancak“ufak bir pürüz” var: Başbakanlık Hizmet Binası, kaçak!

Evet evet… Yanlış okumuyorsunuz. Resmen hukuk ve mahkeme kararlarına rağmen, ısrarla yürüyen bir inşaattan söz ediyoruz.

AOÇ, yolu başkentten geçenlerin mutlaka uğradığı yerlerden birisidir. Fil, aslan, zürafa, su aygırı hatta engerek, piton yılanı gibi hayvanları ilk kez oradaki hayvanat bahçesinde görmüştüm.  Ama sonradan üniversite harçlığı kazanmak için inşaatlarda çalışırken, AOÇ’nin hayvanat bahçesinden ibaret olmadığını öğrenmiştim. 

DüşünsenizeGüvercinlik-Etimesgut-Beytepe-Eskişehir yolu arasında koskoca bir alan meğer AOÇ’ye aitmiş. Tam 52 bin dönüm arazi… Uçsuz bucaksız ekin tarlaları ve ilk biçerdöveri de orada görmüştüm.

AOÇ’nin kısa öyküsü şu: Osmanlı zamanında Hacı Ziya Bey diye bir ağaya ait arazi, 1925’te Atatürk’e hediye edilir. Atatürk burada bağ, bahçe ve hayvan çiftlikleri kurdurur; bozkır ortasında kurulmuş başkent için Türk çiftçisine modern tarımı öğretmeyi hedefleyen bir merkeze dönüştürür. 1937’de de burayı “amacına uygun kullanımı şartı” ile Hazine’ye bağışlar.

Vasiyetnamede “Çiftliklerin yerine göre arazi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin etmek… gibi hizmetler zikre şayandır” değerlendirmesi yapıldıktan sonra “Müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatını (üretimini) artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve iktisabına birer amil ve mesnet olacaklarına kanı bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufumdaki bu çiftlikleri bütün tesisat hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum” deniyor.

Tabi yıllar itibariyle memlekette yönetim ve zihinler, amaçlar değişiyor. “Türk köylüsüne modern zirai istihsal”ın lafı bile siyasileri rahatsız eder oluyor. Sadece hayvanat bahçesine sahip çıkılıyor. Bir de süt, bira ve şarap fabrikası gibi gıda sanayi tesisleri işletiliyor. Yerel yönetimler, siyasi iktidarlar, inşaat müteahhitleri koskoca bozkırda yer yokmuş gibi buraya gözünü dikiyor! Çimento Fabrikası, MEK tesisleri, kömür depoları, askeri tesisler, devlet mezarlığı… derken otobüs terminali vs. liste uzuyor.  AOÇ arazisi kevgire dönüyor. 

1992’de Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu arazinin elde kalan yüzde 42’lik bölümünü koruyabilmek için burayı “1. Derece Tarihi ve Doğal Sit” ilan ediyor. Ama ne çare, talan devam ediyor.  Özellikle son 10 yıldır yapılaşma baskısı artıyor ve bugün AOÇ arazisinin çok büyük bir kısmı “iktidara yakın” olduğu iddia edilen kesimlere ait işyerleri ile dolmuş durumda.

Başbakanlık Sarayı için de önce inşaatın yapılacağı 70 dönüm arazi için 2 Şubat 2012’de “1. Derece sit” statüsü,  “3. Derece sit”e dönüştürülüyor, ertesi gün “tarihi sit” iptal ediliyor ve inşaatın yolu açılıyor.

Bu dev inşaatlar, kule vinçlerin vızır vızır işleyişi ile sessiz sedasız, çevreye kimse yaklaştırılmadan, hızla ilerlerken TMMOB Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Peyzaj Mimarları, Çevre Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri Odaları Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Başbakanlıkaleyhine dava açtı ve Ankara 11. İdare Mahkemesi kararını Şubat sonunda açıkladı. Kararda, “AOÇ mülkiyeti AOÇ’ye ait 2100 ada 16 parsel ve mülkiyeti AOÇ ile Büyükşehir’e ait olan 13585 ada 12 parsel” için 2012’de verilen “3. Derece” statüsü iptal edilerek, “1. Derece Tarihi ve Doğal Sit”statüsüne dönüldü. Böylece arazide inşaat yapılmanın hukuki gerekçesi ortadan kalktı.

Mahkeme kararına gerekçe olarak, önceki karar için mahkemenin “yeterli bilirkişi raporuna yer vermemesi, bilimsel ve teknik gerekçelerden yoksun olmasını” vs. gösterdi ve AOÇ’nin hem Ankarahem de Türkiye ve Atatürk için önemine vurgu yaptı.
Sonuçta hukuk zorlanarak başlatılan Başbakanlık Sarayı, kaçak inşaat haline geldi.
Temyizden de sonuç çıkmazsa, kaçak binadan yönetilen ülke olma gibi bir ayrıcalığımız (!) olacak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder