3 Mart 2017 Cuma

Seyyar tezgahtan AVM'de marka olmaya!


Çocuk yaşta çırak olarak girdiği mutfaklarda 'Executive Chef' olmayı başaran Tarık N. Kahraman, DOSAB civarındaki seyyar tezgahla başladığı girişimcilikte ünlüleri ağırlıyor, AVM'lere franchising vermeye hazırlanıyor.






Adı: Tarık Nimet Kahraman. Çocuk yaşta Ağrı'dan kalkıp İzmir'de çırak olarak başladığı aşçılıkta büyük otellerde usta, şef, “Executive Chef” oldu; Zeki Zorlu gibi ünlü işadamlarının evinde yemek yaptı, ve “Şef Tarık” sıfatıyla bir yandan televizyon programları yaptı, bir yandan da yavaş yavaş kendi işyerini kurdu. DOSAB civarındaki seyar tezgahtan sonra Yalova yolu üzerindeki bir benzin istasyonunda “Tarık Ustat” adı ile açtığı yere, İstanbul sosyetesi dahil ünlüleri çekmeyi başardı. Şimdi sıra AVM'lerde şubeler açmak, “franchising” vermekte... Şef Tarık'ın girişimcilik öyküsünü kendisinden dinledik. İşte anlattıkları


- Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Tarık Nimet Kahraman. 1969 Ağrı doğumluyum. Yıllarca Ege yöresinde otellerde hizmet görmekteydim. Aşağı yukarı 12 yaşında başladım çalışmaya. Tabi çırak olarak. Eskiden işler farklıydı. Ürünü görmek veya tavada yemek pişirmeye başlamak için çok ciddi anlamda mesafe sarfetmek lazımdı, yıllar alırdı çıraklık. Hemen yemek yapmaya başlayamazdınız. Önce bulaşık yıkamak, getir götürle başlanırdı... Kuşadası'nda, Didim'de büyük otellerde çalıştım. Askerde Eşref Bitlis'in aşçısıydım. Sonra Bursa'da bir işadamımızın evinde aşçı olarak çalışmaya başladım. Zamanla da kendi işimi kendim yapayım, diye uğraşmaya başladım. Yaklaşık da 35 yıldır bu sektördeyim. Kendimi gelecek nesillere aktarmaya çalışıyorum.

- Bursa'ya ne zaman geldiniz?

1998'den beri Bursa'dayım. Bursa'da önce Seda Yemek Sanayi'nde çalışmaya başladım. Üç dört yıl da bir televizyon programcılığım oldu. Olay TV ve AS TV'de yemek programlarım vardı.Ardından da kendi işime atılmaya karar verdim. Televizyon programları basamak oldu. Programın adı Damak Tadı idi. İftar yemeklerinde hemen hemen her gün programım vardı. Geçenlerde yine bir televizyon programı oldu. İnşallah o da devam edecek. Şu anda onun altyapısını hazırlıyoruz. Aşçıllık Federasyonu Yönetim Kurulu'ndayım. Bu çalışmalar da biraz gönül işi. Engelli arkadaşlarla ilk defa televizyona çıkıp yemek yapacağız. Bursa'da ilk ben yapacağım bunu.

- Özel mutfaklarda çalışan ve iyi kazanan bir şef olarak niye kendi işinizi kurmayı düşündünüz?

Başından beri içimde, bir gün kendi işimi kursam daha iyi olur, diye bir fikir vardı. Ben elbette ki yabancıların markalarına karşı değilim. Onlar bizi tetikledi. İnsanlar biraz da etiket meraklısı. Bir sürü marka çıktı. Ama şu anda bizim kendi damak tadımız, kendi kültürümüz ön plana çıkmalı. Biz de kıyısından kenarından bunu yapabiliyorsak ne mutlu bize. 1996'da yılın annesi bir Türk kadın seçildi. Ben çok gururlandım. Neden? Bir Amerikalı anne hazır, dondurulmuş bir pizayı çıkarıp, ısıtıp çoğunun önüne koyuyor ve çocuğu böyle okula gönderebiliyor. Ama bizim annelerimiz bizim önümüze sıcak çorba koyuyordu. Bugün biz burada ne yapıyoruz? Çorba ile başlıyoruz. Kuru fasulye ile devam ediyoruz. Dürüm ile de ana yemeğimizi yiyoruz. Bizim burada yaptığımız yemekler, dikkat ederseniz kendi kültürümüzde olan yemekler. Şimdi kendimizi de bir marka haline getirmek istiyaruz. 'Tarık Üstat' olarak markamızın tescil ettirdik, patentini aldık bazı yemeklerin.

- Dışarıya yemek gönderiyor musunuz?

Tabi şu anda işadamlarının evlerinde yemek, özel organizasyonlar, barbekü tarzında işlerimiz devam ediyor. Ayrıca dışarı paket servisimiz var. Bakın bizim işyerinin önünde tanıtım, tabela falan yok. Burayı bilen biliyor, bu da bize yetiyor. Bursalı işadamlarından tutun da futbolcular, sanatçılar... İstanbul'da pek çok kişi burayı biliyor. Çok iyi biliyorlar, uğrak yerleri onlar için...

- Her tarafta yeme içme yeri var. Buranın farkı nedir?

İşin sırları elbette var, herkesin kendine göre tarzı vs. Ama ürünü gerçek aldığınız zaman, malın iyisini güzelini aldığınız zaman, o aynı şekilde gelip yemek masasına, tabağa yansıyor. Tabi sevginizi katmışsanız, gönlünüzden birşeyler koparıp eklemişseniz, onu başka tatlandırıcılarla tatlandırmaya da fazla gerek yok. Ürünü gerçek aldığınız zaman işin en önemli bölümünü halletmiş oluyorsunuz. Mesela sığır değil, dana eti alırım. Benim müşterilerim burada kebap yediği zaman eline kürdanı alıp yarım saat dişini kurcalamaz. Neden? Çünkü burada biz, arkadaşlarla gece sabaha kadar o etin içindeki sinirlari falan alıyoruz... Mesela kurufasulyeyi doğrudan Erzincan'dan, tarladan alıyorum. Ürünümü çok doğru, iyi yerlerden alıyorum. Toptancım buraya gelmez, ben giderim, iyiyse alırım. Eti aynı şeklide. Kendim özel olarak seçip alıyorum. Eti özel kasabımdan seçer alırım. Kuzu döş, dana but alırım.

- Hangi yemeklerde iddialısınız?

Daha çok kebap üzerine ve tabi kuru fasulye. Turşulara kadar kendimiz yapıyoruz. Yenilen birşeyi dışarıdan almayız.

- Gıdacılardan destek alıyor musunuz?

Benim işletme fakültelerinde okumuş abilerim var. Danışırım. İstanbul'dan abilerim... Hazır, taze alırım. Çiftlikler var buralarda. Turşumu kesinlikle sirke veya limon tuzuyla kuruyorum. Bir katkı maddesi yok. Çorbaları, kuru fasulyelerimi kemik suyuna kuruyorum. Belki Doğu, Güneydoğu Anadolu'daki gibi yüzde yüz olmasa bile büyük ölçüde bunu kullanıyorum. Kemik suyu kullanıyorum kurufasulyede mesela...

- Kurufasulye kazanda, kebap fırında pişer, ama burası küçücük...

Yok yok, bende kazan yok. Komple fırın. Herşeyi fırında pişiriyorum. Kurufasulye de fırında pişiriliyor. İnce kabuklu olduğu için tencerede iyi olmuyor. En kötü tarafı bu kuru fasulyenin, karıştırınca dağılıyor. Normal kurufasulye değil bu. Erzincan fasulyesi, ince kabuklu olduğu için kepçeyle karıştırmaya gelmez, dağılır. Kaşığı kabul etmiyor. Fırına sürüyoruz güveçle, iş bitiyor.

- Malum artık can boğazdan çıkıyor... Herkeste kilo derdi, kolesterol... Yiyeceklerin sağlıklı olması konusunda sağlıkçılardan destek alıyor musunuz?

İşimiz bu. Bir işadamının evinde yemek yaparken de biz bunları düşünüyorduk. Tabi bunlar talep de ediliyor. Artıları, eksileri. Mesela şimdi işadamının evinde kurufasulyeden kazancım iyi olsun, kuyruk yağını doldurayım diyemezsin, ömrün kısa olur. İnsanlar bu yemeği yediğinde midem yanıyor, karnım şişiyor, dediği zaman, o anda sınıfta kalırsınız. Mesela burada kurufasulyeni ne kadar yersen ye, gaz yapmaz. Kesinlikle kimseyi kötülemiyorum. Eğitimini alsalar... Kurufasulyeyi kaynattığı suda, salçasını vermeye çalışır, suyundan tasarruf etmeye çalışır. İster istemez bir parça soğan, çiğ salata yediği zaman da yüzde yüz gaz yapar. Sadece kurufasulye gaz yapmaz yani. Ben mesela kurufasulyenin suyunu kesinlikle kullanmıyorum. Bizde fırına girdiği için, kendi suyunda kaynatır, o suyu süzer atarız. Akşamdan kalan o asitli su kalmaz bizde.

- Kurufasulyede çok iddialısınız...

Evet, kurufasulye olmazsa olmazımızdır. Adana, Urfa, tavuk şiş, ciğer, kuzu, beyti, yürek... Beyti sarmamız var mesela, çok özel birşey. Yüzde 90'ı ızgarada oluyor. Porsiyonlarımız da var. Özel, spesyal tepsilerimiz de var. Çeşit çok bizde. Müşterim gelir, 'sen hangisini önerirsin' der. Hepsinin kendine göre lezzeti var. Doğaldır. Bende kebabın içine tuz ve pul biberden başka birşey girmez. Hani ben ustayım, istesem katkı maddesi olarak elli şey koyarım. Ama koymam, yapmam...

- Buraya yemek için gelen ünlülerden birkaç isim verir misiniz?

Ali Ağaoğlu mesela, bu tarafa gelise mutlaka uğar. Hüseyin Durmaz, Akbaşlar, Zeki Zorlu... İhsan Canaydın geliyordu, şimdi aile fertleri gelir. Pek çok sanatçı, sporcular var.
- Müşteriler ünlü olunca buranın çok pahalı oluduğunu düşünmeye başladım.

Yok yok. Bizim fiyatlarımız çok uygun. Çünkü imalatı kendimiz yapıyoruz. El emeği, personelim var tabi. 8 çalışanımız var. Günde yaklaşık 250 kişi gelir yemek yer.

- Tarık Ustat'ları artık AVM'lerde mi göreceğiz?

Burada elit bir müşteri kesimim var. Benim için önemli olan bunlara layık olmak. Şımarmamak lazım, gelen insanlara. Franchising isteyen firmalar var. AVM'lerin içinde şu anda birkaç yer var, görüşüyoruz. Altyapısını hazırlıyoruz. Olursa, bu da bizim başarımız olur. İki AVM Bursa, bir de Eskişehi'de var. İstiyorlar. Bu benim talebim değil, onların isteği... Kendi ekibimiz olacak işin başında. Avukatlar var, şu anda bunu hazırlıyorlar. İşletme Fakültesi'nden hocalarımızla konuşuyoruz. Frinchising'de güzel yerlerde olanlar var, onlardan da öğrenmeye çalışıyoruz.

- Bu yıl içinde AVM'lerde ilk Tarık Üstat'ı görecek miyiz?

Bir terslik olmazsa. Evet..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder