3 Mart 2014 Pazartesi

Siyasetin ipi gerildikçe geriliyor

Dursun EROĞLU
Başkentin üzerinde siyasetin kara bulutları bir türlü dağılmak bilmiyor. Pırıl pırıl bir gökyüzü görmeyi düşlediğiniz her yeni günde, öyle şeyler oluyor ki, “Yuh artık!” diyorsunuz…

Vatandaşın yüzde 50’sinin oyunu almış bir başbakanın, gecenin bir vaktinde evini arayıp telefonda “Oğlum, polisler geliyor, o paraları ortalıktan kaybet, sıfırla.  İpe çekseler bile bunları kimseye söyleme. Dikkat et, dinleniyoruz” demesini, ortalığa saçılan ses kayıtlarından dinlemek hangimizin aklına gelirdi ki!

Bu lafları söyleyen bir başbakanın  nasıl birşeyin içinde olduğu anlamak psikologların, belki emniyet-istihbaratçıların, yargıçların işi..
Efendim, komploydu, montajdı, bunu yapanlar ajandı, paralel devletti, oydu buydu….

Ama dikkat ediyor musunuz, delikanlıca “Benim veya ailemin el altında saklı gizli şu kadar milyon Euro falan paramız da yok. Buyursun savcılık, polis gitsin, araştırsın. Kapım açık.  Benim alnım ak” da demiyor!

Sevgili okurlarım,  Pazar günü keyfinizi kaçırmak gibi bir niyetim yok.  Ancak size başkentten güzel haber vermekte zorlandığımı  da bilmenizi isterim.  Düşünün, demokrasinin mabedi saydığımız TBMM’de gün geçmiyor ki yumruklar konuşmasın… Bu yazıyı yazmaya başlamadan kısa süre önce meclisteki arkadaşlardan haber uçtu:  CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu yediği dayakla hastanelik olmuş, doktordan 12 gün iş göremez raporu almış.  Baldırı ve yüzü yırtılmış, ayağının üzerine basamıyormuş… İktidar partili vekil parmağını, adamın burnunun deliğine sokmuş! Şaka gibi…

Anlaşılan 30 Mart’a doğru her gün siyasetin ipleri biraz daha gerilecek. Belki de dananın kuyruğu seçimde sonra kopacak. Tabi kopacak bir kuyruk var mı,  o da soru işareti…
Zira normalde “adi, yüzkızartıcı suç” kapsamına giren rüşvet yolsuzluk, kara para vs. olaylarına karşı  operasyona kalkanları “paralel devlet” deyip üzerine giden bir siyasi iktidarın seçim sonrasında, hatta seçim sırasında tam olarak ne yapacağını kestirmek kolay değil.

Başkent kulislerinde genel kanı, son gelişmelerin iktidar partisi aleyhine bir durum yarattığı, bunun da sandığa yansıyacağı şeklinde.  Ancak örneğin anamuhalefet partisi CHP’nin “altın tepside gelen fırsatı” değerlendirip değerlendiremediği konusu tartışmalı.  Sanki bir sihirli el, CHP’nin parlayıpsandıktan ezici bir zaferle çıkmasını engelliyor gibi…  Bu “gizli el” en çok da parti içinde hissediliyor. 
Örneğin sırf “Ankara’yı Gökçek’ten kurtarmak” adına, destek için partinin kapısını çalan pek çok insanın büyük bir düş kırıklığı ile geri döndüğüne tanık oluyorsunuz.  Aşina olduğumuz “Bu partiden bir şey olmaz” laflarında pek bir azalma yok gibi.

CHP’nin MHP kökenli Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mansur Yavaş için çalışan “Yavaş’ın ekibi”nin parti teşkilatı ile entegre çalışması bile sağlanabilmiş görünmüyor.

Kuşkusuz, 30 Mart’ta başkentliler sadece belediye başkanlarına oy verecekler.  Adayların partisi yanında kişisel “karizmaları” da konuşacak!  CHP adayı Yavaş, Yavaş gardaşım yavaş… Geliyor Mansur Yavaş” türküsüyle coşan Ankaralılardan  “Gökçek’in işine son vermesini” istiyor ve “20 yıldır aynı yemeği yemekten bıktınız. Size Beypazarı tatlısı ikram edeyim” diyor.
Ankara’nın en uzun süre belediye başkanlığını yapan kişi olarak tarihe geçen Gökçek ise Erdoğan fotoğraflı  “Benim Başkanım” afişleri ile adeta seçmenden Erdoğan adına oy ister pozisyonda.

Sonuçta karar başkentlilerin…  Ancak bu kadar gerilen siyaset ikliminin 1 Nisan günü birden yumuşayacağını düşünmek de kolay değil.

Yine kulislerde dinlediğimiz siyasetin deneyimli isimlerine bakarsanız,  muhalefetin Ankara, İstanbul gibi büyük merkezlerde belediye başkanlığı kazanması, iktidar partisi için sadece prestij kaybı, “inişe geçme işareti” olarak kabul edilir, o kadar.  İktidar kartlarının yeniden dağıtımı için daha çok, oy oranının yüzde 40’ın, hatta 35’lerin altına düşmesi gerekli görünüyor…  İktidar da bunun farkında.

Peki, AKP’nin erimesi CHP’yi iktidar mı yapar? Galiba onun işaretini de sandık verecek. Oyları yüzde 30’un üzerine çıkmayan bir CHP’nin yeni hükümet tasarımlarında adının geçmesi pek mümkün değil gibi…

Öyle ya da böyle… Muhalefet liderinin hükümet başkanına “Memleketi soyuyorsun. Meşruiyetini yitirdin. Sana artık başbakan falan demeyeceğim” dediği bir Türkiye’nin bu haliyle gitmeyeceği ortada değil mi?
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder