
TÜRMOB Başkanı Yontan: 'Bizim ülke olarak doğru yatırımlara, üretim yapacak, ihracat yapacak yatırımlara ihtiyacımız var. Devamlılığı olan, kalkınmaya
katkı verecek bir yabancı sermayeye ihtiyaç var'
Muhasebeci ve mali müşavirler bir bakıma şirketlerin 'kara kutusu'. Sanırım şirketlerin durumunu patronlardan sonra en iyi bilenler bu hesap kitap adamları. Şirketlerin gelirini, giderini, kârını zararını; bankadaki parasını, satın aldığı hanı-hamamı, yazlığı; kimi zaman iftar gideri faturasını, kimi zaman ağırlama, eğlence faturalarını aylık takip eden meslek profesyonelleri hiç kuşkusuz, ekonomiyi de en yakın izleyen insanlar.
İşte bu hesap adamlarının çatı kuruluşu Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'nin (TÜRMOB) Genel Başkanı A. Masis Yontan'a piyasayı, ekonomiyi, şirketlerin 'muhasebesi'ni sorduk. Yontan, iş dünyasına yakından dokunan sıkıntılara, geleceğe ilişkin belirsizliklere ve sorunları ve kendi kuralları ile yürüyen 'adaletsiz' gidişe dikkat çekti.
Yontan, piyasanın canlanmasının en önemli kriterini 'yabancı sermaye girişi' olarak görüyor. İşte sorularımız ve Yontan'ın açıklamaları:
'Siz şirketlerin muhasebesini bilen, izleyen bir mesleği temsil ediyorsunuz. Piyasada şirketlerin işi nasıl, vergi ödemerinde neler yaşıyorlar?
Biz TÜRMOB olarak her ay bir rapor düzenliyoruz. Mesela geçen ay, yabancı yatırımların Türkiye'de ne duruma geldiğini, nasıl azaldığını gösteren bir rapor yayınladık. Daha önce de işsizlik, istihdam vs. konularında raporlar yayımladık. Rakamlarla, araştırmalarla konuşuyoruz. Ama ben size özetle şunu söyleyeyim; ekonmimiz iyi değil. Bu gidişlede önümüz çok aydınlık değildir. Neden değil? Cari açık, şu son üç ayda, yani yılın ilk çeyreğinde, 12 milyar dolar oldu. Cari dengemiz 12 milyar dolar açık verdi. Baktığımız zaman, bizim bu açığı kapatmaya, yabancı sermayeye ihtiyacımız var. Yabancı sermaye ise gelmiyor, eskisi gibi. Gelen sermaye de yatırıma gelmiyor... Adam yatırıma gelmediği için de, ne oluyor, sanki bir vur-kaç sermayesi gibi geliyor. Borsa'ya vs. kısa dönemde yüksek para kazanmaya, vurguna dönük geliyor. Halbuki bizim ülke olarak doğru yatırımlara, üretim yapacak, ihracat yapacak yatırımlara ihtiyacımız var. Devamlılığı olan, kalkınmaya katkı verecek bir sermayeye ihtiyaç var.
Bu makro ekonomik tespitlerden şirketlerin gelirlerinin, dolayısıyla da devletin vergi tahsilatının azaldığını mı çıkarmamız gerekiyor?
Bakınız, devletin vergi gelirlerinde çok büyük bir düşüş yok, geçen senenin rakamlarına baktığımızda.
Piyasa iyi değil, ama vergi gelirlerinde düşüş yok! Neden yok, biliyor musunuz? Bu, vergi borcu yapılandırmalarıyla eski vergilerin affa girmesi ve sonuçta tahsilatın artmasından kaynaklanıyor... Tahsilat bu nedenle, vergi alacaklarının yeniden yapılandırılması ile arttı. Yoksa bu sene 2017... Yılın ilk üç ayında biraz düzelme olduğu gibi görünüyor, ama devam eder mi bilemiyoruz. İş dönüp dolaşıp yabancı sermayeye geliyor.
Yabancı sermaye girişinde belli bir artış var...
Borsa'ya vs. gelenleri saymıyorum. Yabancı, düzgün sermaye gelir mi? Yabancı, düzgün sermaye güven ortamına gelir. Güven ortamı bulursa gelir. Güven ortamımız var mı? Bölgemizin durumunu biliyorsunuz. En son, işte Katar'daki olaylar.
Bölgemizin de böyle hassas bir özelliği var. Bölgemizin bu özelliği nedeniyle de biraz sıkıntı çekeceğiz gibi.
Devletin, tahsil edilemeyen vergi ve sigorta primi alacağına yönelik düzenlediği yeniden borç yapılandırmasını başarılı buluyor musunuz? Biliyorsunuz, ikinci bir yapılandırma başlıyor.
Bakınız, açık konuşalım, siz ne kadar yapılandırma yaparsanız yapın... Eğer vergi borcu olan esnafın, tüccarın, sanayicinin elinde bir para varsa, ödeme gücü varsa vergsini ödeyecektir. Elinde para yoksa, satamamışsa, parasını tahsil edemiyorsa, zaten ödeyecek gücü yoktur. Söz konusu değil... Olmayan parayı nasıl ödeyecekler? Ödeyebilmesi için kredi kullanması lazım. Kredi nedir? O da bir borçlanmadır. Ayrıca tabi şu anda, 9,5 milyon gibi bir işsizimiz var. Kayıtdışı istihdam sorunumuz var. Kayıtdışı ekonomimiz en iyi tahminle yüzde 35'lerde. Evet dünyada kayıtdışılığı sıfır ülke var mı? Yok. Kayıtdışı ekonomi, en gelişmiş ülke olan Amerika'da bile yüzde 10 civarlarında. Ama bizde kayıtdışı miktarı çok yüksek, aşırı. Bu kayıtdışılık da Hazineye girmesi gereken verginin toplanmasını, Hazineye girmesini engelliyor. Dolayısıyla, ekonomimiz iyiye gider mi? Bu biraz da konjonktüre bağlı. Dünyada biliyorsunuz, serseri para diye bilinen bir para var. Yaklaşık 12-14 milyar dolarlık bir serseri para giriş-çıkışı var Türkiye'ye. Bu para ülkemize zaman zaman geliyor, giriyor, çıkıyor. Bütün dünya genelinde de yaklaşık 500 milyar dolar civarında bu serseri para. Yani bizdeki ekonomi bu 12-15 milyar dolar serseri paraya bağımlı olmuş, suni bir ekonomi.
Bunun şirketler düzeyindeki yansıması neler oluyor?
Şu anda esnafın durumu zor. Esnaf zor durumda. Küçük işletmeler zor durumda. Ancak ülkemizde toplam katmadeğerin yüzde 80'ini sadece 2 bin firma elde ediyor. Bunlar büyük firmalar. Başka bir şey söyleyeyim, uluslararası 8 firma dünya gelirinin neredeyse yarısını elde ediyor. Ülkemizde baktığımızda, bu sayı 41. Yani 41 tane büyük şirket, bir kısmı uluslararası şirketler, bunlar neredeyse Türkiye'nin gelirinin yarısına yakın gelir elde ediyor. Dolayısıyla devlet de, hani Hazine de, vergisini alırken en çok bu şirketlerden alması lazım. Bizde diyelim 3 milyona yakın esnaf vs. işyeri var. Bunların 2 bin tanesi katmadeğerin yüzde 80'ini alıyorsa, demek ki 3 milyona yakın mükellefe sadece yüzde 20 kalıyor. Bu da esnafın durumunun iyi olmadığını gösteriyor.
- Hükümet KGF ve KOSGEB kredileri ile küçük firmaların finansmana ulaşımını kolaylaştıracak uygulamalar devreye sokuyor. Şimdi bu krediler dönüp dolaşıp şirketlerin piyasaya ve devlete olan borçlarını ödemeye mi gidiyor?
Bakınız, makro düzeyde borçlara gelince iki çeşit borç var. Birisi devlet garantili dış borçlar. Devletin aldığı borçlar var, özel sektörün ve bir de belediyelerin aldığı borçlar var. Hepsini toplayınca, global olarak baktığımızda Türkiye olarak 500 milyar dolar gibi bir borcumuz var. Cari açık dediğimiz kronik bir durum var. İhracatınız, ithalatınızdan yüksekse, cari açığınız falan olmaz. Cari denge açık vermez. Ama bizim ihracatımız da ithalata dayalı olduğu için, ithalatımız her zaman ihracatımızın önünde. Böyle olunca da giren nakit her zaman çıkan nakitten daha az. Bu yüzden döviz açığımız bitmiyor.
Bizim en büyük döviz gelirimiz turizmdi.
Biliyorsunuz geçen sene beklediklerimiz olmadı. Bu sene turizmde beklediğimiz olur mu?
İşte umudumuz Rusya. Rusya'dan turistler gelirse, özellikle Antalya'daki oteller çalışır. Biz de turizmden biraz döviz bekliyoruz.
Ama ekonomi iyiye gider mi dersen, ben çok da iyimser değilim.
Evet pek çok sorun var, ama yılın ilk çeyreğinde yüzde 5 gibi sürpriz bir büyüme açıklandı. Otomotiv gibi bazı sektölerde ihracat bazlı bir yükseliş var. Nasıl değerlendirmek lazım?
Orta tabaka yok. Yok oluyor. Gidişat bu. Bu modelde ya küçülürsünüz, ya da büyürsünüz. Bu sistemde büyüyenler az olur. Az bir miktar şirket yukarıya çıkıyor, ama şirketlerin büyük çoğunluğu aşağıya iniyor.
Örneğin 2016'da kapanan firma sayısı açılan firma sayısından daha fazla. Bu da ne demek, ekonomi iyiye gitmiyor. Bunların hepsinin rakamları var.
Sizce daha adil bir büyüme için neler olmalı?
Ekonomi bir tek nedene bağlanmıyor. Bakınız şu anda üretimle ilgili bizim makinelerimiz çağın gerektirdiği düzeyde değil. Dijital denilen modern üretim sadece yüzde 3-4 civarında. Modern üretim aletlerine, yatırım araçlarına yatırım yapmamız lazım. Makinelerimizi yenilememiz, en ileri teknoloji ile daha çok üretmemiz, daha çok ihracat yapmamız, daha çok satmamız lazım.
Dış ticarete önem vermemiz lazım. Bu ticaretin dengeli olabilmesi lazım. Şimdi bunu yapmak için bir finansmana gerek var. Bizim özkaynaklarımız yeterli olmadığı için ister istemez hep borçlanıyoruz. Sadece devlet için değil, şirketler için de aynı şey geçerli. Şirketler şimdi borcunu döndürebiliyor mu? Eğer bunu yapabiliyorsa başarılıdır. Döndüremiyorsa, borcunu ödeyemiyorsa, sıkıntıdır. Maalesef bu konuda da sıkıntılar olduğunu biliyoruz.
Önümüzdeki dönemde devetin vergi gelirlerinde düşüş bekleniyor mu? Böyle bir risk var mı?
Bu tamamen ülkenin genel siyasi konjonktürüyle ilgili bir durum. Eğer siyasi ortam elverirse, dış yatırımcılara güven verilebilirse, yabancı sermaye gelebilir. Bu gelen yabancı sermaye de üretime, ihracata dönük yatırımlar yaparsa, evet vergi gelirlerinde düşme olmaz, tersine vergi gelirlerimiz artar. Çünkü istimdam da üretim de artar. İstihdam yaratılırsa, insanların gelirleri artacak, insanların geliri artınca tüketimi artacak, tüketim ve satışlar artınca da vergiler artacak...
Ama güven ortamı oluşmazsa, olmaz.
Bölgedeki durumun ne olacağını bilemiyoruz. En son Katar olayı çıktı. Katar meselesi karışırsa o zaman Allah korusun işimiz daha kötüye gider. Devletin vergi gelirleri de işte o zaman düşer.
Geleceğe ilişkin öngörüleriniz nedir?
En önemli konusu şu. Önümüzü göremiyoruz. Şirketler de göremiyor. 3 ay sonra ne olacak, 6 ay sonra ne olacak? Kim tahmin edebilir ki? Bölgemiz kaynıyor. Avrupa'da, Almanya dışındaki ülkelerin durumu parlak değil.
Hatta Amerika ekonomisi de çok iyi değil. Amerika ekonomisi silaha, silah sanayiine dayalı.
Ve... Şu anda 300 milyonluk Amerika neredeyse dünya gelirinin yarısını elde ediyor. Zaten dünya adaletsiz bir dünya. Bu tabi bize de yansıyor.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder