7 Nisan 2014 Pazartesi

‘Devlet’e suçüstü mü?



Dursun EROĞLU

Türkiye yeni bir ses kaydı ile sarsıldı. Bu, öncekilerden çok daha farklı.  “Derin devlet”, devletin “kara kutuları” suçüstü yakalanmış gibi! Hükumet hem ses kayıtlarının içeriğinin yayımlanmasını, hem Youtube’u yasakladığı için “içerik”ten sözetmeyeceğim. 
Ancak bu kayıtları internette izledikten sonra “Vay anasını be… Devlet sahiden böyle mi yönetiliyormuş” diye kaygılandığınızdan eminim…
Bomba kaset çıktı” reklamları fazla ilgimi çekmemişti. Başbakanın yolsuzluk kasetlerini artık kanıksamıştık. Ancak işin içine Suriye vs. girince sırf meraktan dinledim…
Eğer “yasak” olmasaydı, bu köşede büyük ölçüde “içeriği” aynen paylaşacaktım.
Bana sorarsanız devletin kilit noktalardaki yetkililer arasındaki bu görüşmeler, yakın dönem siyasi tarihimiz, dış politikamız, devletin işleyiş tarzı, sorunlara temel yaklaşımı, hükumet-devlet ilişkileri, “derin devlet”, hatta faili meçhul cinayetler, aydınlanmamış büyük katliamlar… vs. pek çok konuda zihinleri açacak benzersiz bir kaynak niteliğinde…
Hiç kuşku yok ki, bu “belgeler”, özel görüşmelerin ifşası devleti yöneten güç odakları arasındaki bilek güreşinin bir ürünü!…
Hem de ne bilek güreşi be kardeşim
Kişiler Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan.
Hadi ilk ikisini hükumet ve siyasete sayalım. Ama diğer iki kişi “devlet”! Fidan devletin gizli istihbarat kurumunun başında, başbakana bağlı çalışan, son dönemde harcama yetkisi beş katına çıkarılan bir isim. Diğeri de “bordo bereli”, “derin devlet”, “kontregerilla”, eski adı “Özel Harp Dairesi” olan “Özel Kuvvetler’in başındaki isim.
Bu isimlerin normalde biz gazetecilerle işi, ilişkisi olmaz. Basında, medyada bir şeyin yeralmasını istiyorlarsa bunu, kendileriyle ilişkisi olabileceğini asla aklınıza bile getiremeyeceğiniz, kişi ve kurumlar aracılığı ile yaparlar. Sonuçta devletin “kapalı” kutularıdır. 
Siyaset üstüdür, eleştirilmez, dokunulmazlar…
Bırakın gazetecilerle, siyasi çevrelerle “doğrudan” ilişkiyi, bu kurumlar siyasi iktidarlara da oldukça mesafeli olurlardı.  Hatırlarsınız, örneğin Ecevit “Özel Harp Dairesi”nin varlığından “kazara haberdar olduğunu” açıklamıştı!
Ama bu ses kayıtlarına bakarsanız Yaşar Paşa hükumetle gayet haşır neşir…
Belki olması gereken de budur, bilmiyorum. 
Ancak alışık değildik!
Tabi “yeni”likler bununla sınırlı olmadı…
Memlekette “vatansever”in, “kahraman”ın, “hain”in, “devlet düşmanı”nın, “ajan”ın, “dış güçlerin maşası”nın hatta “din düşmanı”nın kim olduğuna onlar karar verirdi…
 “Milli menfaatler” onlardan sorulurdu. Dış politikada onların çizdiği rotaya itiraz edilmez, partilerüstü “milli dava” kabul edilirdi… Bu da değişti.  
CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu ilk kez, bu kurumları “Bir hırsızdan kahraman çıkarma operasyonuna girişmek”le  suçladı.
Bahçeli de Başbakan için atılan füzeler sonucunda kimlerin öleceği önemsiz bir ayrıntıdır” diye tepki gösterdi. 
BDP ve HDP başından beri “kontregerilla dağıtılsın” diyor.
Ses kayıtlarında da vurgulandığı gibi,  “Ulusal güvenlik” paradigması fiilen iflas etti...
İyi pazarlar.

28 Mart 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder