CHP’nin 34. Olağan Kurultayı, iktidar için partinin önünde uzun ve çetin bir yol olduğunu gösterdi. Kılıçdaroğlu’nu altı ok ile vurmaya kalkan muhalefet, Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday çıkaramayacak hale gelmenin ezikliğini, Parti Meclisinde etkili olmaya çalışarak giderdi. Şimdi CHP, ya sola açılacak, geniş bir yelpazede toplumsal muhalefeti örgütleyecek ve iktidara alternatif olduğunu gösterecek; ya da geleneksel çizgisini koruma adına iktidar hedefinden uzaklaşacak, daralacak. |
Yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı Ankara Arena’daki Kurultay, aslında liderin etrafında yekvücut olma görüntüsü açısından en başarılı kurultaydı. Kemal Kılıçdaroğlu tek aday olarak seçime girdi ve herkesin desteğini aldı. Ama muhalefet de, boş durmadı.
Muhalefet, Baykal dönemi vekillerinden geliyor. Bu kesim, Kılıçdaroğlu yönetimini “Atatürk ilkelerinden uzaklaşmak”, “AKP’nin açılım kuyruğuna takılmak”, “Laiklik hassasiyetini yitirmek” ile suçluyor. Bir anlamda Kılıçdaroğlu’nu altı okla vuruyorlar. Hatta, partinin bir kadın üyesi, bu konuda yönlendirilip, “tabanın sesi” görüntüsü verilerek, televizyon programlarına çıkartıldı, Kılıçdaroğlu için, “Ya Anayasa Masasını terket ya da Atatürk’ün partisini” dedirtildi. Kılıçdaroğlu’nun ne Amerikancılığı kaldı, ne Sorosculuğu, ne “açılımcılığı”, ne “Atatürk’ün partisine ihanet” etmediği kaldı… Utanmasalar terörist ilan edecekler…
Kılıçdaroğlu, kurultayda bunları küstürmemeye özen gösterdi, hatta “Yeni CHP”den hiç söz etmedi. .
Benim üzerinde durmak istediğim iki konu var:
1. CHP iktidarı hedefliyorsa mutlaka toplumsal muhalefetin olabildiğince geniş bir kesiminin desteğini almak zorunda. Nasıl ki, iktidar partisi AKP içinde şeriatçısından, uluslararası finans uzmanlarına, ANAP ve DYP’liden, solcu, liberal, milliyetçi varsa, CHP içinde de farklı “kanatlar” olacaktır. Her kanat, CHP’nin uçmasına ayrı bir güç verecektir. Kendisini Atatürkçü, Laik hisseden de, milliyetçi hisseden de, solcu, sosyal demokrat, sosyalist hisseden de, Kürt veya Alevi hisseden de bu partide olacaktır. En tehlikeli şey, partide birilerine “öteki” muamelesi yapmaktır. Örneğin Kurultay’da, “parti elden gidiyor” muhabbetleri, Sezgin Tanrıkulu aleyhinde dağıtılan el ilanları hiç yakışmadı.
2. Her türlü “yeni”ye tepki duyan, “Öz CHP’lilerin” sorunu şu: CHP Atatürk’ün partisidir. Ama Atatürkçü olmak, günün koşullarına göre, çözüm üretmekten geçer. 1990’lara kadar, bizim bir “Güneydoğu sorunu”muz vardı. Olayı geri kalmışlık, fakirlik, feodal yapı olarak tanımlardık; daha çok devlet yatırımı, okul talep ederdik. “Türk” deyince Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i katardık, sorun çıkmazdı. CHP de seçimlerde en fazla oyu alırdı. Ama, şimdi fabrika, yol, su, elektrik falan kesmiyor. Şimdi insanlar “Ben Kürdüm” diyor, ısrar ediyor, anadilini konuşmak, o dilde okula gitmek istiyor. “Ayrı bir ulusum, tarihim, kültürüm var” diyor. Bunun için 30 senedir bir savaş sürüyor, 1 trilyon doların, 50 bin insanın gitmiş. 1990 öncesinde feodaliteyi tasfiye etmek, bölgeyi kalkındırmak için kılını kıpırdatmayan devlet şimdi yepyeni taleplerle karşı kaşıya. Sen silahsız, siyasi bir çözüme gözünü kapatamazsın. Keza, çocukluk, gençlik arkadaşlarımın bazılarının “alevi” olduğunu, son 20 yılda öğrendim. Eskiden bunlar konuşulmazdı. Kah korkudan, kah asimilasyondan, ne derseniz deyin. Ama şimdi arkadaşım, “Ben Aleviyim” diyor, “cami değil, cemevi istiyorum” diyor. Eee o zaman devletin laiklik politikasını da gözden geçirmesi gerekiyor. 100 bin kişilik imam ordusuyla Diyanet İşleri Başkanlığını kurup, sadece Sünni mezhebine yatırım yapmanın laiklik falan olmadığını görmek gerekiyor. İş görüntü, kıyafetle olmuyor. Devlet memuru din görevlisi hangi laik ülkede var? Ya da imama maaş veriyorsan dedeye de, papaza da vereceksin... Bunları yapmıyorsan, “laiklik elden gidiyor” diye feryat etmeye hakkın yok!
Demokrasi tek ayaklı yürümez. Sağın merkez partisi olan AKP’ye alternatif ve umut olacak bir CHP, bir an önce, en azından kendi iç hesaplarını görmüş olmalı, diye düşünüyorum.
İyi pazarlar
22 Temmuz 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder