PPP’NİN OLUMLU- OLUMSUZ YANLARI
Türkiye’de “Yaptım, oldu” kuralı işlediği için,
ülkenin yegane kalkınma yöntemi haline gelmiş olan ve bütün hesapların
dayandırıldığı PPP modeli kamuoyunda hiç tartışılmadı. Ama dünyada ekonomistlerin en çok tartıştığı
konulardan birisi olduğunu hatırlatmak lazım.
Buna göre, PPP modelinin, kabul edilen “Olumlu Yönleri” şöyle:
1.
Hükumetler, devlet bütçesinin yeterli olmaması nedeniyle sağlayamadığı
yol, köprü, metro, hastane, havaalanı, hastane, okul vs. kamu hizmetlerini bir
şekilde yerine getirme fırsatı buluyor.
Para devlet bütçesinden değil, uluslararası piyasadan sağlanıyor. Geri ödemesi de bütçeden değil, vatandaştan sağlanıyor.
Para devlet bütçesinden değil, uluslararası piyasadan sağlanıyor. Geri ödemesi de bütçeden değil, vatandaştan sağlanıyor.
2.
Özel sektör sermayesi kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesine aktarılıyor. Özel sektöre büyük bir iş alanı açılıyor.
3.
“Kamu Hizmeti”ni
özel sektör, kamudan daha ucuza malediyor, tesisler, iş, daha verimli yapılmış
oluyor.
4.
Devleti yönetenler açısından kısa vadede, zaman ve para tasarrufu ile
sonuçlanmış oluyor.
“Olumsuz Yönleri” ve eleştiri noktaları ise şöyle:
1.
PPP projelerini üstlenecek konsorsiyumlar, aslında mümkün
olan en fazla kazancı elde edebilmek için oradadır.
“Kamusal” bir yükümlüğü yoktur, derdi vatandaşa ucuz hizmet değildir, üç kuruş daha fazla kazanma peşindedir.
“Kamusal” bir yükümlüğü yoktur, derdi vatandaşa ucuz hizmet değildir, üç kuruş daha fazla kazanma peşindedir.
2.
Binalar, geleneksel fonlarla (devlet parasıyla, bütçeden)
yapılsa daha mütevazı inşaa edilecektir.
3.
Binalar, proje, hızla tamamlanır, ancak kamunun
garantiler vs. nedeniyle işi bununla bitmez.
25-30 yılda konsorsiyuma ödenecek miktar, işin maliyetini kat be kat aşar.
Dolayısıyla sistem uzun vadede aşırı pahalıdır.
Örneğin, yapım maliyeti 10 milyar dolar olan bir proje için konsorsiyumun, 20-30 yılda 30 milyar dolardan fazla kazanması öngörülmektedir.
Yani toplum, vergileriyle devlet eliyle 1 liraya yapacağı işe PPP ile 2-3 lira ödemek durumunda kalmaktadır.
25-30 yılda konsorsiyuma ödenecek miktar, işin maliyetini kat be kat aşar.
Dolayısıyla sistem uzun vadede aşırı pahalıdır.
Örneğin, yapım maliyeti 10 milyar dolar olan bir proje için konsorsiyumun, 20-30 yılda 30 milyar dolardan fazla kazanması öngörülmektedir.
Yani toplum, vergileriyle devlet eliyle 1 liraya yapacağı işe PPP ile 2-3 lira ödemek durumunda kalmaktadır.
ŞEFFAFLIK, HESAP VERİLEBİLİRLİK…
İş, altyapı ve kamu yatırımı olduğu için en kritik
konulardan birisi aslında “siyasi risk”.
Düşünsenize, bir yabancı finans
kuruluşu, bir hükumetle 30 yıllık bir iş tutuyor, ortaklık kuruyor.
Normal bir demokratik sistemde
hiç bir hükümletin bu kadar uzun vadeli iktidarda kalması beklenmediğinden,
Dünya Bankası, sistemin güvenliği açısından şeffaflık ve hesap verilebilirlik
konusunda çok hassasmış!
Tabi şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesinin asıl gayesi, “ülke kamuoyundan güçlü bir destek alıp, hükumet değişse bile projenin sürmesini sağlayabilmek!”
Tabi şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesinin asıl gayesi, “ülke kamuoyundan güçlü bir destek alıp, hükumet değişse bile projenin sürmesini sağlayabilmek!”
Bu yüzden pek çok proje, “Sosyal bir strateji olmaması”
nedeniyle reddedilmiş.
Dünya Bankası, bir yandan finans sahiplerinin paralarının akıbeti
için, istekli ülkelerde projelerin aksaması, ülke mahkemesinin vereceği
kararlar, iktidar değişiklikleri ile ortaya çıkacak olası iptal ve
mağduriyetler vs. için konsorsiyumun çıkarını garantilemeyi hedefleyen “Uluslararası Tahkim Kurumu”nu
oluşturmuş; bir taraftan da uluslararası finans devlerinin uzmanlarını bizzat
bu ülkelerde hükumete bakan vs. sıfatıyla üst düzey yönetici olarak önermiş.
(Hemen aklıma Kemal Derviş, Mehmet Şimşek bu şekilde mi geldi, diye sormak geldi, merak ettim. Ayrıca, “Tahkim” konusuna hükumetin niye bu kadar asıldığını daha iyi anlıyorum. )
(Hemen aklıma Kemal Derviş, Mehmet Şimşek bu şekilde mi geldi, diye sormak geldi, merak ettim. Ayrıca, “Tahkim” konusuna hükumetin niye bu kadar asıldığını daha iyi anlıyorum. )
“PPP projesiyle ilgili bütün bilgiler kamuoyunun ulaşabileceği şekilde
olmalıdır, hükumetler bunu sağlamakla yükümlüdür” deniyor örneğin.
“Kamu otoritesinin, kamu özel sektör ortaklığı ile yürütülecek projenin,
diğer yatırım şekillerinden farkı ile ilgili açık bir politika çerçevesine sahip
olması gerekir” deniyor.
KAMUOYU DESTEĞİ ALMA ZORUNLULUĞU
KAMUOYU DESTEĞİ ALMA ZORUNLULUĞU
Dünya Bankası’nın “Şeffaflık” ve “Hesap
Verilebilirlik” ilkelerini yatırımcının işini garantiye almak bakımından değerlendirdiği çok açık.
Ancak sadece ülkeye gelen
paranın kazancını güvenceye almak değil, kamuoyunun da desteğini almak kritik
öneme sahip!
Demokrasi standartlarının
yüksek olduğu Batıda belki de bu
yüzden tartışılan PPP modeli sıcak
karşılanmazken, Türkiye’de örneğin, 3. Havaalanı, Körfez Geçiş Köprüsü vs.
projelerin kamuoyunda tartışıldığından söz etmek herhalde mümkün değil.
Bu projeler tamamen “Hükumet icraatı” olarak ele alındı ve devletin kendi parasıyla iş yaptığı dönemdeki “Hükumete güven” algısı çalıştırıldı.
Bu projeler tamamen “Hükumet icraatı” olarak ele alındı ve devletin kendi parasıyla iş yaptığı dönemdeki “Hükumete güven” algısı çalıştırıldı.
Ortalama bir vatandaş, projeyi
tartışma yerine, konuyu iktidardaki siyasi partiye destek verip vermemek şeklinde
algıladı.
Bu da konsorsiyumun işini kolaylaştırdı.
Bu da konsorsiyumun işini kolaylaştırdı.
Hükumetin vatandaşa, “İstanbul’a dış finansman ile yeni bir boğaz
köprüsü yapacağız. Ey vatandaş, köprü için devletin kasasından para ödemeyeceğiz. Köprüyü yapan konsorsiyum, köprünün üzerinden geçenlerden hem
masrafının çıkaracak hem de 25 senede şu kadar para kazanacak, ne diyorsunuz?”
dediğini duyan varsa söylesin!
DEVLETTE PPP YAPILANMASI
Son 20 senedir
Türkiye ekonomisinde PPP kaynaklı
kamusal projeler ve yatırımların payı sürekli artıyor.
PPP artık
Türkiye’nin neredeyse ana kalkınma modeli olmuş, hükumet de bütün hesapları
bunun üzerine kurmuş durumda.
Yap-İşlet-Devret (YİD), Yap-İşlet (Yİ), Yap-Kirala (YK), İmtiyaz, İşletme Hakkı Devri gibi yöntemler konusunda dünya kadar yasal düzenleme yapıldı.
Yap-İşlet-Devret (YİD), Yap-İşlet (Yİ), Yap-Kirala (YK), İmtiyaz, İşletme Hakkı Devri gibi yöntemler konusunda dünya kadar yasal düzenleme yapıldı.
Örneğin,
yapılan yasal değişiklerle YİD projeleri için idareler Kamu İhale Kanununa tabi olmayacak.
YİD uygulama
sözleşmeleri için alınması gereken YPK
onayı aşaması kaldırıldı.
Bu
projelerde bütün inisiyatif Kalkınma
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
ile Hazine Müsteşarlığı’na verildi.
Örneğin, Kalkınma Bakanlığı ne işe
yarar dediğinizde, asıl işinin PPP projeleri olduğu görülüyor.
PPP
projeleri, devletin geleneksel denetim, idari vs. kontrol sisteminin dışına çıkarılmış
durumda. Örneğin Bursa’dan da geçen İstanbul-İzmir Çevre Otoyolu ile Bursa’daki
Karayolları Bölge Müdürlüğü değil, Karayolları Kamu Özel Sektör Ortaklığı
Bölge Müdürlüğü diye bir birim ilgileniyor.
Hani İdari Mahkemeler bazı projelerle ilgili
“Yürütmenin Durdurulması Kararı”
veriyor da, buna rağmen o projenin yapımına devam edilme durumları yaşıyoruz
ya...
İşte bunun mantığı da burada galiba...
Yani PPP projelerinde “Yerel Hukuk Sistemi” tamamen devre dışı...
İşte bunun mantığı da burada galiba...
Yani PPP projelerinde “Yerel Hukuk Sistemi” tamamen devre dışı...
Yoksa Tahkim
var!
Ve tabi PPP
modeli farklı şekillerde hayatın her alanında girdi. Alın bir örnek:
“Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu
Kanunu" ve 2011 yılında 652 sayılı "Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ye eklenen
maddeler ile sağlık alanındaki uygulamaya benzer şekilde eğitim ve öğrenci
yurdu alanında da kısaca "Yap-Kirala"
olarak adlandırılabilecek modelin yasal düzenlemesi gerçekleştirilmiştir”diyor.
Yap-İşlet-Devret (3996, 3465 ve 3096 sayılı kanunlar), Yap-İşlet
(4283 sayılı kanun), Yap-Kirala-Devret (5396,652,6428
ve 351 sayılı kanunlar) ve İşletme Hakkı Devri(4046,5335,3465,3096 Sayılı
Kanunlar) ile PPP modeli aslında en ücra köşelerde bile kendine yer bulmaya
başladı.
Ve biz hala,
bizi nasıl bir geleceğin beklediğinden habersiziz...
Zira bu projeleri
artık iğneden ipliğe bütün kamusal hizmetlerde göreceğiz.
Yani devletten ücretsiz, bedava beklediğimiz hizmetler doğrudan bize, vatandaşa fatura edilecek...
Yani devletten ücretsiz, bedava beklediğimiz hizmetler doğrudan bize, vatandaşa fatura edilecek...
Üstelik, yarın
hükümet sandıktan çıkamasa da kervan yoluna devam edecek!
Zira PPP projeleri Uluslararası Tahkim sistemi ile garantiye alınmış durumda.
Zira PPP projeleri Uluslararası Tahkim sistemi ile garantiye alınmış durumda.
İşin tuhaf yanı, iktidara gelme umudu taşıyan muhalefet partilerinin itirazları, PPP uygulamalarının sonuçlarına gösterilen vatandaş tepkisinin bir adım ötesine geçemiyor.
Eleştiriler,
köprü ve otoyollara yapılan zammın miktarıyla sınırlı!
(Devam
edecek...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder