Geçtiğimiz günlerde iş dünyasının önemli sivil toplum
kuruluşlarından BALKANTÜRKSİAD’ın (Balkan
Rumeli Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Yönetim
Kurulu Başkanı Berat Tunakan ile Yönetim
Kurulu üyelerini ziyaret ettik. Bursa
Ekonomi Gazetecileri Derneği yönetimi olarak yaptığımız ziyaret, ister
istemez ekonomi sohbetine dönüştü ve gerçekten en azından benim için oldukça
aydınlatıcı, ufuk açıcı oldu.
BALKANTÜRKSİAD
Bursa iş dünyasının en dinamik bölümünü oluşturan Balkan göçmeni kökenli
girişimcilerin oluşturduğu bir SİAD.
Başkan Tunakan dahil, yönetici ve
üyelerinin pek çoğu ekonomi muhabirleri, yazarları olarak uzun yıllardır
tanıdığımız, her birisi farklı bir sektörde oldukça başarılı, pırıl pırıl
girişimciler.
Sohbetin merkezine Hazine
ve Maliye Bakanı Albayrak tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan, 2020-22
arasındaki 3 yılı kapsayan Yeni Ekonomik
Program oturdu.
Burada bu programı tartışmayacağım.
Maalesef bu tür programlar bizde “iyi niyet beyanı” olmanın ötesine geçemiyor, bu yüzden de hedefler bir
türlü turmuyor.
Bizde ekonomi programlarının hepsinde “ihracat”, “yerli üretim”, “ileri teknoloji”,
“verginin tabana yayılması”, “cari
açığın düşürülmesi”, tarımda, turizmde hızlı büyümeler hedeflenir.
Örneğin programların hiçbirisinde “İthalatı patlatacağız”, “Dış borçlanmayı hızla artıracağız”, “Teknolojide
dışarı bağımlı olacağız”, “Bütün kazançlı şirketler yabancılara verilecek”, “Tarım
ve hayvancılığın köküne kibrit suyu dökeceğiz, eti, nohudu dışardan alacağız”, “İşsizlik
patlayacak”, “İnsanlar asgari ücreti mumla arayacak” falan yazmaz!
Son programda da yine “İhracata
dayalı bir ekonomiyi tesis edeceğiz” deniyor. “Stratejik planlama”da 7 sektör belirlenmiş: Enerji, maden,
petrokimya, ilaç, turizm otomotiv, bilişim…
Turizm hariç bu sektörlerin yabancı sermayenin
kontrolünde olduğunu hatırlatıp geçeyim.
“Dolaylı vergilerin
ağırlığı azaltılacak” dendikten sonra “Kurumlar
Vergisi kademeli olarak düşürülüp..” diye devam edilmesini de bir “sürç-kalem”
deyip geçeyim..
Sonraki cümle, “…Dolaylı
vergileri azaltıp dolaysız vergilerin daha da tabana yayılmasını sağlayacağız”
diye devam ediyor...
“Sanayide
verimlilik”, “İnşaata mevcut projelerin tamamlanması”, “İstihdamda hizmet
sektörünün öne çıkması”, “Cari dengede kalıcı düzelme”, “İthal ürünlerin
yerlileştirilmesi”, “Garantilerin TL bazlı olması” deniyor...
“Küçükbaş
hayvan sayısı 47 milyondan 100 milyona çıkacak”, “70 milyon turist, 70 milyar
dolar döviz” deniyor…
Ama karşımdaki insanlar hesap kitap bilen, gerçekle
kurguyu ayıran; en önemlisi de çözüme odaklanmış insanlar!
“Hükümet bu programları hazırlarken iş
dünyasına, size hiç danışmaz mı, sormaz mı, fikir alışverişi olmaz mı, zira sahada işi yürüten sizsiniz”
diyorum.
En azından STK’lardan uzmanlık alanlarına göre destek
alınması kötü mü olurdu?
Anlaşılan, SİAD’ların
işadamı olarak öneri ve eleştirilerini Ticaret ve Sanayi Odası, çatı olarak da
TOBB yönetimine iletme gibi bir kanalları var. Ama hükümetin karar alma süreçleri
ile bir bağlantı görünmüyor.
Kanımca, ekonomi yönetiminin en büyük hatası, hedefleri
ilgili sektörlerin temsilcileri ile birlikte belirlememeleri… Ha keza, örneğin koyun
keçi sayısını ikiye katlama gibi bir hedefi koyanların, köylerin, dağların, yaylaların
terk edilesini, koyun sürülerinin hızla azalmasının hiç farkında olmadığını düşünüyorsunuz.
Başkan Berat
Tunakan, “YEP’in gerçekleşmesi
memleketin, hepimizin yararınadır. Biz iş dünyası olarak tamamen siyaset dışı
bir konumdayız. Programın başarısı için de hepimiz elimizden geleni yaparız”
diyor.
Toplantıda, inşaat sektöründe faaliyet gösteren Yönetim Kurulu Üyesi Nurettin Göler’in konut
satışlarındaki son hareketlikle ilgili “Uzun
süreden beri ilk kez telefonlarımız çalmaya başladı. Bizim için en büyük sorun
faizler. Faizlerdeki düşüş hemen etkisini gösterdi” ifadeleri umut
vericiydik.
Kimler
elenecek, kimler kalacak…
İş dünyasının efsane ismi Sakıp Sabancı’nın “Bir elektir” diye tanımladığı ekonomik kriz dönemleri her an sürprizlere gebedir…
Hükümet kendince bir çıkış planı yapmış. Ama görünen o
ki, bu krizden yara almadan çıkmak, hatta krizi fırsata çevirmek için kafa
yormak gereken zamanlardayız gibi geliyor bana.
Birleşmeler, maliyeti düşürüp verimliliği artırma, lüksten
kaçma, tasarruf, vasıflı insan emeğine ve teknolojiye sarılma…
Aksi taktirde “kader
ağlarını örer”, her krizde yerli firmalar, markalar yabancıların eline geçer.
İyi haftalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder