3 Temmuz 2014 Perşembe

Çankaya’nın yolları taştan…

10 Ağustos’ta sandığa gideceğiz:  
Çankaya’ya Tayyib mi çıksın, Ekmeleddin mi?
Şurası çok açık ki aslında vatandaş Cumhurbaşkanı adayının kişiliğini, programını vs. oylamayacak. Tercih, iktidar partisi ve muhalefet arasında yapılacak.
Kilit soru şu: İnsanlar neye göre tercih yapacaklar? Ve kim kazanırsa Çankaya’da ya da memlekette ne değişecek?
Adaylara bakarak söyleyebilirim ki,  bu seçimin sonunda Çankaya’nın veya memleketin gidişatında zerre kadar bir şey değişmeyecek!
Amaç sadece “kazanma oyunu”nda bir adım öne geçmek…
Ekmeleddin İhsanoğlu adı açıklandığında çoğumuz şok olduk. Tanımıyorduk. Öğrendik ki, İslam Konferansı Örgütü, diplomasi, Sam Amca, “ılımlı islam” vs…  Görüntü MHP olmasa da CHP’nin tabanına ters… 
“Memlekette onca insan varken neden Mısır kökenli E. İhsanoğu”, sorusunun yanıtı şu: Uzun süredir devlette itibar gören muhafazakâr, Sünni, sağcı profile uygun… Uluslar arası güç odaklarıyla tam uyumlu bir profil…
Muhalefet, İhsanoğlu ile, her seçimden başarıyla çıkan AKP’nin oyun ve hakimiyet alanına dalmayı deniyor!… Madem oylar vitrini “namazında niyazında” tiplere veriliyor… Alın size! Üstelik adamın eşinin başı açık!
CHP’nin Ankara’da MHP kökenli Mansur Yavaş’ı aday çıkarması ve bu yolla oyları artırmış olmasından destek alan bir hipotez…
Dahası… ve perdenin arkasındaki gerçek:  Türkiye’nin geniş bir kesimin şikayet ettiği gidişata sağlam, köklü bir alternatif yaratmayı defterden silmiş olma… Adaylar arasındaki fark, özel yaşam, eşinin başörtüsü giyip giymemesi, yemekten sonra en içtiği; laiklik, Atatük, demokrasi falan deyip dememesi,  iktidar veya muhalefet liderine daha yakın görünmesi vs. İşte merkezde siyasetin sıkıştığı yeni alanlar, maalesef…
Farklı ses HDP’den çıkıyor.  Ama ileride alternatif ve umut olması, ilk turda Selahattin Demirtaş'ın asgari yüzde 10 oy almasına bağlı... Ülkenin gidişatında değişim vadeden tek damar burası gibi görünüyor...
Ha, solun durumu perişan…
Bakınız Fransa’da “Krizin faturasını halka yıkmayacağım, zenginlerden daha fazla vergi alacağım, halkın yaşam standartlarını düşürtmeyeceğim, kamu harcamalarını artıracağım” diye iktidara gelen F. Hollande, dediklerinin tersinin yapmak zorunda kalınca, iyiden gözden düştü ve son AB Parlamentosu seçimlerinde üçüncü parti olabildi. Partisinin adındaki “sosyalist” kelimesini paçavra etti.  
Hollande’ın yeni Başbakanı M. Valls  önceki gün “Kemer sıkma politikalarını uygulamazsak, ülkede sol tamamen ölür!” demiş.
Hollande programını uygulayamadı. Oysa CHP’nin sorunu iktidarın neoliberal politikalarına alternatif bir programa sahip olmaması…
O zaman… Kısa ve net: Madem mevcut devran böyle gidecekse, hem “dış güçler” hem de halk bu hükümetle gitmekte bir sakınca görmüyor!
“Dış güçler” deyince, aklınıza hemen komplo teorileri gelmesin…
Artık devletleri, seçilmiş hükümetler yönetmiyor!
“Emperyalizm Partisi” diye bir parti olsa zaten ilk seçimde sandığa gömülürdü… Ama adamlar her daim direksiyondalar…
Örneği yine Avrupa’dan verelim: Artık Avrupa’da hükümetler birer figüran durumuna düşmüş… Zira ekonomiyi Avrupa Merkez BankasıIMF; politikayı NATO ve birkaç büyük devlet belirliyor…  
Avrupalı, oy verip seçtiği hükümetin birileri tarafından kıskıvrak yakalanmış olmasına isyan ediyor. Seçime katılma oranları hızla düşüyor,  vatandaş kendi seçtiği hükümetin üzerinde bir güç olan AB’ye, kurumlarına tepki gösteriyor; sonuçta birlik karşıtı, ırkçı faşist partiler güç kazanıyor. Son seçimlerin sonucu bu varsayımın en önemli kanıtı.
Velhasıl,  Çankaya’nın yolları taştan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder