6 Ağustos 2014 Çarşamba

Ey ahali, uyanın, kuraklık geliyor!


Dursun EROĞLU
Medyanın etkisiyle kapıldığımız “gündem fırtınası”ndan biraz kendimi kollamaya başladığımda sahiden ürkütücü bir gerçekle karşılaştım: Kuraklık… 
Barajlar çekilmiş. Çeşmeler teker teker kuruyor. Bahçeler susuz kalıyor. Yerel yönetimlerin “su sıkıntısı yok, olmaz” yollu açıklamaları daha ne kadar çıplak gerçeğe çarpıp suratlarına inecek, doğrusu çok merak ediyorum.
Sevgili okurum, Mayıs, Haziran ayları aslında oldukça yağışlı geçince, kışın yeterli kar yağmamasına rağmen herşeyin normale döneceği gibi bir beklentiye kapılmıştım. Ancak son bir aydır aralıksız süren sıcak ve kurak havanın  ardından, Ramazan Bayramında Ankara’dan Tokat’a gidiş gelişlerde gördüklerimden müthiş kaygılandım. Düşünsenize Tokat’ın Niksar ve Almus ilçeleri yeşil ormanlık bitki örtüsüyle tipik Karadeniz iklimine sahiptir ve su kaynakları  oldukça boldur. Örneğin bizim kasabanın sınırlarında Almus, Ataköy ve Köklüce olmak üzere üç hidroelektirik santralı (HES) var.  Niksar ile Reşadiye arasında, yapımı büyük ölçüde tamamlanan tam 5 tane HES bulunuyor.
Yeşilırmak’ın en önemli kaynaklarından birisi olan bu bölgede yaşananlar gerçekten şaşırtıcı… Hani her barajda bir “dolu savak” olur; baraj gölü dolunca fazla su buradan tahliye edilir.  Suyun bol olduğu yıllarda müthiş bir şelale görüntüsü veren bu dolu savaklar antik yapı gibi… Gençler soruyor: “Abi burayı niye yapmışlar?”.  “Fazla suyu tahliye etmek için”… Delikanlı anlamsız anlamsız bakıyor… Delikanlının buna inanması mümkün değil. Artık o dolu savak görüntüleri çocukluk anılarımızda kaldı.  Epeydir hasret kaldık dolu savağın  coşkulu akışına.
Barajda su seviyesi zaten her yıl biraz daha düşüyordu. Ama bu yıl göl kenarında gezinirken, suyun kıyısına kadar inince, barajın normal seviyesinin ne kadar da yükseklerde kaldığını farkettim… Suyun çekildiği yerleri insanlar ekip dikmeye başlamış.
Barajı son yıllarda istila eden “Alabalık tesisleri” ciddi tehdit altında.  Balık yetiştirilen kafesler su seviyesi düştükçe gölün ortasına ortasına toplanmış…  Sanki karaya vurmuş balıkçı teknesi gibi bir halleri var.
Su sıkıntısı her kesimde hissediliyor.  Köylerde vatandaşın en büyük stres kaynağı sulama… Çeşmelerin önüne yapılan küçük sulama havuzları ya da hayvan sulama için yapılan yalaklardan uzatılan hortumlarla bahçe sulama artık komşular arsında husumetlere neden olmuş.  Su yetersiz olunca sabahları erken kalkanın kazandığı bir sulama yarışı var.  Böyle olunca “kavgacı” tipler, “nazik”komşuları tırsıtmış, yıldırmış… Birçok bahçe resmen kurumuş.
Hayvanlar meradan susuz dönüyor akşamları. Meradaki kaynaklar kurumuş. Ama ahırda onları su dolu yalak beklemiyor. Maalesef şebeke suyu günün ancak belirli saatlerinde akıyor. O da sadece evde içme ve mutfak işlerine yetiyor.  Gündüz terledim, bir duş alayım, dediğinizde musluğun tepkisiyle karşılaşıyorsunuz: Tıssssss!
Neyse ki geceleri hava serin, bırakın terlemeyi yorgansız yatınca üşüyorsunuz…
Çocukluğumda, hadi diyelim 45-50 sene önceki,  su değirmenlerinin yerine yeller eseli çok sene olmuştu. Ama şimdi 4-5 değirmen çalıştıran derede tek damla bile su akmıyor.
Tarım Bakanı “Türkiye şiddetli bir meteorolojik kuraklık yaşıyor…” demişti.
Yeraltı su kaynaklarını besleyen en önemli şey, kar…
Artık kışları pek kar yağmıyor.
Yağan karı da hor görüyoruz. Özellikle kent merkezleri karsız bir ortama göre dizayn edilmiş. On sandim kar yağdı mı kent trafiği allak bullak oluyor.  Yani karı “düşman” bellemişiz…
Kentlerde yağış da istenmiyor…. Bir sağanak yağışta ortalık sele gidiyor… Çünkü altyapı yok… Halbuki kentin her noktasına dööşenecek yağmur suyu hattı ile bu sular değerlendirilemez mi?
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünün kayıtlarına göre son 50 yılın en kurak dönemi yaşanıyormuş.
Ankara, İstanbul, Kocaeli gibi merkezlerde il sınırlarındaki  bütün dereler, ırmaklar tek tek barajlarda toplanıp şehir şebekesine veriliyor.  Örneğin Ankara’da iş geldi Kızılırmak’a dayandı… Ankara Büyükşehir Belediye yönetimi su sıkıntısı diye birşeyin sözkonusu olmadığını söylemeye devam ediyor ve şu anda kuraklık kaynaklı su kesintileri başlamadı.
Ama musluklardaki tısssss sesinin yaklaştığını hissediyorum.
Maalesef su politikalarımız iflas etmiş durumda
Anadolu gibi zengin bir coğrafyada su kıtlığı…
Korkarım “Hayaldi, gerçek oldu” diyeceğimiz bir şey daha geliyor!
Suyunuzu verimli kullanın, doğayı koruyun.
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder