Yeni Türkiye’nin nasıl bir şey olduğunu anlamak için en iyi yöntem şu: Diyelim ki bir 40 yıl önce ne yaşıyorduk, şimdi neler yaşıyoruz… Neler değişti hayatımızda?
Duyup okuduklarınıza da değil, daha emin olmak, net teşhislerde bulunmak istiyorsanız bizzat yaşadıklarınıza bakın.
Siftahı ben yapayım, misal…
40 sene önce postacı kapıya sadece mektup getirirdi. Uzak akraba, arkadaşların vs. yazdıkları… Bakıyorum da, yıllardır tek bir mektup almıyorum. Posta kutusuna bırakılanların tamamı eletrik, su, doğalgaz, internet, telefon vs. borç kağıtları. Bir de son zamanlarda İnternet siparişleriyle gelen koliler.
Kargo şirketi bir şey getiriyor. Akçeli bir işse, üç kuruş için bile olsa, mutlaka senin TC Kimlik cüzdanına bakıyor ve numaranı alıyor.
Peki ben, bana bu malı satan şirketin ticari adına, yetkili kişisinin kimlik numarasına ulaşabiliyor muyum? Hayır.
TC numarası önemli, çünkü numarayı verdiğinde kendini gizleyemiyorsun. Fizana gitsen seni MERNİS’ten buluyorlar. Hakkında yasal işlem yapılabilir.
Ivır zıvır bir sürü şey için TC kimlik numarası veren ben, aylardır beni dolandıran bir vatandaşın kimlik numarasını öğrenemiyorum. Yeri yurdu belli, Bursa’daki evimde kalıyor, kiracı, kira ödemiyor. Noter’e gidip ihtarname yazdırıyorum, 100 küsür lira para ödüyorum. İhtar yazısı kargoyla gidiyor, adam kapıda yazıyı kendisi almıyor. TC numarası zaten istenmiyor bile.
Avukata başvuruyorum, “Kiracı kira kontratına da kimlik numarası yazmamış. Farketmemiştim. Siz avukatsınız acaba gidip öğrenebilir misiniz?” Avukat kızıyor, tepki gösteriyor, “Senin fedainmiyim kardeşim” der gibi. Eyvallah… Karakola gidiyorum, “Beyefendi bu bizim işimiz değil. Bize mahkemeden, savcılıktan talimat gelmedikçe gidip kimlik sormayız.”
Ona da eyvallah… “Mahkeme kararı olmadan polis kimseye kimlik bile sormuyor bu memlekette” deyip sevinesim bile geliyor!
Ama sevinç hemen kursağımda kalıyor…
Ne o? Kapıda iki polis… Hayırdır, “Efendim Başkentgaz’ın bir tebligatı var”. Çıkarıyor bir kağıt. İcra… Arızalı doğalgaz sayacı için Başkentgaz şirketi bana fatura çıkarıyor. Kendi kendine 8 taksit yapıyor. Taksitlerden birisi bir ay gecikti diye tak, haciz uyguluyor. Ne bir uyarı yazısı, ne açıklama falan… Tek seçeneğim var: ‘Ya bir hafta içinde 250 lira borca karşılık ceza ve icra giderleri dahil 600 lira ödeyeceksiniz, ya da eviniz haczedilecek!”
Avukata gidiyorum, “Abi, evet taksiti bir ay geciktirdim. Hatalıyım. Ama hacizden önce beni uyarmaları gerekmiyor muydu? Böyle bir zorunlulukları yok mu?”
Yanıt şu: “Hayır. O eskidendi. Yeni yasaya göre, artık Başkentgaz, Enerjisa vs. şirketler doğrudan haciz yoluna gidebiliyor. Bu hakları var.”
Şirketler parasını tahsil edebilmek için vatandaşı şak diye haciz edebiliyor. Evine, arabasına, her şeyine el koyabiliyor.
Peki vatandaşın bir alacağı varsa ne olacak?
Vaktiyle birisine kooperatif hissesi devretmiştim. Aradan 10 küsur sene geçti, hala 4 bin liramı alamadım. Üstelik mahkeme, icra masrafı yolunda 2 bin liraya yakın da para harcadım.
Kamu kuruluşları, büyük firmalar söz konusu olduğunda devlet bütün azametiyle çıkıyor ortaya… Ama kendi başım derde girince o azametten zerre göremiyorum. Kooperatif çoktan bitti, adam yıllardır o evde oturuyor, yaşıyor… Ama bizim Adliye adamı arayıp bulamıyor… Sağır dilsiz… Her yeni feryad edişinde yeni bir harç, masraf talep ediyor senden!
Trafik cezası tahsili için kapıya dayanan polis memuru, senin alacağının tahsili sözkonusu olunca “bu bizim işimiz değil” diyor.
Vatandaşların daha mahkemeye çıkmadan, suçu nedir belli değilken, iddianamesiz, sorgu sualsiz yıllarca hapiste tutulduğu bir memlekette...
...Adamın birisi gelip size uluorta saldırıda bulunuyor ve başvurduğunuz polis size “adliye yolu” tarif ediliyor, suçluyu caydırıcı tek bir adım atılmıyorsa, anlayın artık, oranın adı “Yeni Türkiye!…”
Diyeceksiniz ki, Eskiden sanki adalet mi vardı ve kardeşim?
Ama hiç olmazsa saldırgana kelepçe takılır karakola götürülürdü. Mahkeme adalet dağıtmasa da başkomiser saldırgana okkalı bir küfür savururdu!…
İyi pazarlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder