29 Ağustos 2018 Çarşamba

Ayçiçeği üreticisini Çin çarpmış!





Doğa yürüyüşleri grubundan tanıdım Yılmaz beyin (Yılmaz Ergül) önerisiyle dün bir grup arkadaş, aldık ellerimize fotoğraf makinelerini, İnegöl ve Yenişehir’de ayçiçeği hasatını izlemeye gittik.
Açıkçası, Yenişehir ve İnegöl yöresinde son birkaç yıldır ayçiçeği ekimindeki artış dikkat çekici düzeydeydi. Bir zamanlar biber, pancar ve domates ekili alanlarda şimdi en çok ayçiçeği ve silajlık mısır görünüyordu.
Ayçiçek Harmanı 2018” adı ile sanal alemde oluşturulan grup olarak ilk durağımız İnegöl’de en çok ayçiçeği ekilen köylerden birisi olan Şehitler mahallesi oldu.
Şehitler, 250 hanelik dense de anlaşılan insanların çoğu dışarda yaşıyor. Düşünün ki, ilkokul kapatılmış. Yani burada genç yok, çocuk yok...
Bursa-İnegöl yoluna yakın, verimli topraklara sahip güzel bir köy. Köy meydanında, cami ve birkaç kahvehanenin yanında iki tabela dikkatimi çekti. Birisi “Şehitler Mahallesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi”, diğeri özel bir şirkete ait “Çerezlik Tohumluk Ayçekirdeği Alım Satım”... 
Güneşli güzel bir günde, köy ortasındaki gölgelere oturmuş çoğu emekli insanlara sorunca, camında “Tarımsal Kalkınma Kooperatifi” yazılı işyerinde herhangi faaliyet olmadığını öğrendim. Bu kooperatif, pek çok örnekte olduğu gibi, “Hangi işe bulaştıysa sonuç alamamış”, hep hayal kırıklığı ile artık felç olmuş kooperatiflerden birisi haline gelmiş.
Köy çevresinde pek çok yerde ayçiçeği hasatı tamamlanmış. 

Hasat, buğday hasatında kullanılan patozu andıran, traktörün krank miline bağlanan bir zirai aletle yapılıyor. . Ayçiçeği başakları bu alete atılıyor, çekirdekler burada başaktan ayrılıyor.  Sonradan selektörler vasıtası ile içsiz veya bozuk çekirdekler ayrılıyor ve satış yerine götürülüyor.
Tabi fotoğraf için görsellik açısından en çekici olan, patoz ve özellikle kurutma aşaması.
Köylüler ayçekirdekilerini kurutmak için kimi zaman ürün kaldırılmış tarlanın üzerine serdikleri naylon hasırların üzerinde kurutuyorlar. Kimi zaman da, Ege’deki üzüm kurutma gibi asfalt yollar seriyorlar.
Ayçekirdeği” demişken... Meğer üretici, “ayçiçeği” adını, yağ fabrikalarına verilen ve rengi siyah olanlanlar için kullanıyormuş.
Bizim kuruyemişçilerden, marketlerden satın aldığımız, çitleyip park bahçeleri çöp yığını haline getirdiğimiz çekirdeklerin adı “Ayçekirdeği” imiş.  Tabi bunların rengi siyah değil, beyaz oluyormuş.
Şehitler’de, kahvehanede çayımızı içerken, kahve isteyice manzara değişti.

Burada, kahve istedin mi, anında kuru çekirdek kahve senin için orta yerde duran mini değirmene konuluyor ve elle çevirerek kahveyi çekiyorlar. (Meraklıyız ya, kendi kahvemizi kendimiz çektik)
Konu ayçekirdeği üreticileriyle sohbet etmeye gelince, “bir dokun bin ah işit” durumuyla karşılaştık.

Meğer adamlar dert küpü olmuş, ektiğine,  diktiğine bin pişman...
Dinledikçe biz de hak vermiyor değiliz.
Bakın neler dinledik:
Şehitlerde çoğumuz ayçiçeği ekiyoruz.
Eskiden pancar ekiyorduk, ama kotaydı, yasaktı derken, o iş bitti. 8-10 senedir de ayçiçeğine yöneldik.
Bu sene bizim en kötü senemiz.  Hükümet Çin’den ayçiçeği ithal etmeye başlayınca, fiyatlar yerle bir oldu.
Geçen sene 7 liraya sattığımız bir kilo ayçiçeğini şimdi 5 liraya bile satamıyoruz.
Üstelik, bu sene üretim, verim neredeyse yarıya  düşük.

Geçen sene bir dönüm tarladan 250 kilo ayçekirdeği almıştık, bu sene 150 kilo ayçekirdeği aldık.
80 liralık bir torba taban gübre şu an 160 lira olmuş.
40 liralık şeker gübresi oldu 80 lira.
Daha ekim zamanına birkaç ay var. Kaça yükselir Allah bilir.
Sene  seneden kötüye gidiyor.
Gelecek sene ne yapacağımızı, tarlaya ne ekeceğimizi şaşırdık. Çünkü zarara çalışırız. Patates mi ekeriz, silajlık mısır mı, bakacağız.”

Üstüste ayçiçeği ekmenin de sıkıntıları  ortaya çıkmış.
Köylü “zümbül yaptı” diyor. Ayçekirdeğinin  dibinde biten bu “mavi çiçekler”, tarlayı mahvediyor, büyük rekolte kaybına yolaçıyormuş.  “İlacı var, ama kutusu 500 lira. İki dönüme bile yetmiyor. Çok pahalı, alamıyoruz” diyorlar.
Üreticilerden “Gelecek sene hiçbirşey ekmeyeceğim. Hiç olmazsa zararım olmaz” diyeni duydum.
Ama silaj ekmeye niyetlenenler de var.
Mısır silajında üretici Tarım Kredi Kooperatifi ile sözleşmeli ekim yapıyormuş.
TKK sözleşmeyle, mısır silajını tonu 200 liradan satın almayı taahhüt etmiş.  
Bir dönüm tarladan yaklaşık 6 ton silaj çıkarmış.

Yani bu sene ay çekirdeğinden dönüm başına, 150 kilo ürün için yaklaşık 600 lira alacak olan üretici, gelecek sene silajlık 600 ton mısır ile bin 200 lira ciro elde etmeyi hesaplıyor.
Ama evdeki hesap pek çarşıya uyacağa da benzemiyor.
Zira “icar” durumu oldukça yaygınmış. Yani şehirlere taşınmış pek çok insan tarlasını kiraya (icara) vermiş. İcar için üretici dönüm başına  200-300 lira ödüyor. İlaç, mazot, gübre fiyatlarındaki artışı kestirmek bile mümkün olmuyor.
Şehitler’de, köylerde alşageldiğimiz ahır kokusunu hissetmeyince sordum, “Hayvancılık nasıl”?
Yıkılmış veya bomboş hayli ahır görünüyor.

Hayvan besleyen aile sayısı 15-20 civarındaymış.  Ama anlaşılan hepsi  3-5 başlık ve sadece evin ihtiyacını karşılamaya yönelik bir çaba içindeler.
Mesela köyde yazları 8 aylığına ortak çoban tutmuşlar. Çobanın önünde kaç mal var dedim, “60-70” dediler.
“Hayvancılık yapamıyoruz, ot yem pahalı” deyince, anladım  ki, köylüde kendi ot yem üretimlerine göre hayvan bakma yok. İster sığır ister koyun olsun, “fabrika yemi almak zorundasın” diyorlar. Gerçekçesi, “hayvan daha fazla süt veriyor. Evdeki otla o kadar süt vermiyor...”

Bölgede, çifçiden en fazla ayçekirdeği satın alan firma durumundaki  Damlalılar Ayçekirdeği Alım Satım ve Eleme Tesisinde, köydeki ilk kademe selektörlerden çok daha yüksek kalite ve kapasiteli eleme tesisleri var. Çiftçinin traktörle getirip havuzlara boşalttığı ayçekirdekleri burada ağırlık, boy, iç dolgunluğu ve renk durumuna göre ayrıştırılıyor. Selektördeki kameralar tek tek çekirdekteki renkleri tararken, üzerinde en küçük siyah leke olan  çekirdeklera ayrılıyor. Bunlardan bir kısmı hayvan yemi olarak (tonu 300 lira) satılıyor, bir kısmı da yağlık olarak veriliyor.
İnegöl ve Yenişehir bölgesinde yılda 8-10 bin ton ayçekirdeği üretildiği, bunun yaklaşık yarısının bu tesisten geçtiği ifade ediliyor. Bu tesiste elde edilen ayçiçekleri, fırınlarda kavrulmak ve paketlenmek üzere değişik şehirlerdeki firmalara gönderiliyor.

Türkiye’de ayçiçeğinin ana üretim bölgesi Trakya biliriz. Doğru, ama ayçekirdeğinin merkezi Bursa’ymış ve özellikle tohum buradan gidermiş. Bu da, Bursa ayçekirdeğinin diğer illerden kaliteli olmasına bağlanıyor.

Üretici açısından, Yenişehir’de de manzara aynıydı. Yenişehirliler,  kendi ürünlerinin daha kaliteli olduğunu söylüyor, ama ben anlamadım.
Ayçekirdeği hasatı yapılan yerlerde, saman gibi patozların rüzgarına savrulan ve öylece arazinin üzerinde  bırakılan başak atıklarını merak ettim.
Meğer bunlar ayrıca serilip kurutulamayınca hemen çürüyormuş. İnsanlar bunlarla uğraşmıyor ve yüzlerce ton kaliteli denebilecek hayvan yemi çürüyüp heba oluyor.

Çiftçide 4,5, markette 50 lira!

Bir son dakika bilgisi...
Önceki gün, süpermarketlerin birinde 100 gram ayçekirdeğinin fiyatının 3 lira olduğunu görmüş, çok şaşırmıştım. 
Yani çiftçiden 4,5 liraya alınan ayçekirdeği tüketiciye kilosu 30 liradan satılıyordu. 
Ancak bu birşey değilmiş.
Dün bir başka süpermarkette, yine 100 gramlık ayçekirdeği paketinin fiyatı 5 liraydı. 
Yani çiftçiden kilosu 5 liranın altında alınan ayçekirdeği, vatandaşa tam 50 liradan satılıyor! 


1 yorum: