Sevgili okurum,
siz siyasi tartışmaları, yok efendim Trump şöyle dedi, adamlarla papaz olduk,
yok doların düşmesi için duaya çıkalım, yok muhalefet partileri dolar yükselsin
istiyor, yok lobi, yok hükümete komplo, tuzak, efendim Amerika dolar üzerinden
Türkiye'ye, daha doğrusu Cumhurbaşkanına operasyon yapıyor gibi büyük laflar vs. bunların hepsini bir yana
bırakın.
Bunlar günlük döviz
süpekülatörlerine malzeme olmaktan, kısa vadeli iniş çıkışlara yol açmaktan
başka bir işe yaramadı, yaramıyor, yaramayacaktır.
Ekonomi diye bilim var, onun kuralları var ve esasen bu
yaşananlar da uyguladığınız ekonomi ve maliye politikalarının bir sonucudur.
Önce duruma
bakalım...
TCMB’nın Mayıs ayında yayımladığı Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri’ne göre, Türkiye’nin Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2017 yıl
sonuna göre yüzde 4,8 artışla 123,3 milyar ABD dolarına ulaştı.
Bunun içinde bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku
yüzde 2 oranında artarak 68,1 milyar ABD dolarına, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku
yüzde 8,5 oranında artarak 55,1 milyar
ABD doları düzeyine yükseldi.
Tabi, ödenecek
borçların artması kamu olmasa da bankaları uyandırmış. Bankaların yurt dışından
kullandıkları kısa vadeli krediler, 2017 yıl sonuna göre yüzde 3 azalarak 16,6 milyar ABD doları seviyesinde
gerçekleşmiş. Yani yeni borçlar için
hafif frene basılmış.
Borçlu bazında
incelendiğinde, büyük çoğunluğu kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2017 yıl sonuna göre yüzde 8,1 artarak 23,9 milyar ABD doları
olurken, özel sektörün kısa vadeli dış
borcu yüzde 4 oranında artarak 99,3 milyar ABD doları olmuş.
Yani
önümüzdeki bir yıl içinde ödenmesi
gereken (kısa vadeli) borçların çok büyük bölümü özel sektörün borcu.
HEYBEDEKİ TURPA BAKIN!
Sonuçta normal
vadesi bir yıl olan toplam borç
123,3 milyar dolar.
Sıkı durun...
Bir de bu “Normal vade” dışında, vadesinde
ödenmemiş, sonuçta da bir yıl içinde ödenmesi
gereken borç var.
TCMB
açıklamasından okuyalım:
“ 2018 Mayıs sonu itibarıyla, orijinal vadesine
bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak
hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 180,6 milyar ABD
doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
...Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok
içinde kamu sektörünün yüzde 17,1, Merkez Bankası’nın yüzde 0,3,
özel sektörün ise yüzde 82,6 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.”
Şimdi çıktı mı kısa vadeli borçların miktarı 123,3+180,6=303,9
milyar dolara...
Peki bu borca
karşılık döviz kazancı nedir?
Elbette bu kadar
dolar borcu olan şirketlerin dolar geliri de vardır.
Ancak, “Orijinal vadesine bakılmaksızın”
sütunundaki rakamlara bakarsan, şirketler halihazırda borçlarını zaten ödemekte
müthiş zorlanıyor.
Aylar önce,
şirketlerin döviz borçlarının, döviz varlıklarının üçte birisi seviyesinde
olduğu yazılmıştı...
Reel sektörün
kazançlarının ortalama yarısının “finansman”a ayrılması ayrı bir dert, ama ona
girmeyelim.
Yani...
Borç dağ gibi ama
para kazanmak için piyasalar da hiç iyi değil.
Hatta, bir
bakanımız, “İhracata bastırmak
zorundayız” gibi, iç pazardan umudunu kesen bir söz söyleyebildi.
Şirketlerin TL
kazançları hızla geriliyor.
Hani devletin
darphanesi var, içeride borca sıkıştı mı basıverir milyarlarca TL’yi... Ama özel
sektörün bu şansı yok.
TL İLE DOLAR BULABİLİR MİSİN?
Peki, diyelim özel sektörün TL kazançları artmış olsa, bu 300
milyar doları bulabilecek mi?
Yine TCMB
verilerinden:
“Cari işlemler açığı, bir önceki yılın Mayıs
ayına göre 516 milyon ABD doları artarak 5.885 milyon ABD doları olarak
gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 57.637
milyon ABD doları olmuştur.”
Yani cari hesap
dengesinde de 57,8 milyar dolarlık açık
var.
Dışarıdan sıcak
para girişi şöyle dursun, açıklamada, “Birincil
gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net
çıkışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre 218 milyon ABD doları artarak 1.100
milyon ABD doları olmuştur” deniyor.
“Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net
girişler, bir önceki yılın aynı ayına göre 703 milyon ABD doları azalarak 429
milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir” deniyor.
“Portföy yatırımları 1.015 milyon ABD doları tutarında
net çıkış kaydetmiştir” deniyor.
“Yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi
piyasasında ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında sırasıyla 24 milyon
ABD doları ve 1.169 milyon ABD doları net satış yaptığı görülmektedir”
deniyor.
“Resmi rezervlerde bu ayda 2.823 milyon ABD doları rezerv
azalışı gözlenmiştir” deniyor...
DOLAR NEREDE DURACAK?
Durum buyken...
Şimdi mesela
Trump her gün Türkiye hakkında methiyeler düzse, ekranlarda Trump ile
Erdoğan’ın her gün “çaaakk” lı fotoğrafları çıksa, bütün siyasi partiler
hükümetin başarısı için dua etse, bütün vatandaşlar oyunu Ak Parti’ye vereceğine yemin billah etse... Muhalefet
partileri ipe götürülse, ne bileyim camilerde sabahlara kadar dolar insin diye hutbeler okutsak, Türk lirasının değerini koruyabilir miyiz?
Hayııır...
Kimse alacağından
öpücükle falan vazgeçmez...
Acil dolar lazım. Talebi çok, yetmiyor, bu yüzden kıymete biniyor!
Bankalarda 80
milyar civarında dolar mevduatına el koysak bile yetmez, sadece fırtınayı
depreme çevirmiş oluruz.
Peki kaç liraya kadar yükselir dolar?
İşte zurnanın
zırt dediği yer burası.
Rakam verme
olanağım yok, çünkü elimde yeterli veri yok.
Ancak formül şu:
Yıllık ihracatı
150 milyar dolar civarında dolaşan Türkiye’nin bir yılda 200-300 milyar dolar
parayı normal yoldan elde etme şansı yok.
Dolar, “yabancı sermaye” ile gelecek...
Yabancı sermaye niçin gelecek?
Türkiye’nin varlıkları o kadar ucuzlayacak ki, adamların
ağzının suyu akacak...
İşte ozaman...
Yani kelepire gelecekler...
‘KELEPİR NOKTASI’ KAÇ TL?
Ufak tefek
satışlar oldu. İşte Banvit dahil pek çok firma satıldı.
Ancak para girişi
çok cılız olduğuna göre, 5 lira yabancı sermayeyi kesmedi!
6 TL keser mi?
7 TL keser mi?
1 Dolar 8 TL olursa yabancı para babalarını keser mi?
Yeterince kelepir
kabul edilir miyiz?
Tabi işin içine
siyasi istikrarsızlık, diğer ülkelerle süren ağız dalaşı (içimde Trump ve ABD
ile krizin iki tarafta da bilerek yaratıldığı, bu kelepirleşme sürecinin
hızlandırılmak istendiği gibi bir his var. Çünkü hımbıl bir papaz için ülkeyi
maceraya sürükleyecek kadar basit hesapları olamayacağını düşünüyorum) da
giriyor ve spekülatörlerin işi kolaylaşıyor.
Bu durum, “kelepir”e düşme sürecini, dolardaki
değer artışını hızlandırıyor.
İşte şimdi ülke olarak beklediğimiz, bu “kelepir” noktasına gelmek!
“Yandaş” denen
kalemler, yabancı sermaye çevrelerine “Türkiye’de
herşey ucuzladı, hadi tam alma zamanı” diye “milli, yerli”(!)mesajlar veriyorlar.
Veee her döviz
krizinde izlediğimiz film...
2001 krizinde bu
“kelepir noktası” 1,6-1,7 TL kabul edilmişti.
Zira kriz
öncesinde dolar bugünkü rakama göre 0,6 TL (60 kuruş) civarındaydı.
Krizde dolar üç
kata kadar yükselmişti.
2001 krizi,
vatandaş için acı reçeteler, zamlar, yüksek faizlerle, pek çok şirketin
yabancıların eline geçmesi ile sona ermiş,
Derviş Paketi yabancı sermayenin önüne kırmızı halı sermişti...
Filmimiz yine
aynı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder